karanlığın hakimiyet kurmaya başladığı saatlerde taş tünelde kimse kalmamıştı. Sadece karanlığın içerisinde belli belirsiz gözüken bir çocuk vardı. Dakikalardır minik bir su birikintisi'nin başında bekliyordu
O su birikintisi'nin Kendisi için özel olduğunu ilk gördüğü an hissetmişti, adetâ ayın ışığını içine hapsetmiş gibi parlıyordu.
Bir an da ruhu'nun o su birikintisine karıştığını hissetti çocuk ,bir olduklarını.
Büyük bir dünyada o da minicik kalıyordu;fark edilmeden , önemsenmeden varlığını sürdürmeye devam ediyordu. Bazen de tam tersi biçimde ışıldıyordu. Sıradanlığı parlak bir ay ışığın etkisiyle kayboluyordu.
Merak ediyordu çocuk hangisi daha iyiydi
Fark edilmek mi yoksa sıradan biri olarak varlığını sürdürmek mi ?
Parladığın zaman kendini korumak zorunda kalıyordun, çocuk kendini tedirgin hissetmek istemiyordu. Çocuk olmasına rağmen biliyordu. Derinlerinde bir yerlerde insanların sevdikleri çiçekleri koparmak istediğini, parlayan ışığı söndürmek istediğini biliyordu.
Yorum Bırakın