Spider-Man’in ezeli düşmanlarından biri olan Venom, 2018 yılının Ekim ayında beyazperdede izleyiciyle buluşmuştu. Üstelik başrolde de Tom Hardy vardı. Biz de, sizler için Venom’u inceleyip daha yakından tanıyalım dedik.
Venom’un çizgi roman panellerinde ilk ortaya çıkışı oldukça eskiye dayanıyor. 1982 yılında Marvel, Spider-Man’e yeni bir kostüm bulabilmek için bir yarışma düzenledi. Bizce, kırmızı mavi kostüm oldukça başarılı ve Spider-Man ile özdeşleşmiş olsa da Marvel, karaktere bu yarışma ile yeni bir kostüm arayışına girdi. Okurlardan Randy Schueller, tasarladığı siyah beyaz kostümle yarışmayı kazandı. Marvel, tasarımın fikir haklarını Schueller’den, sadece 220 $ karşılığında satın aldı.
Elbette ki bu yeni kostüm tasarımının bir şekilde çizgi romanlarda yer alması gerekiyordu. Bunun için ise, 1984 yılında yayımlanan Secret Wars hikayesi uygun görüldü. Kostümü oldukça yıpranan Spider-Man’in, yeni bir kostüme ihtiyacı vardı. Bunun üzerine Spider-Man, düşünceleri okuyup, en uygun kıyafeti ortaya çıkaran bir makineyi kullandı. Fakat işler ters gitti ve Spidey, bir kostüm beklerken karşısında siyah bir küre buldu. Üstelik bu küre, Spider-Man’in tehlikeyi sezen örümcek hislerini de harekete geçirdi. Nitekim Spidey, daha ne olduğunu anlamadan küre onun bedeniyle birleşmişti bile.
Artık yeni bir kostüme sahip olan Spider-Man, ilk başlarda halinden gayet memnundu. Çünkü yeni kostümü ona devasa bir güç sağlıyordu. Ancak bir süre sonra Peter Parker, yorgun olarak uyanmaya başladı. Bu durum Parker’ın dikkatini çekti ve soluğu Marvel Evreni’nin en zeki karakterlerinden olan Reed Richards’ın yanında aldı. Richards, kahraman olduğu kadar bir bilim adamıydı ve Parker’ın bu sorununa çözüm bulabilecek yegane kişilerden biriydi.
Fakat, Parker için haberler iyi değildi. Richards, kostümü incelemiş ve aslında kostümün bir simbiyot olduğunu öğrenmişti. Üstelik bu simbiyot, tutunduğu canlı bir organizmanın sahip olduğu adrenalinden beslenmekteydi. E, Spidey gibi bir kahraman da adrenalin bakımından oldukça zengindi. Düşünsenize, yığınla kötü karakterle savaşıyorsunuz ve buna rağmen sakinsiniz. Oldukça garip olurdu. Simbiyot, bir süre sonra Peter Parker’ın bedenini kontrol altına almaya başladı. Bu durum, Parker için oldukça sıkıntılıydı. Simbiyottan kurtulması gerekiyordu.
Parker’ın bedeni ile birleşen simbiyotun bir zayıflığı vardı. Sonik titreşimler, onu etkisiz hale getiriyordu. Reed Richards, bu zayıflığını simbiyota karşı kullandı ve onu, Parker’ın bedeninden ayırdı. Richards, tarafından hapsedilen simbiyot, bir şekilde hapsedildiği yerden kurtulmayı başardı ve tekrar Parker’ın bedeniyle birleşti. Anlaşılan simbiyot, kolay yutulur bir lokma değildi.
Ancak Parker, artık simbiyottan haberdardı ve ondan nasıl kurtulacağını biliyordu. Bir kilise çanı sayesinde, biraz zor da olsa simbiyottan kurtulmayı başaran Parker, ikinci kez simbiyota engel olmuştu. Fakat simbiyot, ölmemiş sadece Parker’ın bedenini terk etmişti. Hayatını devam ettirmesi için ise, başka bir bedene ihtiyacı vardı. O beden ise, Spider-Man’den oldukça nefret eden ve intikam hırsıyla yanıp tutuşan Eddie Brock’tan başkası değildi.
