Futuristik Zalim Dünya: Continuum

Futuristik Zalim Dünya: Continuum
  • 0
    0
    0
    0
  • Yabancı dizi hayranları bütün popüler diziler sular seller gibi yutmuşlardır. Game of Thrones gibi, How I Met Your Mother gibi dizileri herkes eksiksiz bir şekilde bilir. Tabii ki genelde öğrencilerden çıkar yabancı dizi izleyen kitle.

    Nedense Türkiye’de hak ettiği reytingi görememiş, popüler dizilerden çok daha kaliteli ve manalı olduğu halde sosyal platformlarda çok az bahsedilen bir dizi daha var: Continuum.

    Özellikle yazarın çok çok şiddetli bir tavsiyesi olan Continuum dizisi hakkındaki temel bilgileri, neden izlemeniz gerektiğini, sürükleyiciliğini, siz Wannart okurları için derledik. Bu gizli diziyi size elimizden geldiği kadar anlatmaya çalıştık.. İnşallah beğenirsiniz ve en sonunda da izlemeye başlarsınız. Başlarsanız şimdiden iyi seyirler.

    1)Konusuyla başlayalım: Continuum gelecek dünyaya ait bir geleceğin canlandırıldığı bilim kurgu dizisidir.

    Fakat olay sadece bilim-kurgu ile sınırlı değildir. Zaten Continuum’u orjinal yapan şey budur… Bir Doctor Who gibi, ya da bir Fringe gibi ya da sayabileceğiniz diğer bilim kurgu dizileri gibi sadece bilimsel gelişmelere odaklanan, yani tamamen fantastik ve hayali bir geleceği canlandıran bir dizi değildir. Teknolojik gelişmelere paralel olarak meydana gelen toplumsal gelişmeleri, yönetim anlayışındaki değişimleri, gelecekteki insanların zihniyetini, bu zihniyete karşı kazan kaldıran silahlı örgütleri, her şeyi bilimsel, teknolojik, politik ve sosyolojik açıdan ele alan bir dizidir.

    Dizi 2077 yılında teknoloji dahileri ile holding patronlarının kurduğu bir diktatörlük ve bu diktatörlüğe karşı ayaklanıp terörist olarak kabul edilen Liberate (Liber8) adlı bir örgüt arasında geçen olaylar çerçevesinde şekillenmektedir. Dünyayı yöneten diktatör Alec Sadler; uzun süredir kendisine korku salan Liber8 adlı bir terör örgütüyle mücadele içerisindedir. CPS adlı seçme bir birlikten olan polis memuru Kiera Cameron’ın Liber8’e karşı yürütülen mücadelede üstün hizmetleri mevcuttur. Dizi; Liber8 lideri, tam bir ruhani, isyancı bir lider olan Eduard Kagame’nin bilerek yakalanması ve yakalandığı esnada gün içinde şehirde çok çok kritik bir patlamanın gerçekleştiği sahne ile başlıyor.

    Hepsi de yakalanan yaklaşık 7-8 Liber8 liderinin toplu olarak idam edileceği sırada Kagame ve tüm kurmayları; tam idam eidlecekken zaman yolculuğu yapmayı başarıyorlar. Dizinin çekildiği sene olan 2012 (yanlış hatırlamıyorsam) yılına dönüyorlar. Amaçları buradan geleceği değiştirmek, gelecekte egemen olan şirketleri ve Alec Sadler’ı yok ederek 2077 yılındaki diktatörlüğün kurulmasını engellemek. Politik çekişmelerin yanı sıra zaman yolculuğu da var yani işin içinde.. Haa; Kiera Cameron mı; onlar tam zaman yolculuğu yaparken polislik iç güdüsünden olsa gerek, oluşan zaman girdabına bilinçsizce atlıyor ve aynı yıla yanlışlıkla o da gidiyor. 2012 yılında, 2077 yılına ait kıyafetleri, bilgisi ile bir şekilde uyum sağlamak, Liber8’in amaçlarına ulaşmasını engellemek ve evine, ailesine sağ salim dönmek zorundadır. Bundan sonrası spoiler olmasın, izleyin görün..:)

    2)Olaylar 2077 yılında gerçekleşmektedir. Dizinin yanlış hatırlamıyorsam yayınlandığı yıllar olan 2010-2012-13 cıvarlarından yaklaşık 60 küsür yıl sonra…

    Gelecekteki dünyada gücü ele geçirenler; teknoloji dahisi birtakım teknokratlardır. Teknokrat demek, dünyayı teknolojik güce sahip insanların yönetmesi demektir. “Bilgi güçtür.” prensibinden hareketle teknoloji dahilerinin para babalarının yanında çalıştığı günler sona ermiş, artık para babaları teknoloji dahilerinin ta kendisi olmuştur.

