Ömer Hayyam

Ömer Hayyam
  • 1
    0
    0
    0
  • Bir de şiirlerinden hareketle hayyâm’ın şaraba düşkün, sarhoş bir kişi olduğu yolunda bir düşünce geliştirmek istenmişse de şairlerin, özellikle de sûfî eğilimli olanların kullandıkları içkiyle ilgili kelimelerin tamamen sembolik anlam taşıdığı bilinen bir husustur. nitekim klasik türk edebiyatında-divan edebiyatında şaraba karşı tavrı ve aynı zamanda dindarlığı ile bilinen birçok şair vardır; fuzuli, baki, fehîm-i kadîm gibi.

    mesela fuzuli’nin meyhaneye gidip aşkından deli olana kadar şarab içtiğini edebiyat derslerimizde duyarız. ama meyhane o bizim bildiğimiz türden değil, ibadethane olarak tanımlayabilir, şarabı da allah aşkını dile getirmek için yapılan tasavvufi şiirler olarak görebiliriz. 

    örnek olarak uygun bulduğum fehim-i kadim’in bir gazeli ile olayı açıklayabilirim:

    cevher-i âyîne-i sırr-ı dü-„âlemdür şarâb
    âfitâb-ı feyz-bahş-ı cân-ı âdemdür şarâb

    “şarap, iki âlemin sırrının aynasının cevheri, insanın canına feyz bahşeden güneştir.”
     
    beyitte şarap iki âlemin sırrını taşıyan, onu yansıtan aynanın cevheri, özü olarak tavsif edilmektedir. burada iki âlem ibaresi ilk bakışta dünya ve ahiret gibi iki farklı yaşam alanına işaret ediyor gözükmektedir. ancak “ayine” kavramı
    ve ikinci mısrada yer alan “feyz” kelimesi anlam alanını dünya ve ahiret hayatı olgusundan alarak iki farklı varlık mertebesine uzanan bir çağrışım noktasına götürmektedir. tasavvuf ıstılahında ayna, hakka ait tecelli suretlerinin ya da diğer bir ifadeyle sonsuz sayıdaki varlık formlarının görüntü düzeyini temsil eden önemli bir metafor olarak karşımıza çıkmaktadır.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.