Bu yazıda yorumlamış olduğum süreli sergi, "Parçalar ve Haller" adıyla Ebru Nalan Sülün tarafından oluşturuldu. Sergideki eserler, renk kullanımı ve görsel estetikleriyle ön plana çıkmaktadır ve büyük ilgi görmektedir.



Tablo 1.1 ve Tablo 1.2 - Engin İnan - "İkiye Ayrılmış Yüz"

Bu köşedeki eserleri ilk olarak yorumlamak istedim çünkü Engin İnan’a ait benzer tabloları daha önce farklı fotoğraflarda görmüştüm ve oldukça etkilenmiştim. Sergiyi gezerken rastlayarak inceleyebilmek güzel bir deneyim oldu. Engin İnan’ın tabloları, farklı duyguları yansıtmaktadır.

Tablo 1.1’de ilk olarak bir insanın ön ve yan portresini aynı resimde görüyoruz. Eserin büyük bir kısmını kaplayan bu insan aslında metafiziksel bir yapıdan oluşuyor. Gözlerinden içini görmek mümkünken, ruhundan bir bakış hissiyatı da veriyor. Aslında ruhsal durumunu etrafındaki yazılardan anlayabiliriz. Yazılar burada biraz karmaşık, tıpkı anlık düşünceler içinde olan bir insan gibi. Ortadaki yazıda “İkiye ayrılmış bir can var” diye belirttiğini görüyoruz. Eserdeki insana benzeyen figürün bir ruh olduğunu ve parçalandığını anlıyoruz. Sol kenarda ise “Büklüm büklüm olmuş kıvrılan renklerden başka bir şey bilmiyorum” yazıyor. Diğer köşelerdeki yazılarda da “Susmak, dilsiz ve sözsüz”, “Karmakarışık renkler”, “İkiye ayrılmış bir yüz” gibi ifadeler yer alıyor. Bu yazıları incelediğimizde, aslında yazıların eserin yorumlanışı biçiminde olduğunu ve içerideki karakterin düşüncelerini yansıtmadığını anlayabiliriz. Eserin ortasında belirgin bir şekilde duran böcek, diğer eserlerinde olduğu gibi estetik bir kelebek yerine, rahatsızlık verici bir böcek seçilmiş. Bu seçim, eserin karmaşıklığını ve sessizliğin ne kadar gürültülü olabileceğini gösteriyor.



Tablo 1.2 - Engin İnan

Bu eserde, renklerin karmaşıklığı ön plana çıkıyor ve altın rengi göze çarpıyor. Bu renk, eserde bir değerlilik hissi uyandırmayı amaçlamış olabilir. Figürler net olarak ayırt edilemese de, eserin ortasında beyaz kıyafetli bir insanı andıran detayın altındaki ve etrafındaki kırmızılıklar, kanlar içinde ve belki de ölü bir insanı betimliyor gibi görünüyor. Eserde zor okunan bir el yazısı da dikkat çekiyor. Burada okuyabildiğim kadarıyla; “Elini gönlüne koyda bak! Ne haldesin? Senin hayalini su içinde gördüm. Hem göründü hem de bulundu ve de kayboldu” ibaresi yer alıyor. Bu da ortada yatan şeyin aslında insanın hayalleri olduğunu ve bulunduğunda kötü bir durumda olduğunu anlatıyor. Suların içinde kalması onun kurtarılmasını zorlaştırırken, etrafında hiç kimse bulunmuyor. Belki de gerçekten ölüme terkedilmiş hayalleri betimliyor bu eser.



Tablo 1.3

Bu eserde ilk dikkatimi çeken şey, soldaki topların ve silah namlularını andıran şekillerin çeşitli figürlere doğrultulmuş olması. Sağdaki figürlerin hepsi birer göz içeriyor. Gözlerinin olması onların bir ruhu yansıttığını ve canlı olduklarını gösteriyor. Ortadaki bir insan ise korku dolu bakışlarıyla ve yüzüyle bu durumdan oldukça etkileniyor. Karmaşanın arasında kalan hayvanlardan ayrı olarak, bir kuş insanın eli üzerinde en önde gösterilmekte. Bu durumu, "Savaşı lütfen bu masum canlı için yapmayın" gibi ifadelerle sergiliyor gibi görünüyor.



