Fransız izlenimciliğinin öncülerinden Oscar Claude Monet, benzersiz ve herkese yön veren sanatıyla tüm zamanların en başarılı ressamlarından biri olmuştur. Doğanın içinde resim yapmayı seven Monet'nin eserleri manzaranın içinde kaybolmuşluk hissini verir. Su ve yansımanın manzaraları olarak tanımladığı nilüfer göleti tabloları ise Monet'nin en güzel saplantılarından biriydi. 1909'da sergilediği kırk sekiz nilüfer resmi uluslararası olarak beğeni toplamıştı.
Monet'nin 250'den fazla etkileyici tablodan oluşan nilüfer serisinin yaratıcılık ve çeşitlilik boyutu dikkat çekiyor. Tuvalin boyutlarının büyüklüğü ve renk oyunlarının muhteşemliği tabloları çekici kılıyor. Bu renk oyunlarının ortaya çıkmasını sağlayan en büyük sebep ise: açık havada resim yapmak. Açık hava resmi, sanatçının hava ve ışığın değişen ayrıntılarını daha iyi yakalamasını sağladı ve doğal ışık önceliği haline geldi.
Bahçıvanlıkla ilgilenen Monet, hem Giverny'deki evinin bahçesi hem de yaratacağı resimler için sıradan bir yeşil alanı kendi bitki cennetine dönüştürdü. 1899-1900 yılları arasında, Monet nilüferlerin gölete yerleştiği ve salkımların Japon köprü boyunca yayıldığı manzaranın on sekiz resmini yaptı. Tabloya bakmak bile bu küçük göletin Japon tarzı ahşap köprüsünde sulara yansıyan düşünceleriniz olduğunu hissettirmektedir.
Karısı Alice ve oğlu Jean'in ölümü ve görme yeteneğinin bozulmaya başlamasıyla ilk kez resim yapmakta zorlanan Monet'nin bu kederli sürecini Birinci Dünya Savaşı bozdu. Nilüferlerini sergilemek için hırslanarak 1914-1926 yılları arasında neredeyse yüze yakın tablo yaptı. Monet'in kişisel yas süreci ve savaş döneminde yaratılan nilüferler hem ağıt hem de umut olarak görülmektedir. Monet, serginin durgun sularda dinlenme sağlamasını ve huzur verici bir derin düşünme için insanlara sığınak olabileceğini umdu. Monet'in nilüferleri Paris'te bulunan Tuileries Sarayı'nda bulunan büyük serada sergilendi. İki odaya bölünen serada, yeniden düzenlenen odaların arasındaki açıklıklar akıntı hissini artırmaktadır. Odaların eliptik şekli ise sonsuzluk sembolünü ifade etmektedir. Göletin farklı zaman dilimlerinde resmedilen görünümleri bir renk şölenini ortaya çıkarmaktadır. Her renk kendinden sonrakiyle uyum içindedir. Kanvasların büyük oluşu ise konunun çeşitliliğini ve derinliğini ortaya koymaktadır. Nilüferler, söğüt dalları, ağaçların ve bulutların yansımalarıyla noktalanan bu su manzarası; Monet'in deyimiyle "ufku ve kıyısı olmayan sonsuz bir dalga illüzyonu"nu yaratır.
Doğanın göz kamaştırıcı çeşitliliğini görebilen ve renkleri değerli bulan Monet, Clemenceau'ya şöyle demişti: "Evrenin gösterdiği şeye baktım, amacım ona fırçamla tanıklık etmekti." Doğayı inceleyerek ulaştığı iç huzur anlayışı, şiirsel tasvirleri de beraberinde getirmiştir. Ölümsüzleştirdiği bahçenin, nilüfer tablolarının halk ve sanatçılar üzerinde yarattığı zamanın ötesindeki hayranlık ve tüm sanat akımlarını besleyen çevre fikri sonraki kuşaklara miras olarak kalmaya devam edecektir.
Kaynak: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8
Yorum Bırakın