Hayat boyu türlü fikirlerin ortaya atıldığı, uğruna nice kitaplar yazılan ama aslında geniş pencereden baktığımızda o kadar da zor olmayan şey insan ilişkileri. Burada bahsettiğim geniş pencere Carl Sagan’ın Soluk Mavi Noktası. 

İki kişinin anlaşabilmesi neden bu kadar zor ya da ikili ilişkilerde neden çatışmalar yaşanıyor? O beni anlamıyor, ben kendimi anlatamıyorum cümlelerini hep duydum. Söyledik te fazlaca. Ancak zaman içinde iyi ya da kötü deneyimleri yaşayınca insan, farklı bir perspektiften anlatıyor hikayesini. 

Burada bahsettiğim şey zorlu kişilikler. 

Narsist bir birey veya travmatik bir kişilik  ile olan dostluk ya da duygusal arkadaşlık fark etmez; zaman içerisinde bizi içten içe yiyip bitiren, sinir sistemimizi alt üst eden bir hal alıyor. tabi biz ilk başta kişinin hayatımıza girme aşamasında taktığı maskeyi göremediğimiz için onun bize kendini sunma biçimine aldanıyoruz. Daha Sonra kişinin konfor alanı olduğumuzda kişi maskesini düşürüyor ve oyun başlıyor. 

Çok fazla hikaye duydum bu konu ile alakalı, yaşanmış olanlar hariç. 

Siz ister istemez bir iyileştirme, bir onarma çabası içine giriyorsunuz ve yaptığınız şey aslında karanlık bir odada siyah bir kedi aramak oluyor. Sözleriniz, tepkiniz hiçbir şekilde karşı tarafta anlam ifade etmiyor çünkü siz kişiyi sizin gibi düşünen ve bakan biri olarak görüyorsunuz. Bunu görmekte ısrar ediyorsunuz. 

Acı gerçek ise, siz aslında bu kişiye hiçbir zaman ulaşamadınız. Zihninizde idealize ettiğiniz bir profil ile yaşarken, size bizzat kendisi tarafından gönderilen sinyalleri görmediniz ya da görmek istemediniz. 


Bize çocukluğumuzdan beri pes etmememiz, çabalamamız gerektiği öğütlenmişti hep. 

Biz de bu kemikleşmiş düşünceyi alıp hayatımızın her alanına yapıştırmakta ustalaştık fakat, es geçtiğimiz bir şey vardı. Bazı insanlar iyileştirilemez. Bazı insanlara çaba harcanmaz. Onlara sadece hoşçakal denir, ve hayatın bize sunduğu derse teşekkür edilip yola devam edilir. 

Günümüzde bu tip kişilik bozukluklarına sahip bireyler oldukça çok. İşin en acı kısmı da, bu kişiler sağlıklı kişilerin hayatına sızıp, onların da ruhsal dengelerini bozuyorlar. Ruhsal dengesi bozulan masum kişi, haliyle saldırganlaşıyor. Sonrasında da sorunlu ilan ediliyor. Manipülasyon bu kişilerin en büyük silahı. 

Bir keresinde psikolog bir arkadaşım bana şunu söylemişti, böyle insanlar asla derin bağlar kuramaz ve sizin sözleriniz onda asla karşılık bulmaz. 

Bu farkındalığa eriştiğimden beri akıştayım. 

Hayat bir yolculuk, elbette bu yolculukta tadımızı kaçıran detaylar da olacak ancak düzeltilmesi elimizde olanlar ve elimizde olmayanlar diye iki kutumuz olsa, bu durumu elimizde olanlar kutusuna atardım.  çünkü bu tip insanlar hayatımıza girdikten çok kısa bir süre sonra zaten kendileriyle ilgili sinyal veriyorlar. Aslolan bu sinyali yakalayıp, hayatımızın içine sızmadan, bizi kendi karanlıklarına çekmeden evvel,  duruma müdahale edip kendimizi koruyabilmek. 

Sonrası daha meşakkatli bir hal alıyor çünkü…