Ah kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya
Bir şairi okumak onun şiirlerini okumaktır. Oysa has şairleri okumak; şiirine kanını, canını, bütün bedenini katmış şairleri okumak, aynı zamanda bütün hayatıyla onu okumaktır. Ülkede yasaklar artıyorsa, çağa ters düşen gelenekler hala sürüyorsa, erkeklik kavramı ve baskısı kadınlar üzerinde hala sürüyorsa, bütün bunlara sadece ''kara saçları''nı keserek değil; bütün dizeleriyle karşı çıkan bir Gülten Akın'ı baktığınız her yerde göreceksiniz.Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön Yasaktı yasaydı töreydi dön İçinde dışında yanında değilim İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi Bu nasıl yaşamaydı dön
Gülten Akın'ın duyarlılığını şiirlerinden siz de hissedebilirsiniz. Ancak bu duyarlılık, ucuz duyarlılık değil; kendisini var eden, bütün benliğiyle birlikte bizi de içine alan, çekip çeviren, okurken etkileyen, okuma bittikten sonra da aldığımız şiir lezzetinin yanı sıra bizi de şiirin sonunda değiştiren bir duyarlılıktır.
Son damla mavi gökyüzünde Kendi kendini içiyordu Bir dalda iki garip serçe Bir şeyler kayboluyordu biliyorduk
Bir dalda iki garip serçe İki kişi biribirini anlıyordu -Çiçeklere dokunmak yasak- Bekçi yalan söylüyordu biliyorduk
1933 doğumlu Gülten Akın, 1995'te, 62 yaşındayken yayımladığı aynı adlı kitabında, ''bir roman kadar uzun bu tümce / -Sonra işte yaşlandım'' diyordu. O kitaptan sonraki şiirlerine baktığınızda, 20 yıl sonra bile aslında ne kadar genç ve diri şiirler yazdığını göreceksiniz. Karanlığı sevmem, ben olsaydım akşamın bütün ışıklarını yakardım odaya dışardan bakıyorum, bir kadın hemen kalkacakmış gibi koltuğun ucunda yandan eğilmişsin yüzün yüzüne yakın, elin kadının omzunda o ben miyim? nice eski ki unuttum öyle diyor kadın başı önünde “senden yoruldum”
Yorum Bırakın