Meselesi Olan Bir Film: Daha

Meselesi Olan Bir Film: Daha
  • 0
    0
    0
    0
  •  

    "Babam bir katil olmasaydı, ben doğmayacaktım..."

      Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali seçkisi olarak ilk başarısına imza atan Daha, Türkiye’de çıktığı serüvende birçok ödül aldı. Adana Film Festivali’nde Umut Veren Erkek Oyuncu, Siyad En İyi Film, Seyirci ve Yılmaz Güney gibi ödülleri; İstanbul 54. Ulusal Yarışma ve Malatya Film Festivali'nden ise En İyi Film ödülünü adeta rakiplerinden topladı ve büyük sükse yarattı. "Orman" isimli kısa filmde ilk yönetmenlik tecrübesini yaşayan Onur Saylak, ilk uzun metraj deneyimini ise Daha ile gerçekleştirip iddialı bir kariyer başlangıcı yaptı diyebiliriz. Bahsedeceğimiz birçok konu var, ufaktan bunları incelerken söylemek istediğimiz ilk şey filmin arkasında güçlü bir kalem, yani senaryo olduğu yönünde olacak. Film Hakan Günday’ın aynı isimli romanından esinlenilerek yazılmış olsa da kitabı ile arasında birçok farklılık görmek mümkün. Senaryo ekibinde Günday’ın yanı sıra Onur Saylak ve Doğu Yaşar Akal gibi isimler de var.

    "Şimdi, yazmaya neden başladığımı gerçekten anlatamam çünkü bu konuda fikir sahibi değilim...

    Ama nasıl yazdığımı teknik açıdan biraz açıklayabilirim.

    O da şöyle gelişiyor; ben kelimeleri çok seviyorum. Türkçedeki kelimelere ve bazılarına aşığım. Çok güzel kelimeler var benim için.

    Müzik seven biriyim, dolayısıyla kulağımda bazı kelimelerin bıraktığı iz, bana büyük keyif veriyor. Tek bir kelime; onu düşünmek ve onu söylemek. Bazen o kelime geliyor ve o kelimenin devamı geliyor." -Hakan Günday

    Hakan Günday, yazdığı kitaplar ve süreli yayınlarda yayınlanan eserleri ile edebiyat tarihimizde önemli başarılara imza atan bir yazar. Romanlarının merkezini ve merkeze gitmek için tercih ettiği yolculuk arasındaki dengeyi kendine has bir yeraltı üslubu ile sağlıyor. Yer yer didaktik bir tada kaçan satırlar ve karakterlerine söylettiği havalı cümleler onu okuru ile buluşturuyor. Senarist kimliği de bir hayli başarılı, Çok Uzun Bir Hikayenin Tam Ortası, Orman ve Daha gibi yapımların arka planında yer aldı. Film, Daha’nın okurunu yakaladığı ilk noktaya odaklanıp kitabından ayrışıyor: "İnsan ticareti yapan bir baba-oğul ilişkisi" Gaza (Hayat Van Eck) 14 yaşında lise sınavlarına gizli gizli çalışan zeki bir çocuk; Ahad (Ahmet Mümtaz Taylan) ise bir sahil kasabasında Suriyeli mültecilerin ticaretini yapan, gırtlağına kadar pis işlere bulaşmış ve iş ilişkileri uğruna her şeyi göze alabilen hırslı bir baba.

    "Kurt gibi geçireceksin hayata dişlerini. Kurt gibi!"

    Yaptığımız bu ufak tanım bile bir baba oğul ilişkisinin ne kadar hastalıklı boyutlara gelebileceğini gösterir nitelikte. Güçlü bir altyapı ve usta oyunculuklar ile çarpıcı bir merkez inşa eden yapım, bir birey olma hikayesinin yanı sıra izleyiciyi bodrum katına kilitlenen insanlar ile özdeşleştirerek derin bir insanlık sorgusuna itiyor. Sinirleriniz iyice gerildiğinde bodrumun kapağı suratınıza kapanıyor; çok susayıp "Daha’’ demek istediğinizde kelle başına bir değil, iki kişiye bir kova su getiriyor Gaza. Mültecilerle dolup taşan bodrum katı gün geçtikçe bir Tanrı kimliği yaratıyor ve Gaza’nın sorgusu burada başlıyor, babasının korku ve umut imparatorluğunu devam mı ettirecek, kendi "okuma" hayalinin peşinde mi koşacak? Aşağılık ve sonu görünmeyen bir insan ticareti döngüsünde soluksuz devam eden hikayeyi motorlu iki marjinal kardeş geliştiriyor ve filmin en hassas noktalarında devreye girip Gaza’nın karakter gelişiminde çok önemli bir rol oynuyorlar. Kadrosunda Ahmet Mümtaz Taylan, Hayat Van Eck, Tuba Büyüküstün, Uğur Arslan, Turgut Tunçalp gibi isimleri barındıran filmin bu kadar başarılı olmasında şüphesiz başarılı oyuncu performansları ve baba oğulun birbirine benzerliğinin yarattığı gerçeklik hissi de var. Ahmet Mümtaz Taylan filmin galasında seyircilere Hayat Van Eck’i alkışlatmak için ona bir adım ileriye çıkmasını söylediğinde, salondaki dev alkış ilk rolünü bürünen oyuncuya ödülün geleceğinin de habercisiydi zaten. Gerçekten muazzam bir performans sergilemiş Hayat... Ülkemizdeki Suriyelilere sahte can yelekleri satan esnaf hikayesi çatısı altında gereksiz duygusallıklara girmeden sınırları zorlayan, hareketli ve çarpıcı bir gerilim, dram filmi olarak tanımını yapabiliriz. Filmin zaman-mekan kırılmaları yaşatması ve seyirciyi farklı noktalara sürüklemesi izlemek için başlı başına yeterli bir sebep elbette. Tuba Büyüküstün’ün dahil olduğu birçok havada sahne ve bodrum katındaki aşırıya kaçan absürtlüklere rağmen görülmeye değer olduğunu düşünüyoruz. Hakan Günday’ın kaleminden çıkan rap şarkısını Gaza haykırırken tüyleriniz diken diken olacak ve filmin etkisinden uzun süre çıkamayacaksınız, muhtemelen yüzünüze yumruk yediğinizi hissederek salonu terk edeceksiniz, hatırlatmakta fayda var! Dipnot: Yazı başlığı film oyuncularından Ahmet Mümtaz Taylan'ın bir tweet'inden esinlenilerek seçilmiştir. Tweet ise burada

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.