Britpop'un Ölümü

Britpop'un Ölümü
  • 1
    0
    0
    0
  • İlk Adımlar

    Blur kariyerlerinin ilk dönemlerinde eserlerinde Britanya kültürünü ve gündelik Britanya yaşamını oldukça fazla ön plana çıkartıyordu. Bu sayede Britanya'da büyük ses getirseler de Amerikan müzik piyasasında neredeyse hiçbir varlık gösteremediler. Grup ilk albümün ardından 1992 yılında Amerika turnesine çıktı. Turne esnasında yaptıkları gözlemler sıradaki albümleri "Modern Life is Rubbish"e ilham oldu. Damon Albarn bu bir röportajda şunları söyleyecekti: 

    “Amerikan müziğinin son üç-dört yılı Prozac kültüründen geldi.
    Bir millete ‘işlevsizsiniz’ derseniz, o millet işlevsizleşir —
    birine sürekli depresyonda olduğunu söylerseniz, sonunda depresyona girer, ki öyle oluyorlar.
    Ama aslında, kendine acımaya gömülme fikri saçmalıktır;
    bu, 8 yaşındayken yaptığınız bir şeydir.”

    — Damon Albarn, Rolling Stone (Kasım 1994)
    Röportajı yapan: Steven Daly


    (For Tomorrow - Blur)

    Modern Life is Rubbish her ne kadar ilk albüm kadar başarılı olamasa da grup adına bambaşka bir önem taşıyordu. 11 ay sonra yayınlayacakları ikonik albümleri Parklife'ın müzikal temelleri bu albümde atılmıştı. Parklife'da yer alan pek çok şarkı kurgusal karakterlere sahipti ve onların yaşantıları üzerine inşa edilmişti. Parklife tarihe adını altın harflerle kazımıştı.

    Britpop'un Yükselişi: Blur vs Oasis


    (Country House - Blur)

    Britpop tarihinin belki de en heyecanlı anı, şüphesiz 1995 yazında yaşanan Blur ve Oasis arasındaki meşhur liste savaşıydı. Blur'un "Country House" ve Oasis'in "Roll With It" teklilerinin aynı gün yayınlanması, Britanya medya tarafından bir ulusal mesele haline getirildi. Blur, savaşı kazanarak listelerde bir numaraya oturdu, ancak bu zafer grup için bir sonun başlangıcı oldu. Graham Coxon eserden hiç memnun değildi, Soho House'taki kutlama partisinde kendini camdan atmaya çalıştı. Damon Albarn, sonradan bu dönemi "boş ve anlamsız" olarak tanımlayacaktı. Medyanın yarattığı bu sirk, grubun kendisini bir karikatür gibi hissetmesine neden oldu. Yarışın zirvesi, aynı zamanda en yorucu ve en sahte anıydı. Country House teklisini takip eden The Great Escape albümünün başarısına rağmen, grup kendi yarattığı formülün içinde boğuluyordu. Partinin ışıkları artık gözlerini acıtmaya başlamıştı ve freni patlamış kamyon gibi sürükleniyorlardı. Kimse farkında olmasa da Britpop'un ölümüne giden süreç başlamıştı. 

    Karanlık Günler

    Damon Albarn'ın Justine Frischmann (Elastica'nın solisti) ile olan ilişkisi kötüye gidiyor, Graham Coxon'ın alkol bağımlılığı kontrolden çıkıyordu. Grup üyeleri aralarında fiziksel kavgalar bile çıkmaya başlamıştı. Damon Albarn'ın panik atakları şarkılarına da yansımıştı. Bu durum hakkında kendisi şunları söylüyor: 

    “Country House panik ataklarla ilgili.
    Onu Kurt Cobain öldüğünde yazdım, çünkü onun da panik ataklardan muzdarip olmuş olabileceğini düşündüm. Şarkı onunla ilgili değil, kendimle ilgili. Kendimi berbat hissediyordum ancak şarkı bir şekilde neşeli, tempolu bir komedi melodisine dönüştü.”

    — Damon Albarn, Q Magazine (Mart 1996)
    Röportajı yapan: Adrian Deevoy


    (Dan Abnormal - Blur)

    İlerleyen günlerde Oasis'in (What's the Story) Morning Glory albümü yayınlandı. Kendisini takip eden günlerde yayınlanan The Great Escape albümü fena olmayan satış rakamlarına ulaşmış olsa da Oasis'in başarısı Blur'u darmaduman etmişti. The Great Escape de aynı Parklife gibi kurgusal karakterlerin hikayesi üzerine inşa edilmişti, ancak bu seferki karakterler "ucube" tiplerdi. Bu konu hakkında grup üyelerinden Alex'in açıklaması şöyle: 

    “Her şey daha süslü, daha orkestral, daha teatraldi. Sözler ise çok daha karanlıktı. Bir çizgi filmden çıkıp bir korku filmine dönüşmüştü. Orada hiç iyi karakter yoktu. Her şey darmadağınık, uyumsuz karakterlerden ibaretti.””

