Advertisement
Şevval Dervişoğlu

4

İçerik

1

Takipçi

0

Takip

489

Okunma
İçerikler
Kütüphane Yeni
Ölüm İle Yaşam Arasında
172
Ölüm İle Yaşam Arasında

06.02 ÖLÜM İLE YAŞAM ARASINDA .... Merhabalar öncelikle anlatacaklarıma başlamadan önce birkaç şeyden bahsetmek istiyorum . Bu yazıyı yazmaya karar vermek benim için hiç ama hiç kolay olmadı , eminim bu yazı bittiğinde o günü tekrar tekrar yaşayacağım ve bu beni biraz etkileyecek . Bugün kabuk tutan bir yarayı kaldıracağız sizlerle beraber. Yeniden kanatacağız. Ben bu yarayı kanatmaya hazırım , peki ya siz, siz hazır mısınız ? O karanlık günün gecesine gidelim hep beraber, saat 20.00 arası bütün Antakya'yı gezmiştik arkadaşlarımla. Geçirdiğimiz en eğlenceli günlerden biriydi diyebilirim .Bir yandan kiliseden gelen çan sesi diğer yandan minareden yükselen ezan sesi karışıklığında her şeyden habersiz süvari kahve içmiştik. Yarınlar hiç yokmuşçasına gezmiştik. Gece yarısı hepimiz ayrılma vakti geldiğinde hepimizin dilinden tek bir sözcük çıkmıştı. ''YARIN GÖRÜŞÜRÜZ'' Evet bu cümle ne kadar da tanıdık bir cümle değil mi? Gündelik hayatımızda hep kullanırız. " YARIN GÖRÜŞÜRÜZ" Ama şimdi bana öyle derin ve içte geliyor ki bu cümle. Çünkü bir daha asla görüşemedik , gün aymamıştı . Yarın olmamıştı . Her bugünün yarını yoktu. Ya da her gece sabaha ermiyordu onu anladım.Ve o günden sonra bir daha güneş asla eskisi gibi doğmadı benim için . Hepimiz o karanlık gecenin içine hapsolacaktık .Her şeyi ile farklı bir geceydi , yağmur hiç dinmek binmiyordu. Son kez evimin balkonundan yağmuru izliyordum . meğer gökyüzü de ağlıyormuş. Saat 02.00 civarı içimi sebepsiz bir hüzün kaplamıştı . Neydi bu içime giren sıkıntı. Sağa gittim sola gittim. Duş alırsam geçer diye düşündüm bir an , geçmedi. Dualar etmeye başladım. Ne yapsam, ne yapsam geçmiyordu . Ve içimde asla bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji vardı . Arkadaşım o gece benimle kalıyordu ve sanırım bu benim en büyük şansımdı diyebilirim. Çünkü o geceyi tek başıma yaşasaydım herhalde şu an delirmiş olabilirdim . Uyuyamıyordum . Arkadaşım uyudu ve ben hâlâ içimdeki hüzün dolu enerjiyi atamıyordum . Saat 03:00 ... Gözlerim kapanmaya başlamıştı , telefon elimde uyuyakaldım . Ve o saat geldi. Saat 04:17 ... Ne olduğunu anlamıyordum . Karanlıktı . O çok ağır olan uykumdan bir şey beni kaldırmıştı. Gözlerimi açtım büyük bir sarsıntı