Tablo 1.4

Bu eserde oturmakta olan bir hanımefendi görüyoruz. Sandalyede otururken elleriyle önündeki bir şeye yaslanıyor. Bu beyaz şeyin ne olduğu hakkında fikir sahibi değilim ve havada durması tuhaf. Ancak bu eserdeki tuhaflıklar sadece bununla sınırlı değil. Somut bir şekilde işlenmiş olan hanımefendinin arkasında bir bey var, ki ayaklarına dikkatlice bakarsak havada duruyor. Renksiz ve kıyafetsiz oluşu, onun bir şeytanı anımsatıyor olabilir. Bu bey, sandalyenin arkasından tutunurken hanımefendiye bir şeyler fısıldıyor. Hanımefendi ise onu oldukça dikkatli ve sinirli bir şekilde dinliyor gibi görünüyor. Şeytanın bakışları ise karşıda duran bir horoz üzerinde başka bir hanımefendiye yönelmiş durumda. Anlattığı kötü şeylerin bu hanımefendi hakkında olduğunu düşünebiliriz. Bu hanımefendi ise üzerinde kadın figürleri bulunan vazo içindeki çiçeklerin üzerinde bulunan horozun üzerinde, bacaklarını gökyüzüne dikmiş şekilde uzanıyor. Diğer hanımefendi tarafından kıskanıldığı anlaşılıyor.



Tablo 1.5

Bu eserde canlı renkleriyle bir hanımefendi dikkat çekiyor. Ancak bu hanımefendi yanında oturan beyden rahatsız olmuş gibi görünüyor, sinirli ve tuhaf bir bakışa sahip. Arkasındaki bey ise pişman ve kusurlu bir bakışla hanımefendiden affedilmeyi bekliyor gibi duruyor. Arkadaki ortamda ev, kalp, geniş ve pembe bir dünya gibi unsurlar yer alıyor, evlilikle ilgili bir şeyler anlatıyor gibi görünüyor. Erkek ve kadın figüründe erkeğin daha silik olduğunu görüyoruz, bu da erkeğin bu hayalden çıkarıldığını anlatıyor gibi. Sağda ise silik silik çizilmiş kadınlar var. Bu kadınlar, erkeğin önceki ilişkilerini betimliyor gibi görünüyor. Sanırım bu erkek, öncesinde kadınlarla çok fazla ilişkisi olan biri ve bu durum onunla evlenmeyi düşünen hanımefendinin pek hoşuna gitmemiş.



1.6 - Fikret Mualla | Untitled, 1958

Bu eserde bir hanım ve bir bey, buğday tarlasını andıran bir bahçenin kenarında, çimlerde oturuyorlar. Gökyüzünün kırmızı rengi gün batımını anımsatıyor. Beyin elindeki beyaz çiçek ve hanımın yüzündeki allıklar, ilgi karşısındaki utancı betimliyor gibi görünüyor. Ellerinde tuttukları taşlar, belki de tiyatro figürleridir, pek net olarak çizilmemiş cisimler hakkında farklı fikirler öne sürülebilir.



Tablo 1.6 - Fikret Mualla – Femme à la Bouteille de Chianti | 1954

Kadın, resimde bir şarap şişesiyle birlikte görünüyor. Bu şişe genellikle kırmızı şarap için kullanılır. Burada kadeh göremesek de, bardak ve tabak benzeri servisin içerisine şarap koyulmuş olmalı. Elini bardağın üstünde tutması, soğuk bir gün içinde elini ısıtmak amaçlı olabilir. Kadının bakışları umutsuz ve uzağı seyreder gibi. Resimde yalnız şekilde şarap içmesi, onun ilişkileri konusunda mutsuz olduğunu anlatıyor olabilir.



Tablo 1.7 ve 1.8

İlk eserde bir manzara görüyoruz. Sahil kenarında bir ev, sıralı ve oldukça büyük ağaçlar, eve çıkan merdivenler ve sonbaharın yaklaştığını hissettiren hava. Yol üzerinde kırmızı bir araç var. Araç yük taşımak için tasarlanmış gibi görünüyor. Sahil kenarındaki evin dış sessizliği ve koyu renkli ıssız yapısı, onun bir fabrikayı andırmasına neden oluyor.

