Efsane Öğretmen: Nadia Boulanger

Efsane Öğretmen: Nadia Boulanger
  • 0
    0
    0
    0
  • 1887 yılının eylül ayı. Takvim 22. günü gösteriyor. Paris’te küçük bir mahalle, Monmarte. İşte bu gün dünyaya belki de dönemindeki en büyük müzisyenleri dünyaya kazandıran Nadia Boulanger’nin doğduğu gün. Hem annesi hem de babası müzisyendi. Annesi aynı zamanda Rus prensesi ve babası Ernest’nin öğrencisiydi. Nadia dört kardeşin ikincisiydi. Diğer iki kardeşi bebekken yaşamını yitirmiş, geriye kalan sadece ondan altı yaş küçük Lili Boulanger’ydi. Lili de çok iyi bir besteci olarak yetişmiş lakin genç yaşta hayatını kaybetmiştir. Mükemmeliyetçi ve çok disiplinli biriydi. Sanırım bu özelliklerini ilk müzik öğretmeni olan annesinden almış olsa gerek. Daha beş yaşındayken nota okumayı öğrenmiş, on yaşındayken Paris Konservatuvarı’na girmeye hak kazanmıştır. Ünlü Fransız besteci Gabriel Faurè, Nadia’nın bestecilik öğretmeni olmuştur. Nadia on yedi yaşındayken Paris Konservatuvarı’ndan mezun olmuştur. İsminin duyulması 1908’de La Sirene isimli kantatı ile girdiği yarışmada ikincilik kazanmasıyla oldu. Aynı zamanda bestecilik konusunda çok yetenekli olan kız kardeşi Lili bu yarışmada birincilik alan ilk kadın olmuştur. Nadia yirmi beş yaşına geldiğinde hem kendi hayatını bütünüyle etkileyecek hem de bir sürü müzisyenin hayatını etkileyecek bir karar verdi. Bestecilik kariyerini bırakma ve öğretmenlik yapma kararı aldı. Bu kararda ilk öğrencisi ve üstün yetenekli kardeşi Lili’nin çok büyük payı olduğu söylenir hep. Kendi bestelerini çok beğenmeyip öğretmenlik yaparak çok daha faydalı olacağını düşünmüştür. Takvimler 1918 yılını gösterdiğinde küçüklüğünden beri bir sürü hastalıkla boğuşan kardeşini bir tür bağırsak iltihabı yüzünden kaybetti. Kız kardeşinin ölümünden sonra onun hatırası olan eserlerini yaşatmaya devam etti. Takvimler 1909 yılını gösterdiğinde Naida Paris Konservatuvarı’nda öğretmenlik yapmaya başlamıştı 1924 yılına kadar burada öğretmenlik görevine devam etti. Daha sonra 1919 yılında kurulmuş olan “Ecole Normale de Musique” adlı özel okulda, armoni, kontrpuan, org ve bestecilik dersleri verdi. O dönemde bir konservatuvarda bestecilik dersi veren ilk kadındı. 1921 yılından itibaren daha sonra yöneticisi de olacağı  “Ecole de Fontainebleu”de ders vermeye başlamıştır. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikalı müzisyenler için bu okul vazgeçilmez oldu. Aaron Copland başta olmak üzere Amerikan müziğinin en önemli isimlerini yetiştiren Nadia Boulanger artık vazgeçilmez bir öğretmen olmuştu. Roy Harris, David Diamond ve Elliot Carter da aynı zamanda Nadia’nın öğretmenliğinden faydalanmış Amerikalı müzisyenler arasındadır. Tangonun kralı Astor Piazzola’ya senfonik müzikle uğraşmayı bırakmasını ve tango ile uğraşmasını da söyleyen Nadia’nın ta kendisidir. Tüm öğrencileri için sahip olduğu bu ileri görüşlü oluşu da Nadia’nın ne derece mükemmel bir öğretmen olduğunu kanıtı olarak karşımıza çıkıyor. George Gershwin’e ise “ Zaten bilmediğiniz ne öğretebilirim ki” diyerek öğretmeni olmayı reddetmiştir. O dönemlerde artık Matmazel Boulanger’nin öğrencisi olmak büyük bir ayrıcalık olmuştu. Daha sonra Amerika ve İngiltere’ye giderek buradaki hatrı sayılır müzik okullarından öğretmenlik yapmıştır. Her zaman çok disiplinli bir öğretmen olduğu söylenir. Saat sabah 8:00’dan akşam 10:00’a kadar ders verirmiş. 1920 yılında kendi hayatını öğrencilerine ve öğretmeye adayan Boulanger kendi felsefesini şöyle açıklamıştır; “Amacım, öğrencilerimin merakını kamçılamak, sonra da bu merakı nasıl tatmin edeceklerini göstermektir. Müziğe adanmışlığın, kendi kariyerlerine adanmışlıktan önce geldiğini öğretirim. Kişisel görüşlerimin önemi yoktur.” Öğretmenlik ünvanı dünyanın her bir noktasına neredeyse ulaşmıştır. Madam Boulanger’nin ünü Türkiye’ye gelmiş, İdil Biret ve Suna Kan için TBMM’de çıkarılan “Harika Çocuklar Kanunu” ile Paris’e klasik müzik eğitimi almak için yollanan İdil Biret, Gülsin Onay, Nadia Boulanger’nin öğrencisi olmuş şanslı müzisyenlerdendir. Aynı zamanda Türkiye’nin klasik müziğin gelişmesine ve ülkemizde iyi müzisyenlerin yetişmesinde çok büyük katkıda bulunan, 1. Meşrutiyet’e ve 1876 Kanun-i Esasi’nin hazırlanmasından büyük rol oynayan sadrazam Mithat Paşa’nın torunu Mithat Fenmen ve Türk Beşleri’nden Ulvi Cemal Erkin de Boulanger’nin öğrencisi olduğu bilinen isimlerdendir. Boulanger 1962 yılında efsanevi piyanistimiz İdil Biret’in konserini yönetmek için Türkiye’ye gelmiştir. İdil Biret’i çok sevdiğini, onun çok büyük bir yetenek olduğunu ve onu diğer öğrencilerinden daha farklı bir yere koyduğunu İdil Biret’in hayatını anlatan “Dünya Sahnelerinde Bir Türk Piyanisti” kitabında okumuştum.