içinde sallanıyordum . Arkadaşım yan odadan sürüklenerek yanıma geldi . Asla yataktan çıkamıyordum , yorganı başıma doğru çektim. Evet ölüm ile burun burunaydım. Durmayı bilmeyen bir sarsıntı, sarsıntının etkisiyle eşyaların çıkardıkları sesler . Allah'ım ne oluyordu ? Asla bitmeyecek miydi ? Ölüyor muydum ? Ailem , ailem ne yapacaktı ? Onlar farklı bir şehirde her şeyden habersiz uyuyorlardı . Uyandıklarında ben yaşamıyor mu olacaktım? Bir iki dakika bana düşünmek için asırlık zaman olmuştu . Beynim nasıl bu kadar hızlı düşünüyordu . 04.20 ... Ve çıktım evden . 5. kattan aşağıya inmek benim için bir eziyetti her şey yıkılıyordu .Normalde o korku ile ağlardım , veya donup kalabilirdim . Ama tamamen şoktaydım. O şehirde olan akrabalarıma ulaşmam lazımdı . Yaşıyor olsunlar diye dua ediyordum . Saat 05.00 ... Bir yol bulup arabayla şehire inmem gerekiyordu . Yola çıktım . Trafik kilitlenmiş, yollar kapanmıştı. Biraz ilerledim . Ve hiç unutamadığım o sahneler başladı. Allah ım kıyamet bu muydu ? Sanki korku filmindeydim . Veya Dünya yok olmuştu sadece ben yaşıyordum gibi hissediyordum. Arabanın önüne atlayan insanlar yardım istiyordu . Yıkılan binaların arasından ilerlemeye çalışıyordum . Ve o binaların altından gelen çığlıkları duymak aklımı kaçırmama sebep olacaktı . Tek gayem sevdiklerime ulaşmaktı. Ulaşamadım . Geri döndüm . Ve asıl imtihan şimdi başlıyordu. Su yoktu, market yoktu . yiyecek yoktu. Ailem ulaştı bana. Beni aradılar. Aileme her şeyin iyi olduğunu söylüyordum . Oysa perişan haldeydim. Aç karnına kaç tane ağrı kesici attığımı hatırlamıyorum . Bir şekilde sabah olmuştu . bazı tanıdıklarımdan haber almaya başladım . Ailem ise ısrarla beni yanlarına getirmenin yolunu arıyorlardı. 7 Şubat öğlen 12 gibi bir arabanın gelip beni alacağını söylediler . Hemen eşyalarımı hazırlamak için eve çıktım . Valiz hazırlamaya çalışıyordum . Tam inecekken bir ses duydum. Dünyada kıyamet 2 tane miydi? Binanın yıkılacağını düşündüm. Yine ne oluyordu ?Büyük bir sarsıntı daha... Ama bu sefer yalnızım. Beni duvardan duvara vuruyor bu sarsıntı. Gözümün önünde duvarlar ayrılıyordu . Duvarın çatlama sesi , bana dünyanın en korkunç sesi olarak geliyordu . Ayaklarıma taş bağlanmış gibiydim inemiyordum, çömeldim. Elimi başıma bırakıp dua etmeye başladım . Ve ölümle tek başıma karşı karşıyaydım . Hiç umudum yoktu . Ve yine beynimde düşünceler dönüyordu. Annem