    Başrolde bulunan Alec Sadler; bütün dünyayı yöneten tek adamdır. Gençliğinde bir teknoloji dahisi olan Sadler, bütün dünyayı kurduğu SadTech ile hakimiyeti altına almıştır. Dünyanın mutlak yönetim gücünü elinde bulundurmaktadır.

    Filmde kendisi öyle bütün dünyayı yönetme hırsı besleyen kötü ve ezik bir karakter değildir. Steve Jobs, Bill Gates edasında son derece kontrollü, işkolik, biraz obsesif ve kontrolcü bir yönetici profiline sahip, sakin bir mizaçla karşılıyor bizi…

    3)”Eee devlet ne oldu? Kendisi bir CEO ise nerede devlet yetkilileri?” diye mi soruyorsunuz…

    Teknolojik devrimlerden bahsetmiştik ya… İşte gelecekteki dünyada bu yönetim anlayışına yansımış durumda. Artık bir Tek Dünya Devleti var. Günümüzdeki anlamıyla devlet diye bir şey yok. Alec Sadler ile iş bölümü yaparak dünyayı yöneten bir Şirketler Kongresi var… CEO’lardan, holding saihplerinden oluşan bir kurul.. Artık yönetenler onlar..

    Para diye bir şey yok.. İnsanların bileklerindeki çipler yardımıyla alışverişte kullandıkları kredi sistemi var. Tıpkı Çin’de yürürlüğe konulan kredi sistemi gibi her şeyiniz bu kredilerle gerçekleşiyor.

    4)Son derece futuristik olan bu dünyada çok çok zalim uygulamalar da mevcut..

    Mesela kredi borçlarını ödeyemeyen insanlar polis (dizideki adıyla CPS) tarafından tutuklanıyor ve beyinlerine enjekte edilen bir çip yardımıyla artık insan olmadıkları bir robota çevrilerek ölünceye kadar fabrikada çalıştırılıyor. İnsanların rütbelerine göre yaratılan bir değer sistemi de var. Örneğin; binada çıkan bir yangında mahsur kalan 2 çocuğu kurtarmak üzere olan bir CPS memuruna amiri tarafından içeride daha yüksek değere sahip olan bir müdürün de bulunduğu, onu kurtarması gerektiği şeklinde emir geliyor. Acil durumlarda, kurtarma harekatlarında, sivil yaşamdaki bütün önceliklerde her şey bu “değer”inize göre ölçülüyor. O sahnenin sonunda başrolde olan bu CPS memuru amirini dinlemiyor ve çocukları kurtarıyor. Tabii sonrasında kredi sistemi kullanılarak kredisinden sağlam bir düşüş gibi bir ceza yiyor..:)

    Yani olay bildiğiniz bir diktatörlük, bildiğiniz bir insana değer vermeyen katı, verilere dayalı bir sistem...

    5)2077 yılındaki günlük hayatın yanı sıra kullanılan silahlar ve güvenlik unsurlarında da çok dikkat çeken şeyler var…

    CPS adı verilen polis memurları beyinlerine enjekte edilen bir çiple yaşıyorlar. Bu çip; gece görüşü, anında iletişim, yüz tanıma, hafıza arşivleme, telsizle iletişim, vs. vs. her türlü imkanı taşıyan, bir CPS memurunu adeta Dedektif Gadget’a çeviren donanıma sahip. Son derece nitelikli olan bu cihazlar bir CPS memuruna zarar gelme riskini minimuma indirirken, suçluların kolluk kuvvetlerinden kaçmasını son derece zorlaştırıyor.

    Hatta CPS memurları emirlere uymadıkları zaman kullandıkları çipler doğrultusunda yaptırıma da maruz kalıyorlar. Mesela bir sahnede CPS Memuru Kiera Cameron, yaralı bir muhbir ile karşılaşıyor, tam onu kurtaracakken amiri beyin çipi aracılığıyla iletişim kurup muhbirin verdiği bilginin artık değersiz olduğunu söylüyor ve onu öldürmesini emrediyor. Öldürmemesi ihtimaline karşı Cameron’ın çipini kapatmakla tehdit ediyor. Gece görüşü kullanılan, her yerin toz duman olduğu bir ortamda böyle bir yaptırım kendisi için ölüm demek olduğundan yaralı muhbirin tüm yalvarışına, tüm yardım çabalarına rağmen kendisini vurmak zorunda kalıyor.

    Ve evet merkezdeki amirler gerek iş hayatında, gerekse özel hayatınızda sizin gözlerinizi bir kamera gibi kullanarak ne varsa görüyorlar. Bu verilerin son 5 gün olacak şekilde depolandığı söylense de sonradan yıllarca veri olacak şekilde bir arşiv tutulduğu ortaya çıkıyor. Akşam yatakta eşinize bakarken kendisi aslında bir kameranın karşısında oluyor yani.. Özel hayat sıfır..:)

    Mesela Kiera Cameron’ın metroya bindiği bir sahnede, beyninde bulunan çipin sahip olduğu yüz tanıma sayesinde tesadüfen kendisiyle aynı vagona binen bir suçluyu tespit edip beynindeki sistem tarafından uyarılıyor. Böylece aranmakta olan küçük çaplı suçluyu kıskıvrak yakalıyor.

