Kim Bu Behzat Ç.?

Kim Bu Behzat Ç.?
  • 2
    0
    0
    0
  • Ankara cinayet bürosu Başkomiseri, hayata karşı işlenmiş suçlar uzmanı, doğru yolda beklemektense yanlış yolda yürümeyi tercih eden, sahici bir sarsıntıyı sahte bir dengeye yeğ tutan, sürekli kıdem tenzili yemekten, yaşıtları çoktan müdür olmuşken sittin yıldır yerinde sayan, iki evlilik yapmış birinde terk edilmiş, diğerinde karısının ölümünü gözleriyle görmüş, iki kızının biri maktul, diğeri mahkum olmuş, Behzat Ç.
    Emrah Serbes’in "Her Temas İz Bırakır Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi" isimli romanı Ekim 2006’da İletişim Yayınları tarafından, kitabı basmaya değer bulmayan diğer yayınevlerinin aksine yayınlandı. Burada gizli bir değerimiz olan Levent Cantek şüphesiz büyük rol oynamıştır. Harun, Hayalet, Akbaba, Eda ve Cevdet ile bu kitapta tanışırız. Behzat amirin kişisel travmalarıyla çarpışmasını ve giderek yerle yeksan olmasını izlerken diğer yandan da bir cinayetin izini süreriz.
    Kitabın devamı olan "Son Hafriyat Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi" ise Şubat 2008’de yine İletişim Yayınlarından çıkar. Bu sefer karşımızda travmalarına karşı susmayı seçmiş bir Behzat Ç. ve travmalarına karşı insanları canlı canlı gömmeyi tercih eden Red Kit takma adlı bir seri katil vardır. Tüm Ankara’yı dolaştığımız, bir yandan kentsel dönüşümün izini sürdüğümüz kitap şahsi fikrimce ilk kitaptan daha derin bir yapıya sahiptir.
    2010 yılında ise basılı eserlerini günümüzde estiremediği popüler kültür rüzgarlarını, yayın hayatına başlayan dizi estirmeye başlar. Senaristliğini Emrah Serbes'in yakın arkadaşı Ercan Mehmet Erdem’in yaptığı dizi, Erdem’in güçlü kalemi ve Serdar Akar’ın genel yönetmenliğinde televizyon tarihimizde daha önce görülmemiş sertlikte bir iş olarak karşımıza çıktı.
    Bu sertlik sadece dizinin yüksek argo kullanımı, şiddet içeren sahneler, alkol ve uyuşturucu kullanımından ibaret değildir. Ankara’nın puslu siyasi ortamı, neye maşa olduğunu bile anlamadan kullanılan polisler, vahşi batı kasabalarının kötü adamlarının suretlerine bürünmüş “bir şekilde” devlet ihalelerini almayı beceren iş adamları, kriminal mevzulara çoktan veda etmiş, “bir avuç dolar” peşinde olan emniyet müdürleri, idealist olmanın ömürlerini kısalttığı savcılar ve tüm bunların yanında bir sürü maktul, bir sürü katil.
    Dizi gezindiği bu karanlık sular yetmezmiş gibi Emrah Serbes'in on bölümde bir yazdığı özel bölümlerle daha derinlere dalarak Hrant Dink cinayeti, Trans cinayetleri gibi konuşulmayan konulara da değinir. Kadın cinayetlerine ayırdıkları katmanlı bir hikâye içinde akan koca bir sezon ise zirvemiz olur.
    Dizi arasında gelen iki sinema filmi ise daha özgür anlatıya sahip (Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm / Behzat Ç. Ankara Yanıyor) hikâyeler sundu bize. Dizi televizyon macerasını 96. bölümde noktalayarak bizi bıraktı. Aradan geçen beş yıl boyunca hiç bitmeyen seyirci ısrarları dizinin BluTV üzerinden yayına başlaması ile sonuç verdi ve Behzat Ç. tekrar aramıza döndü.
    Şimdi başta yazdığım tanımlamayı, tüm yazdıklarımı falan boş verin çünkü saydıklarımızın hem cevap verip hem vermediği bir soru var kim bu Behzat Ç.?
    Dizi buna zaman zaman çeşitli cevaplar veriyor;
    Sen kötü biri değilsin, kötülerin arasında kala kala kötü olmuş birisin” diyor Bahar, kurtuluş parkında yıldızlar yere yakınken.
