Ahmet Muhip Dıranas'tan 10 Harika Şiir

Ahmet Muhip Dıranas'tan 10 Harika Şiir
  • 0
    0
    0
    0
  • Şiirlerinde sıkça aşk, yalnızlık ve insanın iç dünyasına dair temalar işleyen Ahmet Muhip Dıranas, az sayıda şiir bırakmış olsa da her biri, Türk şiirinin önemli bir parçasıdır.

    "Ben biçimi hiçbir zaman kendi sanat kadromun dışında bırakmadım. Bununla beraber biçimle özü aslında birbirinden ayırmak mümkün değildir. Biçim bir disiplindir. Kelimeler bazen sel gibi akar. Bunun önüne sanatta, söz sanatlarında, şiirde baraj çeken şey, biçim olmalıdır ya da ben öyle düşünüyorum."  diyerek şiirde biçime verdiği önemi göstermiştir ve bunu  şiirlerinde başarıyla uygulamıştır. 

     

    1) Fahriye Abla

    Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
    Kapanırdı daha gün batmadan kapılar,
    Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
    Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen!
    Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
    Gözlerin, dişlerin ve ak pâk gerdanınla
    Ne güzel komşumuzdun sen Fahriye abla!

    Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,
    Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
    Güneşin batmasına yakın saatlerde
    Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
    Yaz kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
    Bahçede akasyalar açardı baharla.
    Ne şirin komşumuzdun Fahriye abla!

    Önce upuzun sonra kesik saçın vardı;
    Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
    İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
    Altın bileziklerle dolu bileklerin.
    Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
    Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
    Ne çapkın komşumuzdun sen Fahriye abla!

    Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
    En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
    Bilmem şimdi hala bu ilk kocanda mısın,
    Hala dağları karlı Erzincan'da mısın?
    Bırak geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
    Hatırada kalan şeyler değişmez zamanda.
    Ne vefalı komşumuzdun sen Fahriye abla!

    2) Serenad

    Yeşil pencerenden bir gül at bana
    Işıklarla dolsun kalbimin içi.
    Geldim işte mevsim gibi kapına,
    Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

    Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
    Ben aşkımla bahar getirdim sana.
    Tozlu yollardan geçtiğim uzak
    İklimden şarkılar getirdim sana.

    Şeffaf damlalarla titreyen ağır
    Goncanın altında bükülmüş her sak;
    Seninçin dallardan süzülen ıtır,
    Seninçin yasemin, karanfil, zambak...

    Bir kuş sesi gelir dudaklarından
    Gözlerin gönlümde açar nergisler,
    Düşen bin öpüştür yanaklarından
    Mor akasyalarla ürperen seher.

    Pencerenden bir gül attığın zaman
    Işıklarla dolacak kalbimin içi..
    Geçiyorum mevsim gibi kapından,
    Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

    3) Hatıra

    Dün, bir gölge gibi geçti yanımdan
    Oydu, bir bakışta tanıdım onu;
    Rüyalarıma tayf halinde konan,
    Peşime bir korku gibi düşen o.

    Bazı yapraktı, bazı bir rüzgâr.
    Dolardı aydınlık olup, odama.
    Bahçemde süzülür giderdi bahar
    Sabahının fecri vururken cama.

    Ayakları kumda bırakmadan iz
    Yanıma geldiği hep gecelerdi;
    Sanki bir lahitten kalkar ve sessiz
    Uzak bir maziye dönüp giderdi.

    Bir avuç ışıktı incecik yüzü,
    Gözleri geceler gibi derindi;
    İçine başımın her an düştüğü
    Avuçları sudan daha serindi.

    Geçerken dün yoldan, ruhumu saran
    Bir gölge halinde ve ağır ağır;
    Tanıdım; o, yâdı hoş zamanlardan
    Seven ve yaşayan bir hatıradır.

    4) Köpük

    Oyun bitti ve her şey yerini buldu.
    Akşamla ebedi kızlar anne oldu.
    Aynalara bakma, aynalar fenalık;
    Denizi, sonsuz olanı düşün artık.
    Bir gün beni hatırlayabilirsin ancak,
    Güzelsem soyabilirsin çırılçıplak;
    Oradayım hep ben, orada, derinde,
    Gemilerin ihtiyar köpüklerinde.

    5) Kar

    Kardır yağan üstümüze geceden,
    Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
    Ormanın uğultusuyla birlikte
    Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte
    Kar yağıyor üstümüze, inceden.

    Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,
    Unutulmuş güzel şarkılar için
    Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan,
    Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan
    Sesin nerde kaldı? kar içindesin!

    Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!
    Uyandırmayın beni, uyanamam.
    Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
    Allah aşkına, gök, deniz aşkına
    Yağsın kar üstümüze buram buram...

    Buğulandıkça yüzü her aynanın
    Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
    Göğe uzanır - tek, tenha - bir kamış
    Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
    Büyük yalnızlığını dünyanın.

