Bir zaman makinesi icat edilecek olsa, utanırım çocukluğuma inmeye. Değişmedi hiçbir şey demeye utanırım, hayat hiç de ümit ettiğin gibi gitmedi demeye. Daha o küçük yaşında açılan yaraların hiçbiri kapanmadı demeye utanırım. Kestikleri yerler hâlâ kanıyor, ben de izin veriyorum onların dağlanmasına demeye utanırım. Ah benim minik kızım, ne çok şey umut etmiştim senin için. Her gününü bir hayal üzerine inşa etmiştim. Her ân gerçekleşmelerini bekledim ama başaramadım. Tamam dedim. Bu olmadı ama ölmedik ya, yeni kuleler dikerim üst üste, sağlam olur, yıkılmaz, izin vermem. Her rengi kullanırım. Her parçasını yeni bir rüyadan kurarım. Olmazsa yine denerim, yine denerim, yine denerim…

 

Hâlâ deniyorum biliyor musun? Gözyaşlarım içimde, kalbim bölük pörçük, çok rengim de kalmadı öyle ama deniyorum. Senin için deniyorum, benim için.

 

Başkalarının tarumar ettiklerini toplamak çok zor. İnsanın kendine bu denli güvenmemesi çok zor. Güvense de başaramaması çok zor. Dik dur deyip destek vereni olmadan devam etmesi çok zor. Rengim kalmadı. Bir şeyleri karıştırmaya çalışıyorum. Ne mavi çıkıyor içinden ne kırmızı. O çok sevdiğin yeşil bile kalmadı artık ve bu kız da nasıl devam edeceğini bilmiyor.

 

Hayal ettiğin bu değildi değil mi? Üzdüm seni. Herkes gibi bir de ben üzdüm. İnsanların parçaladığı ruhun yetmezmiş gibi bir de ben çıktım başına. Şimdi hepimizle birden uğraşıyorsun. Büyüdün. Yirmilerini birer birer çıkıyorsun. Kaçını tam olarak yaşadın, bir yirmi yılın daha olsa kaçını tam olarak yaşarsın? Ben bu sorulara cevap vermekte çok zorlanıyorum bugün.

 

Bizim için ağlamak istiyorum fakat yanaklarımı ıslatan bir damlam bile yok. Sana sığınıyorum çünkü bir sen varsın içimde, bir de bu yaşlı ruh.