Advertisement
Advertisement

FYODOR DOSTOYEVSKİ - SUÇ VE CEZA

FYODOR DOSTOYEVSKİ - SUÇ VE CEZA
  • 11
    0
    0
    0
  •   Suç ve Ceza ilk olarak 1866 yılında bir dergide yayımlanmıştır. Ünlü yazar Fyodor Dostoyevski'nin olgunluk döneminin ilk büyük romanı kabul edilir

      Romanda Raskolnikov yakışıklı, yaşıtlarından biraz daha zeki, yoksul bir ailenin çocuğu olarak Petersburg'da kalmaktadır. Raskolnikov açtır, küçük bir tavan arasında yaşamaktadır. Maddi yetersizliklerden dolayı okuduğu hukuk fakültesini bırakmak zorunda kalmıştır. Bu sırada uzaktaki annesi ve kız kardeşiyle mektuplaşmaktadır. Onların da durumları pek iyi gitmiyordur. Kız kardeşinin para için bir avukatla evlenecek olması bardağı taşıran son damla olur.

      Bulunduğu yerdeki yaşlı, tefeci, zengin kadını öldürmeye karar verir. Bu kadını öldürürse okuluna devam edebilir ve kız kardeşinin o avukatla evlenmesine gerek kalmaz. Bu etmenlerin yanında şöyle bir gerçek vardır ki tefeci kadın kötü bir insandır. Çevresi tarafından hiç sevilmez. Böyle kötü bir insanın dünyadan eksilmesinin ne gibi bir zararı olabilir ki? Uzun süre bu düşüncelerin etkisi altında kalan Raskolnikov cinayetin gerekli olduğuna kendini ikna eder. Bu mantıklı sebeplerden dolayı da vicdan azabı çekmeyeceğini düşünür. Bir gün cesaretini toplar ve tefeci kadının kapısını çalar ve elindeki baltayla tefeci kadını öldürür. Fakat bu sırada şans eseri içeri giren tefecinin kız kardeşini de öldürmek zorunda kalır. Sonrası ise hiç Raskolnikov'un planladığı gibi olmaz.

      Aslında maddi ve ahlaki nedenlerin ardında Raskolnikov'un cinayeti işlemesinin başka bir nedeni vardır. Raskolnikov insanları ikiye ayırır: olağanüstü insanlar ve sıradan insanlar. Sıradan insanlar kurallara uyan, otoriteye boyun eğen insanlardır. Fakat bu aşağılayıcı bir durum değildir; bu, insanların tabiatıdır. Olağanüstü insanlar ise kuralları çiğneyen, yıkan ve hatta kendi kurallarını koyan insanlardır. Bu insanlar amaçlarına ulaşmak için suç işlemekten kaçmazlar. Raskolnikov bu konuyla ilgili "Toplum içinde birazcık sivrilen, yani toplum için söyleyecek yeni bir şeyleri bulanlar birer suçlu olmak zorundadırlar. Tersi durumda zaten sivrilmelerine olanak yoktur." der.

      Bu düşüncelerini öğrendiğimizde görüyoruz ki Raskolnikov'un tefeci kadını öldürmesindeki asıl neden ne maddi yetersizlikler ne de kız kardeşi. Aslında Raskolnikov kendini de olağanüstü insan olarak görür. Bu cinayet olağanüstü insan olduğunu kanıtlayacaktır. Fakat Raskolnikov'un korktuğu başına gelir.

      Cinayetten sonra Raskolnikov'un kendine verdiği motivasyonların hiç de güçlü olmadığını görürüz. Cinayetten sonra Raskolnikov ateşli hastalığa yakalanır. Vicdan azabı duymaya başlar. Cinnet ve intiharın eşiğine gelir. Çevresinde ne zaman tefecinin cinayetinden bahsedilse şüphe edilecek davranışlar sergiler. Sorgu memuru Porfiri ile dikkat çekici diyaloglara girer.