çok ağlar mı ? Babam bensiz ne yapacak ? Kardeşlerim nasıl dayanacak . Allah ım delirmek üzereydim . O beş katı nasıl indiğimi hatırlamıyorum... Aşağıya indim her yer toz içindeydi. İnsanlar bağırıyordu. Su bulmam lazımdı . Kampüsün hastanesine gittim . Gördüklerim bir dakika aklımdan çıkmıyordu. Can çekişen insanlar. Tanınmayacak cansız bedenler . Hastane yolu ceset ve inleyen insanlar ile doluydu . Bir çok hikaye doluydu oralarda. Ve ben bunu kaldıramıyordum . Hastanenin tuvaleti geldi aklıma hemen oraya gittim . Siz hiç tuvaletten bir yudum su gelsin de içeyim diye beklediniz mi ? Gelmedi .Saatlerdir aç sussuzdum. Hava öyle soğuktu ki akşam olunca ateş yakmaya çalıştık ama nafile . Yağmur buna engel oluyordu . O geceyi de fakültede geçirdim . Arkadaşlarımla koridorlarında kahkaha attığımız o fakülte sığınağımız olmuştu . Sabaha kadar yardım bekledik. Gece yarısı ulaşabildiğimiz herkese ulaşmaya çalıştık . Tabi ben her dakika telefon elimde arkadaşlarıma sevdiklerime ulaşmaya çalışıyordum . Cevapsız tüm çağrıların ardından bir aramam cevaplandı heyecanla arkadaşımın sesini duydum o anda şebeke vardı. Yaşıyordu yardım istedi. Bunu demek çok ağır ama keşke o an ölmüş olsaydı . Çünkü yardım istediğinde yetişmeye çalıştık, olmadı.. Cenazesini çıkardık . Bir de meleğim vardı. İsmi daima ben de meleğim olarak kalacak arkadaşım . Bir hafta öncesinde kahve sözümüz vardı. Ertelemiştim .Belki de en büyük pişmanlığım . Asla o kahveyi içemedik.Tüm bunlardan sonra bir şekilde kırık dökük bir araçla çıktım o şehirden .Yaşanan onca acıdan sonra aileme kavuştum ve her an bir ölüm haberi ile sarsılıyordum . Asla sağlıklı bir psikolojide değildim. İnsanlar nasıl gülebiliyordu. Binalar neden ayaktaydı. Yaşamaktan utanıyordum . Yemek yemek su içmek bunlar nasıl farklı şeylerdi.Bir süre kimse ile konuşmadım her dakika sarsıldım . Uyku hapları. antıdepresanlar ... Bir şekilde ayaktayım . Ve şu an bunları yazacak kadar güçlü olduğumu anladım. Kaybettiğim herkesi kalbimde yaşatacağım. Evet hikayemi özetle böyle anlatabilirim. Eminim sizde benimle beraber o güne gittiniz. Birçok yakınınızı dostunuzu kaybettiniz benimle beraber. Sonsuzluğa uğurladınız. Tüm bu yaşananlardan sonra öğrendiğim en önemli şey kaybettiklerimizi içimizde yaşatmalıyız. Anılarımızı, beraber geçirdiğimiz vakitleri, değerlerimizi. İşte bu vakit onları hiçbir zaman kaybetmeyiz. Sonsuzluğa...

