üç oda

üç oda
  • 0
    0
    0
    0
  • benim bir evim, evimin üç odası ya da evimin bir beni, benim üç odam, odalarımın bir evi var.

     

    birinci oda

     

    içimde sayısız insan

    içimde yalnız bir türkü

    birkaç milyon anıyla

    kapalı bir kutuyum

     

    günün ilk ışığını çalan

    her yangında ilk yanan

     


    ancak sokağa çıkma yasaklarında hatırlanan

    kırılmaya müsait her şeyin arasında

    unutulmak istenen anılar hatırımda

    dört duvara sıkıştırılıp

    içime bakıyorum

     


    sonra yüzümü sokağa dönüyorum

    ve sesleniyorum

     


    kızgınım sana

    kaldırım taşlarının yalnızlığından

    duvarların çatlağından

    gidenlerin mutlu olduğu ayrılıklardan

    kimsesiz kalan umutlardan

     


    anlıyor musun beni ey sokak

    dışarıdan ne kadar güzelsem

    içim o kadar çirkin

    dışarıdan ne kadar kalabalıksam

    içim o kadar yalnız

     


    ikinci oda

     

    her şeyin ortasında doğdum

    geçmiş ve geleceğin kesiştiği

    adına hep şimdi denilen bir vaktin

    denize bakan taraflarında

     


    bilmiyorum

    çünkü bilmemek en iyi yaptığım şeydir

     


    adres defterlerinde adı konulmamış

    aslında belki hiç umursanmamış

    boşlukları doldurmak için

    masa ayaklarının altına

    sıkıştırılan kâğıtlarla akrabayım

     


    kaçıyorum

    kaçamak yaşamayı öğrendim bütün gözlerden

     


    odaları denizi görmeyen

    bir ev var yan tarafta

    ve fakat önüne dikilmiş apartmanlara

    pazar kahvaltısı rutininde küfürler eden

     


    işte o kahırlı odaları olan evin

    yüzüme sabahtan akşama kadar bakan pencereleri

    bir anlatmaya başlasalar

    bilmem yeter mi günler, aylar

    üç odanın tek bir yalnızlık etmediğini

     


    üçüncü oda

     

    herkes kendi çöplüğünde öterken

    içimdeki kırk kahrı

    dikenleri tavanımı saran

    gül bahçelerinde sustum

     


    artık soğuk bir gecedir uykular

    yorgan altlarında dökülen gözyaşlarıyla

     


    kül tablalarından taşan dumanları

    hüzünlü bir filme benzetirim

    hep bir clark kent girsin diye kapılardan

    gündüzleri gece ederim

    yanıldığım tüm soruların cevabı benim

     


    kanmayın bunca acı dolan tenlere

    dışarıdan herkes biraz yalancıdır

     


    kırkikindi büyütüp

    adına mavi iliştirdiğim kızılırmak

    bütün ağlamakları attı içine

    bu yüzden yutkunamadım boğazımdaki yumruyu

    bu yüzden her susuşta duvarlarım döküldü

     


    ve kendim ve tüm susmayı öğrenmişler için

    zifiri karanlıktan kurtardığım biraz umut

    geçmiş ve gelecek bütün zamanlarda

    her evin unutulmuş odalarına

    bir yaşam vaadidir


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.