Saray Mutfağında Bir Kuş Sütü Eksik

Saray Mutfağında Bir Kuş Sütü Eksik
  • 2
    0
    0
    0
  • Osmanlı mutfağı,tarih boyunca farklı kültürün etkisi altında kalarak zenginleşmiş ve gelişmiş bir mutfaktır. Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş coğrafyası üzerinde farklı bölgelerden getirilen malzemelerin ve tekniklerin birleşmesiyle  ortaya çıkan Osmanlı mutfağı,dünya mutfakları arasında önemli bir yere sahipti. Bu klasikleşmiş bilgiyi az çok hepimiz biliriz sofra kültürüne düşkünlük dört dörtlük sofraların Osmanlıdan geldiğine de neredeyse hepimiz aşinayız bu mutfak nasıl evrildi gelin biraz bakalım.

    Fatih Sultan Mehmed dönemi,Osmanlı İmparatorluğu'nun birçok alanda olduğu gibi mutfak kültürü ve yönetimi açısından da önemli bir dönemdir. Fatih,saray mutfağına büyük önem vermiş ve gıda tedariği,hazırlığı ve sunumu konusunda titizlikle çalışmıştır. Bu dönemde saray mutfağıyla ilgili kayıtların düzenli bir şelilde tutulması,gelir ve giderlerin kaydedilmesi,hatta alınan gıdanın nasıl kullanılacağının yazılması gibi detaylar da o döneme ait mutfak kültürü hakkında bilgi sunar.Fatih Sultan Mehmed dönemi,osmanlı mutfağının gelişiminde ve saray mutfağının organizasyonunda önemli bir kilometre taşı olarak kabul edilir.Tanzimat dönemiyle birlikte Osmanlı toplumunda batılaşma süreci başlamış ve bu süreç mutfak kültüründen,sarat tefrişatına,sofra adabından yemek araç ve gereçlerine kadar birçok alanda belirgin değişiklilklere yol açmıştır. Bu değişikliklerin bazıları şunlardır: Davet ve misafirperverlik adabı: Yabancı ülkelerden gelecek misafirlere Batı'da olduğu gibi davetiye gönderilmesi, yer, saat ve uygun kıyafetin belirtilmesi gibi uygulamalar benimsenmiştir. Misafirlerin oturacakları yerler belirlenmiş ve masaya menü konulmuştur. Yemek sunum estetiği: Batı tarzında yemek sunumu ve estetiği üzerinde daha fazla önem verilmeye başlanmıştır. Yemeklerin sunumu ve servisi daha düzenli ve estetik bir şekilde yapılmıştır. Müzik eşliğinde yemekler: Yemek sırasında alaturka tarzında müzik çalınması, Batı tarzında yemeklerin keyifli bir atmosferde sunulmasına katkıda bulunmuştur. Bu değişiklikler, Batı'nın üstünlüğünün kısmen kabul edilmesiyle birlikte Osmanlı kültüründe Batı etkisinin arttığını göstermektedir. Ancak yine de Osmanlı kültürü kendi özgünlüğünü korumayı başarmış ve bu değişimlere rağmen kendi kültürel mirasını sürdürmüştür. Bu süreçte Osmanlı toplumu, Batı'nın getirdiği yenilikleri kabul ederken kendi kimliğini koruma çabası içinde olmuştur. Osmanlı Saray Mutfağına ait sınırlı sayıda yemeğin günümüze kadar ulaşmasının pek çok nedeni vardır. Bunlar arasında şunlar bulunmaktadır: Tariflerin Gizliliği: Aşçılar, tarifleri genellikle bir sır gibi saklamışlardır. Bu tariflerin çoğunun yazılı olmaması veya aşçıların okuma-yazma becerilerinin olmaması da bu gizliliği artırmıştır. Sözlü Geleneğin Hakimiyeti: Mutfaktaki bilgiler genellikle ustalardan kalfalara, kalfalardan da çıraklara aktarılmış ve bu sayede kuşaktan kuşağa iletilmiştir. Yazılı kaynaklar az olduğu için bilgilerin çoğunun sözlü geleneğe dayandığı düşünülmektedir. Yemek Kitaplarının Azlığı: Osmanlı'da yemek kitaplarının yazılması Avrupa'daki gibi yaygın değildi. Bunun nedeni, Osmanlı'nın çok uluslu ve çok kültürlü yapısının etkisi olabilir. Her kültürü kucaklayan bir düşünce yapısı, ulusal bir mutfağın oluşmasını engellemiş olabilir. Tariflerin Yetersizliği: Aşçılar, tarif verirken genellikle sadece kullanılan malzemelerin adını verir ve malzemenin miktarını söylemezlerdi. Bu da tariflerin tam olarak aktarılmasını zorlaştırmıştır. Yazınsal Engeller: Osmanlı'da Arap harfleriyle yazılan tarifler, harf reformundan sonra da okunamamıştır. Bu da yazılı kaynakların okunmasını ve anlaşılmasını zorlaştırmıştır. Sonuç olarak, Osmanlı Saray Mutfağına ait yemeklerin sınırlı sayıda günümüze ulaşmasının birçok nedeni bulunmaktadır ve bu nedenlerin çoğu yazılı kültürel mirasın eksikliği ve gizlilik esasına dayanan geleneğe bağlıdır.