      Raskolnikov'a asıl acı veren durum ise sandığı gibi olağanüstü bir insan olmadığını fark etmesidir. Çünkü olağanüstü insanlar vicdan azabı, kaygı ve endişe duymamalıdır. Duysa bile bu onu hedefine ulaşmaktan alıkoymamalıdır. Oysaki Raskolnikov tefeci kadını öldürdükten sonra çaldığı biraz parayı bir taşın altına saklamış ve bir daha bu paraları almaya korkmuştur. Kısaca Raskolnikov kendi kazdığı kuyuya düşmüştür. Olağanüstü bir insan veya suç işlemeye uygun birisi değildir.

      Üstelik cinayeti işlediğinde beri Raskolnikov'un akıl sağlığının bozulması ve hareketlerinin dengesizleşmesinden anlarız ki bu suçu sonsuza kadar saklaması mümkün değildir. İllaki bu suçunu birine itiraf edecektir.

      Raskolnikov'a suçunu itiraf ettiren kişi ise Raskolnikov'un bir gün oturup sohbet ettiği sarhoş bir adamın kızı olan Sonya'dır. Sonya kötü yola düşmüştür fakat Tanrı ile arasında çok güçlü bir bağ vardır. Raskolnikov suçunu ilk defa Sonya'ya itiraf eder. Sonya buna üzülse bile Raskolnikov'a karşı merhamet gösterir. Raskolnikov'un kurtuluşa ermesi için ona yapması gerekeni söyler: "Bir dörtyol ağzına git, insanları selamla. Yere kapan ve toprağı öp çünkü sen ona karşı da suç işledin. Ve bütün dünyaya karşı 'Ben bir katilim!' diye bağır. Ancak o zaman Tanrı sana hayatını geri verecektir." Raskolnikov Sonya'nın dediğini uygular. Sokağa çıkıp suçunu itiraf eder. Ardından karakola giderek teslim olur. 8 yıl kürek cezasına çarptırılır. Raskolnikov hapse girerken yaşadığı hayal kırıklığı ve yenilmişlik hissinin yanı sıra uzun zaman sonra huzura kavuşur. Dışarıda onu bekleyen Sonya'nın kalbinde ise yer bulmuştur. Kitapta benzer şeyleri yaşamış benzer bir karakterin ise intihar ettiğini görürüz. Dostoyevski burda bize her ikisini de gösterir.

      Aslında kitapta her bir kahramanın ayrı bir önemi var. Hepsi ve kurdukları diyaloglar hakkında saatlerce tartışılabilir. Kitap her insanın sorduğu "Ben aslında kimim?" sorusunu ve ego kavramını çok iyi işliyor. Bir insanın doğasına ne kadar karşı çıkabileceğini ve karşı çıktığında da cezasından nereye kadar kaçabileceğini Dostoyevski bize gösteriyor. Ayrıca Dostoyevski Raskolnikov karakterinin yaşadığı kaygı ve endişeyi de çok iyi yansıtıyor. Hatta Suç ve Ceza yayımlandıktan sonra bir savcı Dostoyevski'ye "Bir insan böyle bir suç işlemeden bir insanı öldürmüş insan psikolojisini nasıl bu kadar iyi yazabilir?" diye sorar fakat bilmediği bir şey vardır.

      Dostoyevski'nin eşi ölmüştür. Eşinin ölümünden sonra tutunabileceği sadece kardeşi kalır. Kardeşiyle bir dergi kurar. Fakat buradan borçlanırlar ve bu sırada kardeşi de ölür. Geriye sadece borçlar kalır. Elinde avucunda ne varsa satar ve Rusya'dan gider. Ama yazması ve borçlarını ödemesi gerekiyordur. Borçları orada da rahat bırakmaz. Açtır, memleketinden uzaktadır. Kirli, paslı, nemli odalarda yoksulluktan kıvranarak yaşamaktadır. Yani Dostoyevski Raskolnikov'u zaten yaşamıştır. 

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.