    — Alex James, The Last Party (2004)
    Yazar: John Harris

    Her şey kartopu etkisi gibi dibe giderken Damon Albarn Mart 1996'da Q Magazine'e verdiği röportajda “Oasis’le gerçekten ortak noktamız olan tek şey, ikimiz de Amerika’da sıçıp batırıyoruz.” demişti. Ancak bu da uzun sürmedi. Wonderwall ve Champagne Supernova ile Oasis Amerikan pazarında da önemli bir popülariteye erişmiş, adeta Sovyetler ile Amerika arasındaki uzay yarışına benzer bu yarışı kazanmıştı. 

    "Blur" Albümünün Doğuşu 

    Grup bu kötü gidişat nedeniyle 3. albümün ardından 1 yıllık bir ara verdi ve birbirlerinden kendilerini soyutladılar. Damon baskıyla boğuşurken Graham alkol sorunlarıyla uğraşıyordu. O sırada grubun davulcusu Dave Rowntree evlenerek yeni bir yaşam kurma telaşındaydı. 

    Grup yeni albümde geleneklerini terk ederek albümü stüdyoda oluşturmaya karar verdi. Graham Coxon'ın The Great Escape'te reddedilen pek çok fikri bu albümde yer buldu. Chinese Bomb'da daha gürültülü ve bulanık gitar tonlarına yer verilirken Song 2 tamamıyla Blur tarzından uzaktı. Albümde bir şarkı ise Graham Coxon'a ithaf edilmişti: You're So Great. Şarkı sözlerinde Coxon'ın psikolojik ve bağımlılık sorunlarına değinen lyricler bulunurken Coxon kendi bölümünün vokalinin kaydında psikolojik sorunları nedeniyle masanın altına saklanıp karanlık bir ortamda kayıt almıştı. Look Inside America şarkısı ise bir hayıflanma olarak kabul edilebilir. Blur artık Amerikan pazarına olan ilgisini kesmiş, kendi yolunu çizmişti (Song 2'nun Amerika'yı kasıp kavuracağından henüz haberleri yoktu).

     
    (Death of a Party - Blur)

    Albümün amacını açıkça deklare eden şarkı ise Death of a Party olmuştu. Albümün amacı Blur'un kendi icat ettiği türü, Britpop'u öldürmekti. Çünkü Britpop kendilerini felakete sürüklemekteydi. 

    "The death of the party
    Came as no surprise
    Why did we bother
    Should have stayed away"

    WOO-HOO: Song 2


    (Song 2 - Blur)

    Blur'un meşhur '92 Amerika turnesi öncesi yayınladığı Popscene teklisinden beri izlediği yol onları bunalıma sürüklemişti ve yeni soundlara yelken açmışlardı. Bu noktada albümün en farklı şarkısı Song 2'ydu. Graham Coxon'ın rock'ın alt janralarına duyduğu ilginin etkisiyle ısrarları sonucu bu şarkı hayat buldu. Her ne kadar Graham Coxon'ın istediği vahşilik düzeyine ulaşmasa da Blur için oldukça yırtıcı bir şarkı oldu. Nirvana'nın ikonik şarkısı Smells Like Teen Spirit'in esintilerini bolca gördüğümüz şarkı onyıllardır spor müsabakaları başta olmak üzere hayatın hemen hemen her alanında karşımıza çıkıyor. 

    Kapanış

    "Death of a Party", Blur için sadece bir son değil, aynı zamanda bir yeniden doğuştu. Grup, bu şarkı ve albümle Britpop'un üzerine yapışan etiketinden kurtuldu ve sanatsal olarak çok daha cesur bir kariyere doğru yol aldı. Britpop ise yavaş yavaş yerini yeni akımlara bıraktı. Blur daha sonra 13, Think Tank, A Magic Whip ve Ballad of Darren gibi albümler yayınlasa da Damon Albarn'ın odağı büyük oranda solo projesine, Gorillaz'a kaydı. Blur'dan ise geriye sayısız hit, tarihi bir rekabet ve benzersiz bir hikaye kaldı. 

    Kaynak: ">Trash Theory - Woo-hoo!: How Blur Mocked Grunge & Destroyed Britpop ["Song 2"] | New British Canon 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.