ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI

ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI
  • 3
    0
    0
    0
  • Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını 
    yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var 
    göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
    cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. 
    Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir 
    keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce 
    bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, 
    yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir 
    engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür 
    hanım? 
    
    
    Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı 
    görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek 
    kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, 
    umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi gör-
    meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz dü-
    şünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, 
    böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir 
    anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa 
    başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tut-
    mak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı 
    aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların 
    sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik 
    olur tükenmek değil de? 
    
    
    
    Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, 
    özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni 
    oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım 
    eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi 
    avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir
    yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice 
    eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va-
    rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya... 
    
    
    
    Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir par-
    çamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. En büyük hü-
    nerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı 
    kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...Kıyılarımız duy-
    gularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir; 
    ufuklarımızsa sisler içinde...O kıyısız gökyüzü nasıl sığar 
    küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pen-
    cereye...Nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye? Ve nedir 
    ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir 
    içimize. Çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, 
    bu ezbere yaşamla. 
    
     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.