Ölüm İle Yaşam Arasında
127
Ölüm İle Yaşam Arasında

06.02 ÖLÜM İLE YAŞAM ARASINDA .... Merhabalar öncelikle anlatacaklarıma başlamadan önce birkaç şeyden bahsetmek istiyorum . Bu yazıyı yazmaya karar vermek benim için hiç ama hiç kolay olmadı , eminim bu yazı bittiğinde o günü tekrar tekrar yaşayacağım ve bu beni biraz etkileyecek . Bugün kabuk tutan bir yarayı kaldıracağız sizlerle beraber. Yeniden kanatacağız. Ben bu yarayı kanatmaya hazırım , peki ya siz, siz hazır mısınız ? O karanlık günün gecesine gidelim hep beraber, saat 20.00 arası bütün Antakya'yı gezmiştik arkadaşlarımla. Geçirdiğimiz en eğlenceli günlerden biriydi diyebilirim .Bir yandan kiliseden gelen çan sesi diğer yandan minareden yükselen ezan sesi karışıklığında her şeyden habersiz süvari kahve içmiştik. Yarınlar hiç yokmuşçasına gezmiştik. Gece yarısı hepimiz ayrılma vakti geldiğinde hepimizin dilinden tek bir sözcük çıkmıştı. ''YARIN GÖRÜŞÜRÜZ'' Evet bu cümle ne kadar da tanıdık bir cümle değil mi? Gündelik hayatımızda hep kullanırız. " YARIN GÖRÜŞÜRÜZ" Ama şimdi bana öyle derin ve içte geliyor ki bu cümle. Çünkü bir daha asla görüşemedik , gün aymamıştı . Yarın olmamıştı . Her bugünün yarını yoktu. Ya da her gece sabaha ermiyordu onu anladım.Ve o günden sonra bir daha güneş asla eskisi gibi doğmadı benim için . Hepimiz o karanlık gecenin içine hapsolacaktık .Her şeyi ile farklı bir geceydi , yağmur hiç dinmek binmiyordu. Son kez evimin balkonundan yağmuru izliyordum . meğer gökyüzü de ağlıyormuş. Saat 02.00 civarı içimi sebepsiz bir hüzün kaplamıştı . Neydi bu içime giren sıkıntı. Sağa gittim sola gittim. Duş alırsam geçer diye düşündüm bir an , geçmedi. Dualar etmeye başladım. Ne yapsam, ne yapsam geçmiyordu . Ve içimde asla bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji vardı . Arkadaşım o gece benimle kalıyordu ve sanırım bu benim en büyük şansımdı diyebilirim. Çünkü o geceyi tek başıma yaşasaydım herhalde şu an delirmiş olabilirdim . Uyuyamıyordum . Arkadaşım uyudu ve ben hâlâ içimdeki hüzün dolu enerjiyi atamıyordum . Saat 03:00 ... Gözlerim kapanmaya başlamıştı , telefon elimde uyuyakaldım . Ve o saat geldi. Saat 04:17 ... Ne olduğunu anlamıyordum . Karanlıktı . O çok ağır olan uykumdan bir şey beni kaldırmıştı. Gözlerimi açtım büyük bir sarsıntı içinde sallanıyordum . Arkadaşım yan odadan sürüklenerek yanıma geldi . Asla yataktan çıkamıyordum , yorganı başıma doğru çektim. Evet ölüm ile burun burunaydım. Durmayı bilmeyen bir sarsıntı, sarsıntının etkisiyle eşyaların çıkardıkları sesler . Allah'ım ne oluyordu ? Asla bitmeyecek miydi ? Ölüyor muydum ? Ailem , ailem ne yapacaktı ? Onlar farklı bir şehirde her şeyden habersiz uyuyorlardı . Uyandıklarında ben yaşamıyor mu olacaktım? Bir iki dakika bana düşünmek için asırlık zaman olmuştu . Beynim nasıl bu kadar hızlı düşünüyordu . 04.20 ... Ve çıktım evden . 5. kattan aşağıya inmek benim için bir eziyetti her şey yıkılıyordu .Normalde o korku ile ağlardım , veya donup kalabilirdim . Ama tamamen şoktaydım. O şehirde olan akrabalarıma ulaşmam lazımdı . Yaşıyor olsunlar diye dua ediyordum . Saat 05.00 ... Bir yol bulup arabayla şehire inmem gerekiyordu . Yola çıktım . Trafik kilitlenmiş, yollar kapanmıştı. Biraz ilerledim . Ve hiç unutamadığım o sahneler başladı. Allah ım kıyamet bu muydu ? Sanki korku filmindeydim . Veya Dünya yok olmuştu sadece ben yaşıyordum gibi hissediyordum. Arabanın önüne atlayan insanlar yardım istiyordu . Yıkılan binaların arasından ilerlemeye çalışıyordum . Ve o binaların altından gelen çığlıkları duymak aklımı kaçırmama sebep olacaktı . Tek gayem sevdiklerime ulaşmaktı. Ulaşamadım . Geri döndüm . Ve asıl imtihan şimdi başlıyordu. Su yoktu, market yoktu . yiyecek yoktu. Ailem ulaştı bana. Beni aradılar. Aileme her şeyin iyi olduğunu söylüyordum . Oysa perişan haldeydim. Aç karnına kaç tane ağrı kesici attığımı hatırlamıyorum . Bir şekilde sabah olmuştu . bazı tanıdıklarımdan haber almaya başladım . Ailem ise ısrarla beni yanlarına getirmenin yolunu arıyorlardı. 