    Ben iyi bir adam olamadım ama kimseninde adamı olamadım” der Behzat, verilen ikramiye çekini yırtarken.
    Şevket hep “bir tane kardeşim var lan benim” dedi. Harun “abi” der. Akbaba “aga” der.
    Tabi biz izleyicilerde boş durmadık. Kimisi “faşist bi polis işte, ne diye izliyorsunuz bunu” dedi. Kimisi hiç anlamadı eline imamesinde “A” harfi bulunan bir tesbih aldı, her cümlenin sonuna “la” ekleyip gezdi sokaklarda. Peki ama kim bu adam?
    Benim buna cevabım Behzat Ç. bilmeyen bir adam. Ne olduğunu, niye yaşadığını tüm bunları ne anlamı olduğunu bilmeyen bir adam. Anlatının sunduğu örneklere bakalım;
    Songül: Bu polislerin arkasında kim var?
    Behzat: Bilmiyorum.
    Songül: Bu insanları neden gömüyor?
    Behzat: Bilmiyorum.
    Songül: Niye cinayeti arıyor?
    Behzat: Bilmiyorum.
    Songül: Bilmediğin bir sürü şey var. 
    Behzat: Biliyorum.
    (Behzat Ç. Seni Kalbime Gömdüm, 2011)
    Ben bi’şey bilmiyorum abi. Ben neredeyim bilmiyorum, n’apıyorum bilmiyorum, niye yapıyorum bilmiyorum” (Bölüm 20)
    Bilmez Behzat ama çözmek ister. Çevresi neyi niye çözmek istediğini anlamaz bile. Harun tutar abisine şöyle der;
    ‘‘İlla biz mi çözücez abi? Çözdük de boynumuza gazozdan madalya mı taktılar ? Yoo.. Sana ne abi? Ya da bana ne? Bize ne abi?! Niye burdayız abi biz?” (Bölüm 10)
    Akbaba anlamaya çalışır, anlayamaz sorar;
    Neden çözmek istiyosun, abi? Öğrenip n’apıcan? Kafasına sıksan, sıkmam diyon. Adalete versen zaten alan yok. E n’apıcan?” (Bölüm 91)
    Behzat bu duruma yer yer delirir, çıkar bağırır, “Dışarıda ne fırıldaklar dönüyor, bizim bi’ olayımız yok’’ der. O kadar acizdir ve o kadar çok olayın ortasındadır ki hak, hukuk, adalet olgularının ne kadar boşa dönen çarklar olduğunu bilir ama buna katlanamaz. Duramaz. Eski bir şiir gibidir hayatı;
    Kişi burda dikilemez, oturamaz, yatamaz
    Üstelik sessizlik de yok bu dağlarda..
    (Çorak Ülke - T. S. Elliot) 
    Kitaplarda, dizilerde, filmlerde ceketinden tespihine, bıyığından küfrüne kadar “erkek”
    olarak karşımıza dikilen Behzat Ç. tüm bu bilinmezler karşısında çaresiz kalır.
    Behzat Ç. karakterinin bir Kahraman olmaktan çıkıp anti kahraman olduğu kısım tam olarak bu nokta aslında. Kahramanlar ne yaptıklarını bilirler, istemli veya istemsiz hep iyi ve doğrudan taraftardır. Behzat iyinin ve doğrunun ne olduğunu bilmez. Onun için işler hiç bu kadar basit olmamıştır. Hayatı siyah ve beyaz değildir. Puslu soğuk bir gridir ve belki de bu yüzden mekan olarak Ankara seçilmiştir. Tüm o kaba tavırların arkasında kafası bilmemekten, yanlış bilmekten karışmış Behzat, aslında küçük bir çocuğun saldırganlığına sahiptir. Öfkesinin, darbesinin karşı tarafa hiç zarar veremeyeceğini içten içe bilir. Behzat aslında bilir ki Ercüment Çözer'e tokat atabiliyorsa bu Ercüment Çözer izin verdiği içindir.
    İşte bizim “erkeğin” kendine yediremediği, akıl ve delilik, unutmak ve hatırlamak arasındaki ince çizgiyi geçtiği kısım budur. Behzat artık o kadar yıpranmış, o kadar incelmiştir ki çizgi ondan kalındır.
    Behzat Ç. kimdir?
    Hayatın çizgilerinden daha ince olan bu yüzden gözle görülemeyen cinayet büro amiridir.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.