[caption id="attachment_194190" align="aligncenter" width="181"] Platon - Symposion[/caption]
Aşk hakkında daha ne yazılabilir ki?
Yazar aşkla ilgili olarak sadece bizi mutlu edecek şeyleri mi söylemeli? Böyle olsun istersek, bizi mutsuz edecek şeyleri söylememekle daha iyi mi hissedeceğiz? Bir sevgili hayatımıza girince her şey temelden değişiyor, ancak bir sevgili hayatımızdan çıktı diye aşk bitmiyor, değil mi? Aşk hakkında yazılan en dokunaklı sözlerin ayrılık ve terk sonrası yazılmış şeyler olduklarına bakınca bunu anlayabiliriz. ‘Aşk’ olarak tanınan sayısız olay yaşanmış olmasına rağmen sonunda tekrar dönüp soruyoruz: Peki ‘aşk’ neydi? Buna rağmen, örneğin Paris ve Helen arasındaki şeye, Akhilleus ve Patroklos, Thisbe ve Pyramus, Alkestis ve Admetos, Orpheus ve Eurydike, Antigone ve Haimon, Dante ve Beatrice, Don Quixot ve Dulcinea, Romeo ve Juliet, Genç Werther ve Lotte, Faust ve Gretchen arasındaki şeye, hepsine birden ‘aşk’ denmiş. Bu kimselerin bir kısmının arasında olana zaman zaman ‘aşk’ demekte tereddüt edilebilir. Gerçekten, Eros’un doğasına baktığımız zaman durumun böyle olduğu görülür. Birazdan Diotima’nın da anlatacağı gibi, Eros her zaman iyi, güzel, doğru, mutlu, sağlıklı, varlıklı değildir, böyle olmak zorunda da değildir. Dikkat edilirse, bunların tam tersi durumda olduğunda aşk daha az mı var olmuş oluyor ya da daha az mı ilgi çekici oluyor? André Gide’in şu ünlü sözü haklı görünüyor: “Güzel duygularla kötü edebiyat yapılır”.
[caption id="attachment_190727" align="alignnone" width="1000"] Dante ve Beatrice (Sadece iki kez gördü Dante ölümsüzleştirdiği Beatrice’ı.)[/caption]
Bizler genelde bir şeyden uzun uzun söz ettikten sonra, söyleyebileceğimiz her şeyi düşünüp söyledikten sonra o konuda okumaya başlıyoruz. Tuhaf bir durum bu. ‘Aşk’ konusunda da böyle yapıyoruz. Neyse ki ‘aşk’ın ne olup olmadığı hakkında ne okuyabiliriz diye bir araştırmaya başladığımızda bu konuda yazılmış ilk felsefi yapıt olan Platon’un ‘içkili ziyafet’ anlamına gelen Symposion kitabıyla karşılaşıyoruz. Symposion gecenin derinliklerine doğru devam ederken uykuya dalmadan önce Aristodemos’un hatırladığı kadarıyla aşk hakkındaki konuşmayı Phaidros başlatır, sonra Pausanias, sonra ne tür konuşmalarla insanların avunabileceğini önermek isteyen hekim Eryksimakhos, sonra sırayla Aristophanes, Agathon, Sokrates ve en son Alkibiades konuşur. Symposion’da hangi konuda konuşulacağını Eryksimakhos belirler. Ancak onun önerdiği konunun fikir babası Phaidros’tur. Phaidros’un Eryksimakhos’a dediğine göre, sofradaki bildiğiniz tuz hakkında bile kitap yazılmış ancak bugüne kadar hiç kimse Eros için kitap şöyle dursun, tek bir şiir bile yazmamış. Symposion diyaloğunun etrafında döndüğü olay böylece Eros için “güzel bir övgü konuşması” yapmaktır. Eryksimakhos’un konuyu Eros ya da aşk olarak belirlemesini Sokrates büyük bir memnuniyetle karşılayarak, bunun nedenini şöyle açıklar: “Hakkında bir şey bildiğimi her zaman söylediğim tek şey aşktır.”