7 Şubat öğlen 12 gibi bir arabanın gelip beni alacağını söylediler . Hemen eşyalarımı hazırlamak için eve çıktım . Valiz hazırlamaya çalışıyordum . Tam inecekken bir ses duydum. Dünyada kıyamet 2 tane miydi? Binanın yıkılacağını düşündüm. Yine ne oluyordu ?Büyük bir sarsıntı daha... Ama bu sefer yalnızım. Beni duvardan duvara vuruyor bu sarsıntı. Gözümün önünde duvarlar ayrılıyordu . Duvarın çatlama sesi , bana dünyanın en korkunç sesi olarak geliyordu . Ayaklarıma taş bağlanmış gibiydim inemiyordum, çömeldim. Elimi başıma bırakıp dua etmeye başladım . Ve ölümle tek başıma karşı karşıyaydım . Hiç umudum yoktu . Ve yine beynimde düşünceler dönüyordu. Annem çok ağlar mı ? Babam bensiz ne yapacak ? Kardeşlerim nasıl dayanacak . Allah ım delirmek üzereydim . O beş katı nasıl indiğimi hatırlamıyorum... Aşağıya indim her yer toz içindeydi. İnsanlar bağırıyordu. Su bulmam lazımdı . Kampüsün hastanesine gittim . Gördüklerim bir dakika aklımdan çıkmıyordu. Can çekişen insanlar. Tanınmayacak cansız bedenler . Hastane yolu ceset ve inleyen insanlar ile doluydu . Bir çok hikaye doluydu oralarda. Ve ben bunu kaldıramıyordum . Hastanenin tuvaleti geldi aklıma hemen oraya gittim . Siz hiç tuvaletten bir yudum su gelsin de içeyim diye beklediniz mi ? Gelmedi .Saatlerdir aç sussuzdum. Hava öyle soğuktu ki akşam olunca ateş yakmaya çalıştık ama nafile . Yağmur buna engel oluyordu . O geceyi de fakültede geçirdim . Arkadaşlarımla koridorlarında kahkaha attığımız o fakülte sığınağımız olmuştu . Sabaha kadar yardım bekledik. Gece yarısı ulaşabildiğimiz herkese ulaşmaya çalıştık . Tabi ben her dakika telefon elimde arkadaşlarıma sevdiklerime ulaşmaya çalışıyordum . Cevapsız tüm çağrıların ardından bir aramam cevaplandı heyecanla arkadaşımın sesini duydum o anda şebeke vardı. Yaşıyordu yardım istedi. Bunu demek çok ağır ama keşke o an ölmüş olsaydı . Çünkü yardım istediğinde yetişmeye çalıştık, olmadı.. Cenazesini çıkardık . Bir de meleğim vardı. İsmi daima ben de meleğim olarak kalacak arkadaşım . Bir hafta öncesinde kahve sözümüz vardı. Ertelemiştim .Belki de en büyük pişmanlığım . Asla o kahveyi içemedik.Tüm bunlardan sonra bir şekilde kırık dökük bir araçla çıktım o şehirden .Yaşanan onca acıdan sonra aileme kavuştum ve her an bir ölüm haberi ile sarsılıyordum . Asla sağlıklı bir psikolojide değildim. İnsanlar nasıl gülebiliyordu. Binalar neden ayaktaydı. Yaşamaktan utanıyordum . Yemek yemek su içmek bunlar nasıl farklı şeylerdi.Bir süre kimse ile konuşmadım her dakika sarsıldım . Uyku hapları. antıdepresanlar ... Bir şekilde ayaktayım . Ve şu an bunları yazacak kadar güçlü olduğumu anladım. Kaybettiğim herkesi kalbimde yaşatacağım. Evet hikayemi özetle böyle anlatabilirim. Eminim sizde benimle beraber o güne gittiniz. Birçok yakınınızı dostunuzu kaybettiniz benimle beraber. Sonsuzluğa uğurladınız. Tüm bu yaşananlardan sonra öğrendiğim en önemli şey kaybettiklerimizi içimizde yaşatmalıyız. Anılarımızı, beraber geçirdiğimiz vakitleri, değerlerimizi. İşte bu vakit onları hiçbir zaman kaybetmeyiz. Sonsuzluğa...

