Bir orkidem vardı. Zamanında çok sevdiğim birisi almıştı. Başlarda her günümü onu izlemekle geçirirdim.Bakımını yapmaktan çok hoşlanırdım. Gördükçe içim açılır, ruhum dinlenirdi. Anlayacağınız birbirimize iyi gelirdik.
Sonra biraz zaman geçti... Önce fazladan gösterdiğim ilgi azaldı sonra da ona karşı asıl sorumluluklarım aksamaya başlamıştı. Güzel çiçeğimse bana bunu anlatmaya çalışırcasına zamanı gelmeden çiçeklerini dökmeye başlamıştı. Bir sabah uyandığımda son beyazını köklerinin üzerine serilmiş buldum. Alelacele can suyunu verdim. Yalan yok fazlasıyla da üzüldüm ve suçluluk hissine kapıldım. Bir süre bu korkuyla bakımını aksatmamaya özen gösterdim. O ise çoktan durumu fark etmiş gibi solmaya yüz tutmuş vaziyette beni izliyordu. Kendimce celallenip çiçeğimin neden bir türlü canlanmadığını dert ediniyordum. Benden istediklerini fazlasıyla yaptığımı söyleyip sorumluluklarımı dile getiriyordum.
Aylar birbirini kovalarken eski problemler tekrardan gün yüzüne çıktı. Yoğundum ve bu kendimce en büyük bahanem sayılabilirdi. Haklı bir kendime inanmışlığım vardı. Önce toprağını değiştirmeyi bıraktım sonraysa can suyunu vermeyi. Unutmuş olmayı dilerdim ama öyle değildi... An ve an farkındaydım olanların; sararan yapraklarının, susuzluktan beyazlayan köklerinin...
Şuanki evime yeni taşındım sayılır. Akşam sularında odayı yerleştireyim diye fazlalıkları balkona koymuştum. Tahmin edersiniz ki bu fazlalıkların arasında biri daha var... Güneş doğmadan onu oradan alırım diye düşündüm. Önce bir kendime alan açayım şu kargaşayı atlatayım derdindeyim. Kendime alan açmıştım. Kafamdaki kargaşa da son bulmuştu. Bana göre kısa da sürmüştü bu zaman dilimi. "2 gün" kadar...
Balkona çıktım ve ona doğru yöneldim. eğilmiş gövdesine ve siyah- sarı yapraklarına baktım. Dokunmamla yapraklarının köklerinin üzerine pıt diye düşmesi bir oldu. Olay yerine geç kalmış ama yetişmek için de acele etmemiş sağlık ekibi gibi hissediyordum. Saksısından tuttum ve onu içeri aldım. Gözlerim doldu. Nefes aldım tutmaya çalıştım kendimi ama buna bir süre devam edebildim. Ayların pişmanlığı süzüldü yanaklarımdan. Nasıl anlayamadım! Nasıl oldu da ciddiye almadım! Bilmiyor muydum onun ihtiyacı olanın güneşli bir balkon değil de benim serin karanlığım olduğunu? Onu salonun köşesine, gözümün önüne yerleştirip kargaşayı halledemez miydim? Kendime kızıp durdum. Olay yalnızca "balkona bırakmamış" gibi...
Bunun yalnızca bir orkide hikayesi olmasını dilerdim. Ama ne yazık ki karanlığı kabul etmemize rağmen güneşli bir balkonda birlikte beklemişliğimiz var bu güzel orkideyle...
Yorum Bırakın