Huxley, İngiltere’nin küçük bir kasabasında (Godalming) seçkin bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Büyükbabası zoolog ve Darwin’in sıkı bir savunucusu; babası “Cornhill” dergisinin sahibi, annesi ise şairdi. Kardeşi Noel Trevenen Huxley tıpkı büyükbabası gibi biyolojiyle ilgileniyordu. Kendi elleriyle hayata dur diyen Trevenen Huxley’nin ölümü Aldous’u en çok etkileyen çocukluk travmalarından biri olarak hep onu kovaladı. Ayrıca 14 yaşındayken annesini kaybetti ve babası tekrar evlendi. O sıralarda sol gözündeki bir rahatsızlık nedeniyle üç yıl boyunca kör kaldı. Bu, doktorluk hayallerinin de sonunu getirdi. Gözü daha sonraları iyileşse de ömrünün sonuna kadar sol gözüyle başı dertte olacak ve hiçbir zaman eski sağlığına kavuşamayacaktı.

Oxford’da İngiliz Edebiyatı okudu ve yazarlık kariyerine burada başladı. “Oxford Poetry” adlı dergide kısa hikayeleri, şiirleri yayımlandı. I. Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılmak istedi fakat “görme kaybı” sebep gösterilerek reddedildi. Üniversiteden mezun olduktan sonra babasının himayesinde yaşamak ve onun sırtından geçinmek istemediği için bir yıl boyunca Eton Üniversitesi’nde Fransızca dersleri verdi. Burada George Orwell (Eric Blair), Steven Runciman gibi başka önemli yazarlara öğretmenlik yaptı. 

Sınıfa hakimiyeti berbat olarak anılsa da, öğrencileri Huxley’nin dil hakimiyetinin muhteşem olduğun hakkında hemfikirdiler. 

Daha sonraları Huxley, Billingham’da Kimya Laboratuvarları’nda çalıştı. Burası “Cesur Yeni Dünya” adlı distopyasını yazarken ilham aldığı en önemli yerlerden birisiydi.

17 yaşında ilk romanını çoktan yazmıştı fakat yayımlamadı. İlk romanı “Krom Sarısı” 1921’de yayımlandı daha sonra ise bu eseri “Those Barren Leaves”, “Antic Hay” ve “Ses Sese Karşı” izledi. Yazar tam yedi kez Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterildi.

“Cesur Yeni Dünya” eseri onu üne kavuşturdu. Yaşadığı dönemin en bilgin ve entelektüel ismi olarak anılıyordu. “Cesur Yeni Dünya ülkemizde çok bilinse de, devamı niteliğinde yazılan “Ada” isimli eseri pek bilinmez. Ayrıca kitabın ismi Shakespeare'in "Fırtına" adlı eserinden gelmekte. Shakespeare zamanında "Brave" yani cesur kelimesi "Güzel" anlamında kullanılıyordu. Yani kitaba "Güzel Yeni Dünya" da diyebiliriz.

 

"Amerika’da İngiliz Bir Yazar”

Huxley, 1937'de ABD'ye gitmek üzere Avrupa'dan ayrıldığında ününün doruğundaydı. Aynı yıl, ikliminin gözlerine iyi geleceği inancıyla Kaliforniya'ya yerleşti ve ölünceye kadar orada yaşadı. ‘’Tanrı ölecek ve mutluluk tüm dünyayı esir alacak.’’ Kaliforniya’ya gittikten sonra karşılaştığı ifadesiz suratlar, uyuşturucu ve sınırsız seksten sonra bu cümleyi dile getirdi. 1954 yılında yayımlanan "The Doors of Perception" ve devamı niteliğindeki "Heaven and Hell" geniş yankılara yol açtı. Kitap "beat kuşağı"nın başucu yapıtlarından biri oldu(çünkü dönemin en ünlü uyuşturucusu hakkında yazıyordu). The Doors adlı müzik topluluğu adını bu kitaptan esinlenerek aldı. 

 

Amerika’da senaryo yazarı olarak çalışıyordu ve haftada 3.000 Amerikan Doları kazanıyordu. (2020 yılına göre bu miktar 50.000 doları buluyordu). Tüm parasını Nazi baskısından kaçmaya çalışan sol görüşlü yazarlar ve biliminsanları için harcıyordu.

Öğrencisi George Orwell “1984” adlı kitabını yayımladığında ona "ne kadar muhteşem ve gurur duyulacak bir kitap olduğunu" bir mektup yoluyla iletti: "Gelecek birkaç nesil içinde hükümetler, hapishanelerin ve şartlandırmaların bir işe yaramadığını; hipnozun hapishanelerden daha etkili olduklarını keşfedecekler. Böylece insanları sorgulamak daha kolay olacak ve onları köleliğe, daha kolay alıştıracaklar.”

Aldous Huxley, gırtlak kanseri nedeniyle 69 yaşında hayata gözlerini yumdu. Arkasında birçok önemli eser bıraktı.

Yazarın "Cesur Yeni Dünya" adlı eserinden bir bölüm seslendirdim. Dinlemek için; https://open.spotify.com/episode/7t9o52i6cfPji4YqjShAdi?si=aEZu0y5DTnGA1K2jNgw0hg

Kaynak: 1