İftira tam olarak nedir? Masum hissedilen kişiler, yapmadıklarından dolayı masumluğunu yitirir mi? Kötülük insan doğasının sıradanlığından mıdır? Dış etkenler kötülüğü ne derece körükler? İnsanlara, daha kötüsü en yakınlarımıza nereye kadar güvenebiliriz? Yaşadığımız hayatta ne kadar güvendeyiz?
Milyonlarca soru... İnsan var olduğu ilk zamanlardan bu yana sürekli sorular sordu. Hep bir cevap bulma kaygısı içerisindeydi. Sonunda cevap verilebilen her kaygı başarı sağladı. Mesela; sinemaya "Nasıl gerçeklik yaratılır?" sorusu soruldu ve "kurgu" bulundu. Yani; burada önemli olan doğru soruları sorabilmek. Hiçbir bilim insanı "Yeni bir şey bulayım" diye oturup çalışmaya başlamamıştır. Aklında keskin bir soru vardır, bu soruya cevap ararken bazı şeyleri elde etmeyi başarmıştır, bu sistem inanılmaz başarılıdır. Doğru soru sorulur ve sonuca ulaşılır. Peki, mesleklerimizde veya ilgi alanlarımızda doğru soruyu bulup doğru cevaba ulaştığımızı bildiğimiz halde, sosyal hayatımızda doğru soruyu neden her zaman soramıyoruz? Neden o sırada doğru soruyu sorabilme yeteneği, cesareti veya olgunluğu gösteremiyoruz? Bizi engelleyen nedir? Sorulan sorular, yaşanılan olaylardan sonra ne kadar mutlu olabiliyoruz veya daha önemlisi ne kadar güvende kalabiliyoruz? Sorular devam ediyor... O zaman şöyle yapalım, siz okurlarımıza daha çok soru sormaları için, kendilerini "huzursuz" hissetmeleri için bir film önerelim. Sonrasında tekrar konuşuruz :) Karşınızda: JAGTEN Doğru soruyu sorarak doğru cevaba ilerlemeyi giriş bölümünde genel olarak ele aldık. Pek çok konu için geçerlidir bu durum; sinema, müzik, fizik, biyoloji... Bir film üzerinden, bu konuya değinmek en azından başlangıç olur. Bunun için seçtiğimiz film, hemen yukarıda fragmanını izlediğimiz Jagten. Yönetmenliğini Thomas Vinterberg'in üstlendiği film 2012 Danimarka yapımıdır. Film İngilizce'ye The Hunt, Türkçe'ye Onur Savaşı olarak çevrilmiştir. 2012 Cannes Film Festivali Ana Yarışma'da ve 86. Akademi Ödülleri'nde Yabancı Dilde En İyi Film kategorisinde yarışma başarısı göstermiştir. İncelemeye çalıştığımız Jagten'in konusu; Noel'e yakın bir zamanda Danimarka'nın küçük bir yerleşim bölgesinde, küçük bir kıza cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen Lucas'ın zaten pek iyi gitmeyen hayatının daha da perişan olması ve toplumsal histeri. Yakın tarihine rağmen kült filmler arasına adını yazdıran Jagten'i, henüz izlememiş ve yeniden izleyip "doğru sorular sormaya" çalışan okurlarımıza tavsiye ediyoruz.Yazımız Spoiler İçermektedir !