Ölüm İle Yaşam Arasında
107
Ölüm İle Yaşam Arasında

06.02 ÖLÜM İLE YAŞAM ARASINDA .... Merhabalar öncelikle anlatacaklarıma başlamadan önce birkaç şeyden bahsetmek istiyorum . Bu yazıyı yazmaya karar vermek benim için hiç ama hiç kolay olmadı , eminim bu yazı bittiğinde o günü tekrar tekrar yaşayacağım ve bu beni biraz etkileyecek . Bugün kabuk tutan bir yarayı kaldıracağız sizlerle beraber. Yeniden kanatacağız. Ben bu yarayı kanatmaya hazırım , peki ya siz, siz hazır mısınız ? O karanlık günün gecesine gidelim hep beraber, saat 20.00 arası bütün Antakya'yı gezmiştik arkadaşlarımla. Geçirdiğimiz en eğlenceli günlerden biriydi diyebilirim .Bir yandan kiliseden gelen çan sesi diğer yandan minareden yükselen ezan sesi karışıklığında her şeyden habersiz süvari kahve içmiştik. Yarınlar hiç yokmuşçasına gezmiştik. Gece yarısı hepimiz ayrılma vakti geldiğinde hepimizin dilinden tek bir sözcük çıkmıştı. ''YARIN GÖRÜŞÜRÜZ'' Evet bu cümle ne kadar da tanıdık bir cümle değil mi? Gündelik hayatımızda hep kullanırız. " YARIN GÖRÜŞÜRÜZ" Ama şimdi bana öyle derin ve içte geliyor ki bu cümle. Çünkü bir daha asla görüşemedik , gün aymamıştı . Yarın olmamıştı . Her bugünün yarını yoktu. Ya da her gece sabaha ermiyordu onu anladım.Ve o günden sonra bir daha güneş asla eskisi gibi doğmadı benim için . Hepimiz o karanlık gecenin içine hapsolacaktık .Her şeyi ile farklı bir geceydi , yağmur hiç dinmek binmiyordu. Son kez evimin balkonundan yağmuru izliyordum . meğer gökyüzü de ağlıyormuş. Saat 02.00 civarı içimi sebepsiz bir hüzün kaplamıştı . Neydi bu içime giren sıkıntı. Sağa gittim sola gittim. Duş alırsam geçer diye düşündüm bir an , geçmedi. Dualar etmeye başladım. Ne yapsam, ne yapsam geçmiyordu . Ve içimde asla bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji vardı . Arkadaşım o gece benimle kalıyordu ve sanırım bu benim en büyük şansımdı diyebilirim. Çünkü o geceyi tek başıma yaşasaydım herhalde şu an delirmiş olabilirdim . Uyuyamıyordum . Arkadaşım uyudu ve ben hâlâ içimdeki hüzün dolu enerjiyi atamıyordum . Saat 03:00 ... Gözlerim kapanmaya başlamıştı , telefon elimde uyuyakaldım . Ve o saat geldi. Saat 04:17 ... Ne olduğunu anlamıyordum . Karanlıktı . O çok ağır olan uykumdan bir şey beni kaldırmıştı. Gözlerimi açtım büyük bir sarsıntı içinde sallanıyordum . Arkadaşım yan odadan sürüklenerek yanıma geldi . Asla yataktan çıkamıyordum , yorganı başıma doğru çektim. Evet ölüm ile burun burunaydım. Durmayı bilmeyen bir sarsıntı, sarsıntının etkisiyle eşyaların çıkardıkları sesler . Allah'ım ne oluyordu ? Asla bitmeyecek miydi ? Ölüyor muydum ? Ailem , ailem ne yapacaktı ? Onlar farklı bir şehirde her şeyden habersiz uyuyorlardı . Uyandıklarında ben yaşamıyor mu olacaktım? Bir iki dakika bana düşünmek için asırlık zaman olmuştu . Beynim nasıl bu kadar hızlı düşünüyordu . 04.20 ... Ve çıktım evden . 5. kattan aşağıya inmek benim için bir eziyetti her şey yıkılıyordu .Normalde o korku ile ağlardım , veya donup kalabilirdim . Ama tamamen şoktaydım. O şehirde olan akrabalarıma ulaşmam lazımdı . Yaşıyor olsunlar diye dua ediyordum . Saat 05.00 ... Bir yol bulup arabayla şehire inmem gerekiyordu . Yola çıktım . Trafik kilitlenmiş, yollar kapanmıştı. Biraz ilerledim . Ve hiç unutamadığım o sahneler başladı. Allah ım kıyamet bu muydu ? Sanki korku filmindeydim . Veya Dünya yok olmuştu sadece ben yaşıyordum gibi hissediyordum. Arabanın önüne atlayan insanlar yardım istiyordu . Yıkılan binaların arasından ilerlemeye çalışıyordum . Ve o binaların altından gelen çığlıkları duymak aklımı kaçırmama sebep olacaktı . Tek gayem sevdiklerime ulaşmaktı. Ulaşamadım . Geri döndüm . Ve asıl imtihan şimdi başlıyordu. Su yoktu, market yoktu . yiyecek yoktu. Ailem ulaştı bana. Beni aradılar. Aileme her şeyin iyi olduğunu söylüyordum . Oysa perişan haldeydim. Aç karnına kaç tane ağrı kesici attığımı hatırlamıyorum . Bir şekilde sabah olmuştu . bazı tanıdıklarımdan haber almaya başladım . Ailem ise ısrarla beni yanlarına getirmenin yolunu arıyorlardı. 