    Gelin Osmanlı mutfağının favorilerine bakalım

    Osmanlıda yağlar alışılmışın dışında kullanılırdı ellerinde zeytinyağı bulunsa da yemeklerde ve tatlılarda kuyruk yağları kullanılır zeytinyağı ise esansiyel ve vücut bakımı olarak sultanların odalarında kullanılırmış yani nerede bizim zeytinyağlılar nerede sade tereyağları. Sarayda en çok pişen şeylerin başında helvalar geliyor hatta o kadar değerli ki saray mutfağı dışında helva haneler kurulmuş bin bir çeşit helvanın hazırlandığı helvahaneleri Topkapı sarayını ziyaret ettiğinizde görebilirsiniz. Helva Osmanlı mutfağında ölüm düğün gibi çeşitli törenlerde bir araya getirirken, bazen de hususi helva toplantıları düzenlenirmiş. Bu helvalara Helva-yı Hakani, Helva-yı Sabuni, Gil Helva, Höşmerim ve levzine örneklerini verebiliriz. Söz ettiğimiz helvalardan en çok pişen helva ise Helva-yı Hakaniye (Hakanlara layık) anlamına gelen helva çeşididir.

     Biraz ana yemek diyoruz ve hepimizi şaşırtan Osmanlı mutfağındaki balık düşkünlüğü dosyasını açıyoruz. Osmanlı İmparatorluğu'nun balık kültürü oldukça zengin ve çeşitliydi. İmparatorluk, geniş bir coğrafi alana yayıldığından dolayı çeşitli denizlere ve iç sulara sahipti, bu da balıkçılığı ve balık tüketimini destekliyordu Osmanlı toplumunda balık, önemli bir besin kaynağı olarak kabul ediliyordu ve çeşitli yemeklerde kullanılıyordu. Deniz mahsulü denince Osmanlıda akla ilk gelen padişah Fatih Sultan Mehmet’tir, Karides, kerevit, ıstakoz, havyar gibi deniz ürünleri, padişahımızın sofrasında bol bol yerini alırmış hatta Ramazan ayında önde gelen saray görevlilerine balık yumurtası, sardalya gibi iftariyelikler hediye edilirmiş. Evliya Çelebi'nin kayıtlarına göre, sadece gayrimüslimler değil, Müslüman halkın da deniz mahsullerini tükettiği ve hatta deniz olmayan bölgelerde dere balıklarının önemli bir besin kaynağı olduğu belirtilmiştir, benden söylemesi.

    Son olarak vurucu bir konuya değiniyoruz Füzyon Mutfağı

    Füzyon mutfağı terimi günümüzde daha yaygın olarak kullanılsa da bu kavram aslında yüzyıllar boyunca var olmuştur. Ticaretin başlamasıyla birlikte farklı kültürler arasındaki etkileşim ve alışveriş, mutfak dünyasında da benzersiz ve hibrit yemeklerin oluşmasına neden olmuştur. Füzyon mutfağı, bu kültürel etkileşimler sonucunda ortaya çıkmıştır zaten başlarken bu konuya biraz değinmiştik. İnsanların farklı kültürlerin yemeklerini denemek ve yeni tatlar keşfetmek istemesiyle de ilgili olabilir. Ayrıca, göç, kolonizasyon ve ticaret gibi tarih boyunca yaşanan olaylar da füzyon mutfağının gelişimini etkilemiştir. Füzyon mutfağına en güzel örnek saray mutfağının gözdesi baklavadır, hatta baklavanın mutfaktaki yeri o kadar güçlü hale gelmiş ki, 17. yüzyılın sonlarında “Baklava Alayı” geleneği yaşatılmaya başlanmış. Ramazan ayının ortasında, padişahın askere iltifatı olarak, saraydan Yeniçeri Ocağı’na baklava gidermiş.  Baklava, yüzyıllar boyunca yaratılışını şekillendiren kültürel etkilerin zengin dokusunu sergileyen, mutfak sentezinin mükemmel bir örneğidir, Baklavanın temelini oluşturan katlı yufkanın kökeni, çeşitli yemeklerde ince kat hamurların yaygın olarak kullanıldığı Orta Asya'ya dayanmaktadır. Tatlı hamur işlerine bal veya şurup eklenmesi, şekerli hamur işlerinin bir incelik olarak tüketildiği eski Roma ve Arap geleneklerine dayanmaktadır. Ancak baklavayı rafine edip, en ince, en narin haline getiren Osmanlılardır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde baklava, yalnızca imparatorluk sarayında değil aynı zamanda genel halk arasında da sevilen ikonik bir tatlı haline geldi. Osmanlı pasta şefleri kâğıt inceliğinde hamur tabakalarını tereyağı, fındık ve şurupla katmanlama sanatını mükemmelleştirerek bugün baklava olarak bildiğimiz yozlaşmış ve karşı konulamaz lezzeti yarattılar. Baklava, Orta Asya, Roma, Arabistan ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan gelen unsurları harmanlayarak yüzyıllardır damak tadına hitap eden bir başyapıt yaratarak farklı mutfak geleneklerinin kaynaşmasının bir örneğidir.

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.