Hemen yanında konumlanan diğer bir tablo ise bir portre aslında. Bir kız çocuğunun yüzünü andıran sadelikte bir bakış var tabloda. Tuhaf ve suskun bir bakış. Dudağındaki kırmızığın bu kadar koyu olması doğal değil. Gözleri ise tek bir yere odaklanmamış, başka aynı anda iki ayrı yere bakmakta gibi. Eser, gördüklerini anlatamayan birini betimliyor gibi.



Tablo 1.9 - Fikret Mualla

Eserde bir bey ve bir hanım birbirlerinden çokça hoşlanıyor gibi bakıyorlar. Hanımın orada oturuşu, beyi beklediğini anlatıyor olmalı ki, onun tabloya kenardan girişiyle birlikte oldukça mutlu olmuş. Kıyafetlerin beyaz oluşu ve beyin de takıma benzer bir kıyafetle birlikte olması, bunun düğün sonrası bir akşam olabileceğini anımsatmakta.



Tablo 2.0 - Fikret Mualla

Sarışın bir beyefendi, oldukça şık kıyafetiyle durmakta ve yanındaki saksafon tutan beyefendi ise hafifçe eğilmiş. Bir caz müziği konserini anımsatan bu buluşma, İtalyanların renk zevkleriyle uyum içerisinde.



Tablo 2.1 ve 2.2, 2.3

Renksiz tabloların yanında kırmızı ve yeşil renklerin yoğun olarak kullanıldığı bir eser dikkati çekiyor. Bu renkler savaş sonrasını anımsatmakta. Bacağının üzeri kanla kaplı çıplak bir insan ve onun arkasında ölümlü bir yüze sahip bir çocuk. İkisi de duygusuz bir biçimde vahşete bakıyor gibi. Burada neyi bekledikleri ve odanın nerede bulunduğu konusunda bir fikrim yok, fakat durumları hiç hoş gözükmüyor.

Bu eserin yanında iki renksiz çalışma var. Sadece dış hatların çizildiği diğer eserlerde figürler net olarak gözükmüyor. İlk esere baktığımızda, ata ve mızraklara benzeyen şeyler görüyoruz. Bunlar, savaşmakta olan iki askeri betimliyor gibi. Kaçışan atlar da kaosun karmaşıklığını betimlemekte.

Bir alttaki eserde net olarak ayırt edebildiğim çok az şey var. Antik Roma tiyatrolarıyla benzer mimariye sahip merdiven taşları ve bunun dışında, ayakkabılarıyla ayırt edilebilen bir kadın. Bu kadının orada neden oturduğunu, arkasındaki başka bir kadının ona neden sarıldığını, eline tuttuğu oltaya benzer şeyin ne olduğunu anlayamıyorum.




Tablo 2.4

Ayna karşısında oturan bir kadın ve onun saçlarıyla ilgilenen başka bir kadın. Güzellik salonu olduğunu düşündüğüm bu yerde, kadın özel bir buluşma için hazırlanıyor olmalı. Etekli kadın, onun saçları üzerinde çalışırken, diğer kadın aynada kendi yüzüne bakıyor. Solda başka bir kadın gözüküyor ve oturmuş şekilde bir şeyler tarif etmeye çalışıyor gibi. Yine ayağındaki topuklu ayakkabılar, onun da buluşmada olacağını anlatıyor gibi. Eserin sol alt köşesinde bulunan ve kukla oynatan bir sanatçı gibi duran fakat elindeki şeyin aslında figür değil saç olduğunu gördüğümüz şeyin ne anlatmak istediği konusunda ise, kadınların güzelliğiyle çekiştirildiği anlamını taşıyabileceğini düşündüğüm tuhaf bir açıklama beliriyor.

Orjin Meşrutiyette bulunan bu hoş eserleri incelemek ve sanatçının neler anlatmak istediğini görmeye çalışmak benim için güzel bir deneyim olmakla birlikte, bu sanat eserlerinin şahsımda oluşturduğu zevk ve ufuk açıcı hissiyatları da keşfettim. Bu sunuma ilginizi ayırdığınız için çokça memnuniyetlerimi sunarak teşekkürlerimi sizlere iletmek isterim.