Platon’un Symposion Diyaloğunda Eros ya da Aşkın Anlamı
Phaidros’un Konuşması
[caption id="attachment_190733" align="alignleft" width="222"] Platon'un Genç Dostu Phaidros[/caption]
Eros ya da aşkla ilgili konuşmayı Phaidros başlatır. Phaidros’un konuşmasında dikkat edilmesi gereken düşünce onun ‘aşk’ı kozmolojik bakımdan, başka bir deyişle, varolanların bütününü göz önünde tutan bir evren açıklaması içerecek şekilde değerlendirmesidir. Ona göre pek çok şair ve düşünür Eros’u oluşun düzenleyici ilkesi olarak kabul eder. Bu bakımdan Grek mitolojisinin kozmolojik açıklamasında Eros’un öncelikli bir yeri vardır. İnsana ait bir duygu olarak görünen ‘sevgi’ Grek mitolojisinde bir tanrıdır. ‘Sevgi’ye ‘tanrı’ demek tuhaf geliyor kulağa. “İnsanın her duygusuna karşılık bir tanrı yaratılmış olsaydı sayısız tanrı olacaktı” diye düşünülebilir, ancak tanrıların bu şekilde yaratılmadığını kim söyleyebilir? Ancak Phaidros’a göre Eros sıradan bir tanrı değildir çünkü şairler ve düşünürler Eros’un en eski Tanrı olduğunu söylerler. Eros bir tanrı olmasının yanında seven birini tanrısal kılan dönüştürücü bir güçtür. Phaidros için Eros “güzelce yaşamak” için yol gösterici bir ilkedir. Eros bir kimseyi sevdiği kimse önünde çirkin şeyler yapmaktan utandırarak alıkoyar. Grek mitolojisinin figürleri insan soyunun var olmasının sürekliliği ve mutlu yaşayabilmesi için çaba gösterirler. Örneğin, bu ‘utanma’ duygusu ve ‘adalet’2 bilincinin, Zeus tarafından, insan soyuna, onun kendi toplumsal yaşamını mümkün kılabilmek için verildiğine inanılır. Seven bir kimse sevgili önünde utanmaktansa “ölmüş olmayı yeğleyecektir”. Üstelik, kendi yaşamında Eros’u kılavuz alan kimsenin ruhuna Hades’ten yukarı gönderilme ayrıcalığı tanınır, çünkü seven bir kimsenin içinde bir tanrı vardır. Sevginin bir kimseye sağladığı şey “çirkin şeylerden utanma, güzel şeylere düşkünlük”tür. Phaidros “yalnızca aşıklar ister birisi uğruna ölmeyi” diyor. Böylece Eros aynı zamanda bir kimseye cesaret erdemi veren şeydir. Aşık Alkestis’in sevgilisi Admetos’a duyduğu sevgisinden kaynaklanan cesur eylemine tanık olan tanrılar onu Hades’ten yukarı, canlılar dünyasına geri göndererek ödüllendirdiler. Dostu Patroklos uğruna bilerek ve isteyerek yaşamından vazgeçen Akhilleus’u ise Kutlular Adası’na gönderdiler. Ancak tanrılar Orpheus’u Hades’ten eliboş gönderdiler. Bunun nedeni Orpheus’un sevgilisi Eurydike “uğruna ölmeyi göze alamayıp da yaşarken Hades’ten içeri girmenin bir yolunu bulduğunu” sanmasıdır. Phaidros’a göre “iyi bir aşıktan ve bir aşık için de iyi bir sevgiliden daha iyi bir şey” yoktur ve bu ilke “güzelce yaşamak isteyen insanlara yaşam boyu yol göstermeli”dir. Phaidros: Tanrılar “bir âşık sevgilisini sevdiğinde değil, âşık olunan bir adam aşığını sevdiğinde daha çok hayran kalır, daha çok beğenir ve daha çok bağışta bulunurlar. Çünkü bir âşık daha tanrısaldır sevgiliden; içinde tanrılık vardır da ondan.” Böylece, Phaidros’un konuşmasının sonucuna göre, Eros insanların “erdemi ve mutluluğu elde etmelerinde en etkili” tanrıdır.
1
Yorum Bırakın