Lucas 40 yaşında, çevresinde sevilen bir öğretmendir. Öğretmenliğini sürdürdüğü okul kapatılınca yerel bir anaokulunda işe başlar. Anaokulundaki öğrencileri ile arasında sağlıklı ve eğlenceli bir ilişki vardır. Çocuklardan aldığı pozitif enerji ile hayata tutunmaya çalışır. Hatta çalıştığı anaokulunda tanıştığı Nadja ile duygusal bir ilişkiye başlar. İlişkiye dair en önemli arzusu da oğlu Marcus'u, Nadja ile tanıştırmaktır. Aileden gelen avcılık geleneği ona, eski evliliğinin sorunlarını, oğlunu göremeyişini, işinden oluşunu bir nebze unutturmaktadır. Küçük adımlarla hayatını tekrar kazanmaya çalışan Lucas, kimsenin beklemediği bir suçlama ile tepetaklak olur. Bu suçlama, varlığından utandığımız cinsel istismar ve pedofilidir. Üstelik en yakın arkadaşı Theo'nun küçük kızı Klara hakkında. Bu suçlama ile tekrar en dibe düşer Lucas. İşinden olur, yanına yerleşmesini düşündüğü oğlu Marcus'a izin verilmez, tüm arkadaşlık ilişkileri bozulur ve istenmeyen adam olarak anılır bu küçük yerleşim yerinde. Alışveriş yapmasını bile istemez kimse. En yakın arkadaşları Marcus'u darp eder, çalıştığı anaokulu yönetimi kendisini dinlemez bile. Bunların çıkış noktası, küçük Klara'nın Lucas'a beslediği çok masumane duygulardır. Klara, Lucas'ın kendisini korumasından etkilenmiş olacak ki bir takım duygular beslemeye başlar. Hatta ona bir hediye hazırlar. Hediye, bir kalptir. Bu hediyeyi anne-babasına vermesi gerektiğini söyleyen Lucas, Klara'nın nefretini kazanır ve kendisine yönelik bir iftiraya maruz kalır: Cinsel istismar. Klara daha küçük bir kızdır, çevresinden etkilenir. Jagten, sinema filmi olarak ele alındığında oldukça başarılı. Sonbaharın renklerini gayet başarılı şekilde kullanılması, filme hakim olacak bakış açıları ve bizi içine çekip bunaltan sahneleri ile sinema konusunda başarılı olduğunu düşünüyoruz. Ama Jagten'i başarılı kılan diğer konu ise sosyoloji. Gerek insanlıkça kanayan yaramız olan konusu, gerekse verdiği mesajlar, yani yazının başında söylediğimiz soruları sordurması, toplum bilimi açısından ve sorduğumuz soruların doğruluğu açısından çok önemlidir. Bu yazının var olma amacı sadece "güzel film, izleyin" demek değildir; "birilerinin bir derdi var ve bu dertle nasıl başa çıkılır" sorusunu cevaplandırmaktır. Şimdi, doğru sorular sormaya çalışarak Jagten'i daha anlamlı kılmaya çalışalım. Ama tekrar etmekte fayda var; Spoiler içermektedir !- Atılan ciddi ve rencide edici bir iftira var. Bu iftiranın doğruluğu veya yanlışlığı nasıl anlaşılır? Bu iftiraların kim tarafından ortaya atıldığı ne derece önemli?
- İftira karşısında, suçlu olduğu iddia edilen kişi masum mudur? Yoksa çocuk aklıyla söylenen sözler, her ne şekilde olursa olsun masum sayılır mı?
- Masumiyet hangi zamanlarda anlamını yitirir? Mesela; Suçsuz olan birinin suçlu gösterilmesi karşısında, zamanın kendisini haklı çıkarması için beklemesi masumiyeti yitirir mi?
- Yargılanan, hakkındaki delillerin geçersiz sayılmasıyla serbest kalan biri gerçekten suçsuz mudur?
- Kötülük sıradan mıdır?
- En yakınlarımıza ne derecede güveniyoruz?
- İnsanları ne kadar tanıyoruz veya gerçekten tanıdığımıza nasıl karar veriyoruz?
- İftira bir lekedir, üzerinizde uzun zaman kalır. Peki, toplum bu lekenin çıkmaması için uğraşır mı?
- %100 emin olunmayan yargılar karşısında ne kadar ileriye gidilir?
- Bir cana kıymanın haklı olunan bir tarafı var mıdır?
- İnsan, ne yaşanırsa yaşansın, tüm kötülükleri unutup hayatına devam edebilir mi? Nasıl eder?
- Savunmasız hal karşısında şiddet ve hakaret oluşumu nasıl var olur?
- Reddetmek kim için ne kadar geçerli bir savunmadır?
- Yapılan hataların affı mümkün müdür?
- Sosyal hayatımızda hepimiz birer av, birer kurban değil miyiz?
Sahiden, sonda ateş eden kimdi? Herkes unutmuşken, ateş edenin unutmadığı neydi?
Yorum Bırakın