Yıllarca meydan okuyan güzelliğiyle İstanbul, birçok şairin dizelerinde yer almıştır. Sizin için bunlardan birkaçını bir araya getirdik.
1-Nâzım Hikmet Ran, İstanbul’da
İstanbul'da, Tevkifane avlusunda,
güneşli bir kış günü, yağmurdan sonra,
bulutlar, kırmızı kiremitler, duvarlar ve benim yüzüm
yerde, su birikintilerinde kımıldanırken,
ben, nefsimin ne kadar cesur, ne kadar alçak,
ne kadar kuvvetli, ne kadar zayıf şeyi varsa
hepsini taşıyarak:
dünyayı, memleketimi ve seni düşündüm...
2-Birhan Keskin, İstanbul
ben istanbul’a çok benzerim sevgilim
yarı trak yarı buralı.
azıcık gidersin haliç’te bir çekirdek aileyim
o siyah suya bakakalmış, su yağlı mı yağlı.
adamda bej kundura, kadın çarşafa dolanmış,
yüzlerinde kırağı
kızların birini açık havada doğurmuşlar,
öbürü kapalı.
bende sevgilim yan yana ışır
ılık kasabalar köyler
ben istanbul’a çok benzerim sevgilim,
bir yanım haliç’te bir karabatak
bir yanım samandıra’da saplı samanlı.
ben istanbul’a çok benzerim sevgilim
onca iştiha içinde onca keder.
çın çın bin ses imkanıyken
sesin göbeğinden çatlayıp orada kaldığı yer.
sorunun sorulduğu yerim ben,
cevabın alındığı yer!
bir yanım erguvan bir yanım gül ve laleler
bir yanda serseri otlar, başıboş, plastik çiçekler
kök dal dolanmış duvarda birbirine koyu keder.
gezmediğin yerlerim vardır mutlaka
beklerim, yeraltı mağ’raları
bir ayağım geçmişte kalmış alamam
öbürü koduğun bahtımmış, eline ayarlı.
sevgilim kış düşmüş dünyaya içimden
eve nasıl varayım!
bir kovuk bir obruk oldum,
üstüm başım kar, yollar kapalı
3-Orhan Veli Kanık, İstanbul Türküsü
İstanbul’da, Boğaziçi’nde,
Bir garip Orhan Veliyim;
Veli’nin oğluyum,
Tarifsiz kederler içinde.
Rumelihisarına oturmuşum,
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum:
İstanbulun mermer taşları;
Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları;
Gözlerimden boşanıyor hicran yaşları;
Edalım,
Senin yüzünden bu halim.
İstanbulun orta yeri sinema;
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama;
El konuşur, sevişirmiş, bana ne?
Sevdalım,
Boynuna vebalim!
İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim.
Bir fakir Orhan Veli;
Veli’nin oğlu,
Tarifsiz kederler içindeyim.
4-Didem Madak, Ağrı
sonbaharların kralı gelirmiş meğer istanbul'a
ciğerlerimin filmini çektiler
ciğerlerim artiz oldular icabında
akut alevlenmiş kronik bir sonbahar gibi bakıyordu
sigara figüran falan.
ben kırmızı bir yaprağı oynuyordum esas kız olarak
uçuşuyordum, uçuşmakmış meğer benim anlamım
ben bunu geç anladım.
senin için şiir yazacaktım istanbul
ismini ağrı koyacaktım.
oysa bir şiir niyeydi sanki
yer içer sevişir miydi sanki bir şiir
hamsi ısmarlar mıydı mesela bir şiir insana?
fotoğraf çektirebilir miydi mesela hipodromda atlarla?
rakı içebilir miydi samatya'da
bir şiir uyur muydu kuş gibi
başını alıp da kanatlarının altına?
oysa bir şiir neydi sanki
ben seni ciğerimin köşesindeki arıza kadar sevdim
bir şiir seni bu kadar sever miydi sanıyorsun istanbul?
bağırdım sokaklarına kartondan postlar sermiş ayyaşlara
bana kerametinizi gösterin
keramatenizi gösterin bana!
bir dikişte içtim bir şişe geceni
yıldız komasına girmek istiyordum,
istiyordum dolunay çarpsındı beni
kurt adamlarım serbest kalsındı icabında
kimim fazladan puştluğu varsa bir sigara sarsındı bana
kin kusulsundu, öç alınsın
icabında modern kadındım, ne zaman şişmanlasa ruhum
hemen yarın yeni bir intihara başladım.
ben fazla yemesem diyorum baylar yani
bu kadar hınç bana fazla.
icabında bir allah bir allah daha
çok tanrılı bir din ederdi
bırak müridin olayım istanbul
sen beni hep bir şiir sanıyordun istanbul
oysa çakmaktaşları gibi kıvılcımlıydı gözyaşlarım
ağlamaktan kızaran bir örnek burnum ve gözaltlarımla
bu şiiri ben yaralı bir panda vaziyetinde yazdım
canım yandı
bu şiiri ben bir yangın vaziyetinde yazdım
şimdi bırak sana kedilerime süt getiren eski günlerimi anlatayım
kapıma gül bırakan adamları
ben de icabında bir hafıza mağduruyum
cumartesi günleri gayri annemlerle birlikte
sokaklarında eylemler yapayım.
benim ne sakal yanığı günlerim oldu
guruba bak ve beni an
öpüşmekten yorgun ve kızıl
bir şiir sana bunları söyler miydi sanıyorsun?
yağmurlarında yıkanan kırmızı banklarına baktım
bütün allar bir gün solarmış
ben bunu geç anladım
yağmur meğer tanrının zulmüymüş istanbul.
ağrı neydi, neremdeydi, neresiydi ağrı
kim bana kalbimin menzilini soracaksa sorsun artık
ağrıdurmadanağrıdurmadanağrıdurmadan
ağrı benim durmadan doruğuna tırmandığım
meğer yüksek bir dağmış.
üstümü ara
cebimdeki şiiri usulca kaydırayım senden tarafa
ellerimi de kaldırdım bak
hazırım tutkumu tutukla.
şiirsizim
bu şiir senin ismini ağrı koyar mıydı sanıyorsun istanbul
ben bu şiiri kusarak yazdım.




Yorum Bırakın