    6)Tabii ki teknolojik olduğu kadar böylesine özgür düşünceyi öldüren, insanları çeşitli verilere ve niteliklere sahip, değer biçilebilir bir makine olarak gören şirketler imparatorluğuna karşı herkes eyvallah demiyor. Pek çok yerde isyanlar, pek çok yerde direnişler söz konusu

    Sistemden bağımsız olarak kırsalda yaşayan irili ufaklı yerleşimler arada sırada dizide gözüküyorlar. Fakat asıl mevzu terör örgütü olarak görülen Liber8’te bitiyor. Liderleri Kagame eşliğinde doktor Sonya, mühendis, hacker ve bombacı Lucas, gram merhamet göstermeden düşman gördüm mü tarayıveren atarlı abla Garza, eski bir seçme asker olan Travis, manipülasyoncu ve propagandacı yeteneklerini Liber8 için kullanan Kellog, yine eski özel kuvvet mensubu Curtis, azılı militan Jaworski gibi isimlerle hem insanları aydınlatmaya çalışıyor, hem de özgürlüğü bitiren bu şirket-teknoloji diktatörlüğüne karşı binlerce militanıyla beraber amansız bir silahlı mücadele veriyor.

    7)Dizi ilerledikçe 2012 yılına 2077 bilgisiyle gelen Liber8’in son derece detaylı ve son derece başarılı planlarının kendisini epey uğraştıracağını fark eden Kiera Cameron; bütün bu hengame arasında, özlediği çocuğunu ve eşini aklından çıkararak görevini başarıyla tamamlamak zorundadır.

    2012’nin polisiye imkanlarıyla iş birliği yapmak için Kiera, bir şekilde polisi CIA ajanı olduğu şeklinde kandırdıktan sonra Liber8 denen yeni bir örgüt olduğunu Kanada polisine anlatır. Tam kapsamlı bir iş birliği ile onları engellemeye çalışır. İlerleyen sezonlarda olay çok daha detaylanacak ve hesapta olmayan etkenler devreye girecektir tabii…

    8)Gelecek dünyaya dair apaçık gerçekleşecek olan dünyayı mükemmel bir hayal gücüyle birleştiren Continuum; dizinin sanatsal kalitesi yönünden de pek çok mükemmelliğe sahiptir.

    Şöyle ki; teknolojik/şirketler diktatörlüğü burada kötü olan taraftır evet. Ama dizi hiçbir şekilde basit bir iyiler kötüler savaşına indirgenmemiştir. Hani masallarda iyilerin tamamen iyi kötülerin tamamen kötü olması gibi… Mesela Alec Sadler’ın birçok sahnede gençliğine gayet de insanların iyiliğini düşünen, tertemiz, pırıl pırıl zeki bir genç olduğunu, yaşlılığında bile öyle olduğunu görüyorsunuz. Fakat zamanla devlet yönetimi onu yozlaştırıyor. Duygusal yönüyle tamamen çelişse de bazı kararlar alması gerekiyor.. Zamanla yaptıklarından pişman olmaya başlıyor… Aynı zamanda Liber8 mensuplarının hiçbiri kendini tamamen davasına adamış, dervişimsi, fedaimsi insanlar değiller. Gayet çıkar çatışmaları dönüyor, gayet iç hesaplaşmalar dönüyor aralarında.. Yani dizi senaryonun fantastikliğine ek olarak son derece katı bir gerçekçilikle ilerliyor. Gerçi bu amatörlüğü anca Türk dizilerinde görürüz zaten..:)

    9) İşte dostlar; böyle bir senaryosu olan Continuum; 2012-2016 yılları arasında oynamış olan bir yabancı dizidir.

    Pek rastlamayacağınız şekilde dizi Kanada yapımıdır. Vancouver, Vancouver Polis Departmanı gibi mekanlarda çekilmektedir.

    10) Siz de biliyorsunuz ki; bundan 60 yıl sonrası gibi kısa bir gelecekte olmasa bile kapitalizmin doruklarını oluşturan devlet olabilecek güce ulaşmış holdingler, teknolojik gücü kullanan dijital diktatörlükler gelecekte kesinlikle ama kesinlikle gerçekleşecek olan bir dünyadır.

    Sizler dizinin konusu ve gelecek dijital devrimler hakkında ne düşünüyorsunuz? Sağlıcakla kalın, şimdiden iyi seyirler..


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.