Carl Theodor Dreyer ve Robert Bresson: Jeanne d'Arc Karşılaştırması

Carl Theodor Dreyer ve Robert Bresson: Jeanne d'Arc Karşılaştırması
  • 0
    0
    0
    0
  • İlk önce Jeanne d'Arc'tan bahsedecek olursak, Jeanne d'Arc; Yüzyıl Savaşları boyunca İngiltere'ye karşı, ülkesi Fransa'dan ve memleketi Lorraine'deki cephelerden başlayarak manevi anlamda büyük destek olan ve sonradan da ünü Fransa'nın dört bir yanına yayılmış bir Fransız Katolik azizesidir.
    Fransız yönetmen Robert Bresson'un ''The Trial of Joan of Arc'' (1962) sesli dönem içerisinde çekilmesi itibariyle Danimarkalı yönetmen Carl Theodor Dreyer'in ''The Passion of Joan of Arc'' (1928) filmine nazaran, anlatıyı müzik ve diyalog ile desteklemiştir. Aslında iki filmin arasında dönemsel olarak farklılıklar olmasına rağmen Jeanne d'Arc'ın yargılanma süreci, Fransız Milli Kütüphanesinde saklanan kayıtların ve tutulan günlüklerin gerçekliği bir tutularak perdeye yansıtılmıştır. Fakat yönetmenlerin önceki filmlerinde açıkça görülen farklı sinemasal tarzları iki filmi de estetik noktalarda farklılaştırmıştır. Bresson'un çektiği Jeanne d'Arc'ta kamera genelde sabittir ve sahneler açı-karşı açı şeklinde çekilmiştir. Kullanılan planlar genelde orta ölçeklidir.
    Dreyer'in Jeanne d'Arc' ın da ise, dönemin estetiğine bakıldığında alışılagelmedik şekilde yakın planlar kullanılmış ve bilinçli olarak yaşatılmak istenilen duygu aktarımına fazlasıyla katkı sağlamıştır. Çünkü yaşanan ölüm korkusu, şaşırma, saflık gibi duyguların ve durumların oyuncular tarafından seyirciye iyice empoze edilmesi amaçlanmış ve göze sokulmak istenmiştir. Bu yüzden de yakın planlar ve detay çekimler kullanılmıştır.
    Biçim olarak bu unsurların yanı sıra iki filmde de hikayeyi anlatım süreci birbirinden farklıdır. Bresson'un Jeanne d'Arc'ı daha hızlı ve seri bir şekilde olayları anlatırken, Dreyer'in Jeanne d'Arc'ı sanki olayların akıcılığını yavaşlatmış ve duygu yoğunluğunu akışkanlıktan uzak bir şekilde sindire sindire işlemiştir.
    İçerik açısından iki filmde de en çok göze çarpan olgu, Hristiyanlığın emrettiği vahşetin ve yobazlığın birey üzerinden yansıtılma durumudur. İki filmde de Jeanne d'Arc, vermiş olduğu savunmasına karşın din adamlarını inandıramamış ve sonucunda da yakılarak öldürülme cezası almıştır. Yaşanan bu sonuç, iki filmin de din ekseni içinde ilerlemesi ve iyi-kötü karşıtlığının temsil niteliğini taşıyan bir aziz ile Jeanne d'Arc'ın, birbirlerine söyledikleri cümlelere yanıt alamaması, bu sürecin sonunda da kesin bir ceza yöntemi olarak ölümün gerçekleşmesi ve insanlığın inanç sistemine ait olan bir dinin bilinen hoşgörü temasının tam tersi bir yansımayla aktarılması şeklinde görülebilir. Aynı zamanda Jeanne d'Arc'ın bakirelik olgusu da filmler içerisinde önemli bir yerde durmaktadır. Bu olguya halk ile birlikte gizliden gizliye din adamları da inanmamaktadır. Fakat aziz tarafından görevlendirilen iki, üç kadına Jeanne d'Arc'ın bakire olup olmadığı kontrol ettirilir. Bu da din adamlarının ve halkın, Jeanne d'Arc'ın kişisel hayatına yönelik psikolojik ve duygusal manipülasyon uyguladıktan sonra yaşattıkları bu sürecin, ne denli bayağılaşmış olduğunu ve iki yüzlülük içerisinde ilerlediğini göstermektedir.
    Carl Theodor Dreyer ve Robert Bresson'un farklı dönemlerde sinemalarına dahil ettiği Jeanne d'Arc' ın hikayesinde, din adamları tarafından yürütülen mahkemede yeterli sebep gösterilmeksizin bir insanın varlığının hiç uğruna yok olmasına tanıklık ederiz.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.