7 Şubat öğlen 12 gibi bir arabanın gelip beni alacağını söylediler . Hemen eşyalarımı hazırlamak için eve çıktım . Valiz hazırlamaya çalışıyordum . Tam inecekken bir ses duydum. Dünyada kıyamet 2 tane miydi? Binanın yıkılacağını düşündüm. Yine ne oluyordu ?Büyük bir sarsıntı daha... Ama bu sefer yalnızım. Beni duvardan duvara vuruyor bu sarsıntı. Gözümün önünde duvarlar ayrılıyordu . Duvarın çatlama sesi , bana dünyanın en korkunç sesi olarak geliyordu . Ayaklarıma taş bağlanmış gibiydim inemiyordum, çömeldim. Elimi başıma bırakıp dua etmeye başladım . Ve ölümle tek başıma karşı karşıyaydım . Hiç umudum yoktu . Ve yine beynimde düşünceler dönüyordu. Annem çok ağlar mı ? Babam bensiz ne yapacak ? Kardeşlerim nasıl dayanacak . Allah ım delirmek üzereydim . O beş katı nasıl indiğimi hatırlamıyorum... Aşağıya indim her yer toz içindeydi. İnsanlar bağırıyordu. Su bulmam lazımdı . Kampüsün hastanesine gittim . Gördüklerim bir dakika aklımdan çıkmıyordu. Can çekişen insanlar. Tanınmayacak cansız bedenler . Hastane yolu ceset ve inleyen insanlar ile doluydu . Bir çok hikaye doluydu oralarda. Ve ben bunu kaldıramıyordum . Hastanenin tuvaleti geldi aklıma hemen oraya gittim . Siz hiç tuvaletten bir yudum su gelsin de içeyim diye beklediniz mi ? Gelmedi .Saatlerdir aç sussuzdum. Hava öyle soğuktu ki akşam olunca ateş yakmaya çalıştık ama nafile . Yağmur buna engel oluyordu . O geceyi de fakültede geçirdim . Arkadaşlarımla koridorlarında kahkaha attığımız o fakülte sığınağımız olmuştu . Sabaha kadar yardım bekledik. Gece yarısı ulaşabildiğimiz herkese ulaşmaya çalıştık . Tabi ben her dakika telefon elimde arkadaşlarıma sevdiklerime ulaşmaya çalışıyordum . Cevapsız tüm çağrıların ardından bir aramam cevaplandı heyecanla arkadaşımın sesini duydum o anda şebeke vardı. Yaşıyordu yardım istedi. Bunu demek çok ağır ama keşke o an ölmüş olsaydı . Çünkü yardım istediğinde yetişmeye çalıştık, olmadı.. Cenazesini çıkardık . Bir de meleğim vardı. İsmi daima ben de meleğim olarak kalacak arkadaşım . Bir hafta öncesinde kahve sözümüz vardı. Ertelemiştim .Belki de en büyük pişmanlığım . Asla o kahveyi içemedik.Tüm bunlardan sonra bir şekilde kırık dökük bir araçla çıktım o şehirden .Yaşanan onca acıdan sonra aileme kavuştum ve her an bir ölüm haberi ile sarsılıyordum . Asla sağlıklı bir psikolojide değildim. İnsanlar nasıl gülebiliyordu. Binalar neden ayaktaydı. Yaşamaktan utanıyordum . Yemek yemek su içmek bunlar nasıl farklı şeylerdi.Bir süre kimse ile konuşmadım her dakika sarsıldım . Uyku hapları. antıdepresanlar ... Bir şekilde ayaktayım . Ve şu an bunları yazacak kadar güçlü olduğumu anladım. Kaybettiğim herkesi kalbimde yaşatacağım. Evet hikayemi özetle böyle anlatabilirim. Eminim sizde benimle beraber o güne gittiniz. Birçok yakınınızı dostunuzu kaybettiniz benimle beraber. Sonsuzluğa uğurladınız. Tüm bu yaşananlardan sonra öğrendiğim en önemli şey kaybettiklerimizi içimizde yaşatmalıyız. Anılarımızı, beraber geçirdiğimiz vakitleri, değerlerimizi. İşte bu vakit onları hiçbir zaman kaybetmeyiz. Sonsuzluğa...