Brock, Spider-Man’in onun kariyerini ve hayatını mahvettiğine inanıyordu. Başarısız bir gazeteci olan Brock, bu başarısızlığını Spider-Man’in varlığına bağlıyordu. Bu sebeple, ona büyük bir nefret besliyordu. Bu nefret, simbiyotun dikkatini çekmişti ve tesadüf bu ya Parker’ın bedeninden ayrılmak zorunda bırakılan simbiyot, o sıralarda aynı kilisede bulunan Brock’a rastladı ve onun bedeni ile birleşti. Böylece Venom doğmuş oldu.
İlk başta yan karakter olarak tasarlanan Venom’un yıldızı, ileriki zamanlarda parlamaya başladı. Spider-Man’in daha vahşi ve korkunç versiyonu olarak yer alan Venom, çizgi romanlarda pek çok kez Spider-Man ile karşı karşıya geliyordu. Bir süre sonra, ikilinin karşı karşıya geldiği çizgi romanların satışı oldukça arttı. Bu durum, Venom’u daha önemli bir noktaya getirdi. Venom, artık kendi özel çizgi roman serisine kavuşmaya hazırdı.
Venom’un önemi, çizgi romanlar dahilinde hızla artmaya devam etti. Popülaritesini Spider-Man ile karşı karşıya geldiği hikayelerle pekiştiren Venom, daha sonraları başka hikayelerde ve bedenlerde de yer aldı. Simbiyot olması, başka bedenler ile birleşmesini sağlıyor ve bu sayede de etrafında şekillenen hikayelerin çeşitliliğini de artıyordu. Brock’tan başka Wade Wilson, Carol Danvers, Reed Richards, Frank Castle gibi isimlerin yanı sıra Spider-Man’in azılı düşmanlarından Scorpion ve Norman Osborn ile de birleşen simbiyot, daha sonra Parker’ın liseden arkadaşı Flash Thompson’ın bedenine de yerleşti. Üstelik bu, Venom için bir dönüm noktasıydı çünkü artık kötü bir karakter değil, bir anti kahraman olarak anılıyordu.
Her ne kadar kötü bir karakter olarak kabul edilmese de Venom, tam olarak evcilleştirilmiş sayılmazdı. Thompson, bedenini ele geçirmemesi için, Venom ile en fazla 48 saat süresince birleşiyordu. Sonuçta Venom, hala adrenalinden beslenen bir simbiyottu ve uzun süre onunla beraber yaşamak tehlikeliydi. Üstelik anti kahraman olmadan önce Venom, Marvel’ın en tehlikeli kötülerinden Carnage’ın da doğumunda büyük rol oynadı.
Amerikan Hükümeti’ne çalışan Flash Thompson, hükümet tarafından Venom’un taşıyıcısı olarak seçildikten sonra, bir dönem Guardians of the Galaxy ekibinde de yer aldı. Iron Man’in ekipten ayrılmasından sonra -evet Iron Man de bir süre Guardians of the Galaxy ekibindeydi- yerini Thompson’a bıraktı. Nitekim bir süre sonra Thompson, Venom’ın kontrolünü kaybetti ve bazı istenmeyen olaylar yaşandı.
Venom’un, beyazperde macerası ise 2007 yılında gösterime giren Spider-Man 3 filmiyle gerçekleşti. Nitekim, hem film hem de aktör Topher Grace’in hayat verdiği Venom karakteri, beklentilerin oldukça altında kaldı. Aradan geçen 11 yıl sonunda ise Venom, bir kez daha beyaz perdede kendine yer buldu. Böylece de Tom Hardy, Venom’un sinemalardaki kötü talihini değiştirdi.
Kaynak: 1,2
Yorum Bırakın