    İdil Biret ve Nadia Boulanger

    Nadia Boulanger Londra Kraliyet Filarmoni Orkestrası, New York Filarmoni Orkestrası gibi çok iyi birçok orkestrayı yöneten ilk kadın şef olmuştur. Eski öğrencileri başarı elde ettikçe bir efsane haline geldi. Yeni yetenekler keşfetmek onun için her zaman paha biçilemez bir şeydi. Öğrencilerinin kim olduklarıyla, nereli olduklarıyla, toplumun hangi kesiminde olduklarıyla hiç ilgilenmedi. Onun en büyük kriteriyse öğrencilerindeki öğrenme isteğiydi. Öğrencilerini, onların yeteneklerine göre eğitirdi. Yetenekli öğrencileri en ince detay sorulara bile cevap verebilecek kadar iyi bilmeli ve stres altında iyi performans sergileyebilmeliydi. Daha az yetenekli ve müzik kariyeri düşünmeyen öğrencileri daha yumuşak bir eğitimden geçiyordu.

    Gülsin Onay ve Nadia Boulanger

    Hayatının son  dönemlerine doğru sağlığı gittikçe kötüleşiyordu. Duyma ve görme yetilerinde azalmalar başlamıştı. Ölene kadar Paris’te öğretmenlik yapmaya devam etmiş 1979 yılında vefat etmiştir. https://youtu.be/V2GX69XxxyE          

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.