Bazen diyoruz ya “Belki başka bir hayatta.” Bu cümleyle birçok başka cümle kuruyoruz, kendimizi bu şekilde avutmaya çalışıyoruz zaman zaman. Unutuyoruz ki, bizim tek bir hayatımız var ve bu kısa ömrümüzü en iyi şekilde tamamlamamız gerekiyor. Elbette hayatımızın her noktasında yüksek enerjili, gerçekten içten gülümsemelerle dolaşamıyoruz. İnsanız biz; bazı coşkularımızda hüzün, bazı korkularımızın ardından mutluluk vardır.
Bazen görüyorum sosyal medyada — gözünüze çarpmıştır belki de — “Her zaman mutlu gözükmeye özen ver, çünkü mutsuz olmak için hayat kısa,” diyorlar. Ben bu düşüncede değilim. Aksine, insan olduğumuzu düşündüğümde, bir insanın bir gününde birçok duygu belirebilir. Belki o an mesaj kutusuna atılmış bir kelime onu derinden incitebilir, girdiği bir sınavdan beklemediği güzel bir sonuç almış olabilir...
Elbette üzüleceğiz; dibi görüp kendimizle baş başa kalınca düşüneceğiz, belki de depresyona gireceğiz. Ancak okyanusun dibine inmeden, oradaki kimsenin bilmediği, keşfetmediği güzellikleri nasıl bilebiliriz?
Mutlu da olacağız sonrasında ve sanki hiçbir zaman kötü bir durum atlatmamışız gibi hissedeceğiz. Ancak her üzüntünün, olumsuz duyguların sonunda yağmur yağıp gökkuşağı çıktığı gibi, mutlu bir zaman diliminden sonraki süreçte yeniden olumsuz duygulara kapılabiliriz. İşte bu, hayattır.
Tek bir hayatımız var ve çoğu şey elimizde. İstersek hayatımızı yaşanabilir kılabilir ya da olumsuz duygularla baş başa kalabiliriz. Demem o ki; mutlu da olun, üzüntüyle de başa çıkabilin ve daima kendinizi nasıl daha mutlu edebileceğinizi keşfetmeyi bırakmayın. Çünkü “başka bir hayatta” diye bir cümlemiz olmayacak.
Yorum Bırakın