    6) Şehrin Üstünden Geçen Bulutlar

    Bakıp imreniyorum akınına
    Şehrin üstünden geçen bulutların.
    Belki gidiyorlardır yakınına
    Rüyamızı kuşatan hudutların.

    Evler, ağaçlar, sular, ben ve bu an
    Sanki bulutlarla bir, akıyoruz;
    Onların hevesine uyaraktan
    Cenup ufuklarına bakıyoruz.

    Biz de hafif olsaydık bir rüzgârdan,
    Yer alsaydık şu bulut kervanında,
    Güzel'e ve Yeni'ye doğru koşan
    Bu sonrasız gidişin bir yanında;

    Dağlara, denizlere, ovalara
    Uzansaydık yağarak iplik iplik,
    Tohumları susamış tarlalara
    Bahar, gölge ve yağmur götürseydik.

    Bakıp imreniyorum akınına
    Şehrin üstünden uçan bulutların.
    Gidiyor, gidiyorlar yakınına
    Rüyamızı kuşatan hudutların.

    7) Portre

    Bir bahara açık duran penceresinde
    Belki bir gün gelir geçmiş zamanı arar
    Diyerek bu portreyi çizdi sanatkâr,
    Bir oda içinin ışık ve gölgesinde.

    Verdi bir başka renk,başka biçim,hasından;
    Diledi ki bir ölümsüz ömür yaşasın,
    Geçsin geceleri kışın,günleri yazın,
    Süzgün gözlerini seyredip aynasından.

    Severdi,ağlardı,güler ve hatırlardı
    Değişmeden önce sanatın fırçasında;
    Onun bu güzel' e gebe Rönesansında
    Günler birbirini güden hoş anılardı.

    Şimdi çerçevede mahpus yaşamaktadır,
    Alnında o yaman ölmezliğin zaferi;
    Uzak bir rüyada yüzer gibi gözleri,
    Artık ne gülmekte ne de ağlamaktadır.

    8) Yaşarken

    Ağaçların daha bu bahçelerde
    Bütün yemişleri dalda sarkıyor,
    Umutların mola verdiği yerde
    Geceler bir nehir gibi akıyor.

    Baksan bir uzaklık var hangi yana,
    Hangi eşyaya dönsen boş bir ayna;
    Varmak istediğim uzak limana
    Gemiler beni almadan kalkıyor.

    Gelmedi gün daha çalmadı saat,
    Daha uçurmuyor beni bu kanat;
    Sabırsızlanma, ey kapımdaki at!
    Güneş daha gözlerimi yakıyor.

    9) Olvido

    Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
    Gün saltanatıyle gitti mi bir defa
    Yalnızlığımızla doldurup her yeri
    Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
    Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
    Lavanta çiçeği kokan kederleri;
    Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

    Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
    Unutuşun o tunç kapısını zorlar
    Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
    İşte, doğduğun eski evdesin birden,
    Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
    Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
    Ve cümle yitikler,mağluplar,mahzunlar...

    Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir.
    Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir;
    İnsan yağmur kokan bir sabaha karşı
    Hatırlar bir gün bir camı açtığını
    Duran bir bulutu,bir kuş uçtuğunu,
    Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...
    Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.

    Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
    Halay çeken kızlar misali kolkola
    Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,
    İhtiyar ağaçlı,kuytu bahçelerden
    Ayışığı gibi sürüklenip giden;
    Geceye bırakıp yorgun erkekleri
    Salınan etekler fısıltıyla, nazla.

    Ebedi aşığın dönüşünü bekler
    Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
    Artık olmayacak baharlar içinde.
    Ey ömrün en güzel türküsü aldanış!
    Aldan, gelmiş olsa bile ümitsiz kış;
    Her garipsi ayak izi kar içinde
    Dönmeyen aşığın serptiği çiçekler.

    Ya sen! ey sen! esen dallar arasından
    Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
    Ne istersin benden akşam saatinde?
    Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
    Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
    Hatıraların bu yanma vaktinde
    Sensin hep,sen, esen dallar arasından

    Ey unutuş! kapat artık pencereni,
    Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
    Çıkmaz artık sular altından o dünya.
    Bir duman yükselir gibidir kederden
    Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
    Amansız gecenle yayıl dört yanıma
    Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.

    10) Her Günkü Şarkım

    Her gün ekmeğimi bölüşürsün
    Yalnızlığımın sofrasında,
    Yorganımın altında üşürsün
    Her güz ve bahar arasında.

    Bağlayansın her göz yaramı,
    Gülmek görevin ben gülünce;
    Yağmur senin gibi ağlar mı
    Gözlerimden yaş dökülünce?

    Her düşüncemin ıstıraplı
    Serüveni, hayırlı rüyam.
    Sen ey, günahlı ve sevaplı,
    Allahlı ve şeytanlı dünyam!

    Her günkü şarkısı dudağın,
    Havayı dolduran kokusu
    Yağmura kavuşmuş toprağın;
    Yediğim ekmek, içtiğim su.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.