Yaşamdan ve ölümden bir demet

Yaşamdan ve ölümden bir demet
  • 0
    0
    0
    0
  •  

    Yaşam ve ölüm birbirine bağlı iki korkunç şey. Ying-yang gibi dengedeler. Yaşamı anlamlandırmak için ölümü anlamak, ölümü anlamak için de yaşamak gerek. Birbirlerine hem bir o kadar bağlı hem de siyah ve beyaz kadar da zıtlar. Bize söylenen de öyle. Yaşam güneşin doğuşu, bir çiçeğin açışı gibi canlı ve renkliyken ölüm ise gecenin zifiri karanlığı, bir çiçeğin solması gibi bir o kadar da solgun ve renksiz. Yaşam olumlu her şeyken umutken mutluluken ölüm adete bir şeytan gibi kötü ve karanlık. Belki de insanoğlu sevdiklerini elinden aldığı için küstür ölüme. Belki de acı çektiği içindir. Ama yaşamda alır sevdiğini o da acı çektirir hem de belki ölümden de fazla.

    Birini kaybetmek acı verir insana. Birini kaybetmek. Böyle söylemesi ne kolay. Ama insan değer belki de en sevdiğini toprağın altına koyar. Kokusuyla, sesiyle, neşesiyle ve geri kalan her şeyiyle. En kötüsü de hayalleriyle. Biri öldükten sonra insan onunla ilgili hayal kuramazmış. Biri bana önceden söylese inanmaz inkar ederdim. Çünkü zihin yaşamın ötesinde. Yaşamdan bağımsız işleyen bir organizma. Ama öyle değilmiş. Ölüm bizden onlarla ilgili hayalelrimiiz bile alırmış. Bize bir tutam anı eğer şanslıysak da bir kaç parça kıyafet ve koku bırakırmış ölüm. Ek bir bilgi, koku en son unutulan şeymiş. Bazıları için çok acı verici. Çünkü birinin kokuusnu unuttuysanız araya baya bir zaman girmiş demektir. Bu da ölümün başka bir acı yüzü. Zaman su gibi akıp geçer. İlk başlarda sayarsınız günleri. Büyük bir istikrarla. Ama sonra o günler aylar, yıllar ve en kötüsü de bir zamana dönüşür. Ne zaman ölmüştü? Bir zaman önce işte...

    Bir insan iki kere ölürmüş. Birincisi ruhu bedeninden ayrıldığında ikincisi ise onunla ilgili anıları son kişi de unuttuğunda. Tam da bu yüzden sevdiklerinizi herkese ve her yerde anlatın. Deneyimle sabittir ki onu anlattıkça, onu en güzel halleriyle hatırladıkça yüreğinizdeki o karanlık azalır. 

    Anılar garip şeyler. "Inside out"daki benzetme anıları çok güzel tasvir ediyor. Ama benim de güzel bir tasvirim var. Yaşamı bir film şeridi gibi düşünün. Anılarda o filmi olşturan karaler. Hayatımız gerçektende öldükten sonra film şeridi gibi zihnimizden geçiyormuş. Beyin öldüğümüzü anlayınca yaşadığımız mutlu ve güzel anılarımızı gözlerimizin önüne getiriyormuş. Tabii eğer beyin ölümü gerçekleşmezse. Düşünsenize en güzel anılarınızı son bir kere daha hatırlayarak uykuya dalıyorsunuz. Hayat bize güzel ve son süprizi. 

    Anı diyince aklınıza sıklıkla ne gelir? Güzel tatlı şeyler mi yoksa en kötüleri mi? Benim aklıma bir söz geliyor:  Bunların hepsi bir anı. Yaşadığımız en güzel anı da en acı vereni de aynı. Aynı yerde. Sadece renkleri, bize hissetirdikleri farklı. Ama hepsi masum birer anı. Kötü şeyler yaşadığınız bir yılı, ayı veya bir zaman dilimini çok kötü diye şartlamayın. Benim hayatımda en mutluğu olduğum anlardan biriyle en acı çektiğim aynı gün. O gün benim için hayatın özeti gibi. Yaşamı da ölümü de yaşadığım bir gün. İkisinin ying-yang gibi olduğunu anladığım gün. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.