Nostalji Özlemi Duyanlar İçin Şarap Gibi Yıllanmış 10 Şarkı

Nostalji Özlemi Duyanlar İçin Şarap Gibi Yıllanmış 10 Şarkı
  • 0
    0
    0
    0
  • Yıllar geçtikçe, geri kalan her şey gibi müzik de kendi içinde evirildi. Değişti, modernleşti, bambaşka formlara dönüştü. Rağbet gören ana akımlar değişti. Ortaya yepyeni tarzlar, yeni sınıflandırmalar çıktı. Müziklerle ifade edilen sorunlar, müziğin içimize işleyen duygusu bambaşka bir doku kazandı.

    Elbette yaşadığımız her dönemin kendine göre bir güzelliği, yapılan her işin kendine göre anlattığı bir şey vardı. Fakat insanoğlu yaşadığı her dönemde eskiyi özlemekten, eskilerden aldığı tadı bulamamaktan şikâyet etti

    Ben bu geçmişi arama durumunu biraz da o geçmişte yaşanan anılara, artık yitirdiğimiz değerlere, değişen kapitalist dünya düzenine bağlıyorum. Ve birçok müzik dinleyicisine göre genç sayılmama rağmen, ben de eskiyi – hatta ben yokken var olan bir eskiyi bile- özlüyorum.

    Bu şarkıların bizde bu kadar derin izleri olmasının en büyük etkenlerinden biri, her birinin başlı başına birer hikayesi olması. Hikâyeyi bilmesek bile şarkının o hikâyeyi bize geçirebilmesi. Bir bakıma şarkının kendisinden çok şarkının ruhu diyebiliriz.

    Bazen hayattaki yükler ağır geldiğinde, bazen geçmişin o ağdalı romantizmini aradığımda, bazen sadece ailem bundan keyif aldığı için dönüp durduğum eski kayıtlar var. Bugün tozlu raflara gidip bir nostalji yapmak isteyenler ve bu şarkılar unutulur mu diyenler için o şarkıları paylaşacağım.

     

    Özdemir Erdoğan- Keman Öğretmeni:

    ">

     

    Nilüfer- Son Arzum:

    ">

     

    Hümeyra- Kördüğüm:

    ">

     

    Semiramis Pekkan- Bana Yalan Söylediler:

    ">

     

    Funda- Affetmem:

    ">

     

    Sezen Aksu- Kaç Yıl Geçti:

    ">

     

    Ayten Alpman- Ben Böyleyim:

    ">

     

    Barış Manço- Anlıyorsun Değil Mi:

    ">

     

    Çiğdem Talu& Melih Kibar- Her Şey Seninle Güzel:

    ">

     

    İçimdeki Fırtına- Erol Evgin:

    ">

     

    “Bu şarkının, konuşmayı çok seven bir insan olan Melih Kibar'ın konuk olduğu radyo programında anlattığı bir de ilgi çekici hikayesi vardır. Melih Kibar, cesur ve güzel bir gençken İngiltere'ye master yapmaya gider. Oradaki ilk gecesidir ve henüz diğer öğrenciler teşrif etmemiş olduklarından, okyanus kıyısındaki bu okulda onu yerleştirmeye gelmiş babası ve kendisinden başka nerdeyse kimse yoktur. İşte bu zaten ıssız, zaten tedirgin edici gecenin ortasında birdenbire bir de fırtına kopar. Çok korkar Melih Kibar ve dolaşmaya çıkar. Etrafta aktivite olsun, tüm psişik enerjimi fırtınaya vakfetmeyeyim diye düşünmüş olabilir mesela. Öyle ya da böyle kendini içinde piyano olan bir odada bulur. Ruhunun derinliklerini en iyi müzikle ifade edebilen bir insandır zaten Melih Kibar. Yüreğinden tuşlara o gece dökülen notalar işte şu anda bizim "içimdeki fırtına" diye bildiğimiz şarkıya aittir. Ama bu ismi sanır mısınız ki o yakıştırmıştır besteye... Hayır. Lütfen.
    Melih Kibar yaptığı besteyi hiçbir yorum yapmadan, bestelediği koşullar hakkında hiçbir bilgi vermeden Türkiye’deki Çiğdem Talu'ya yollar. Bir-iki ay geçer, mektup gelir. Çiğdem Talu’dan. Çiğdem Talu, Melih Kibar’a bir iki satır karalamış; yanında da bu beste için yazdığı sözleri yollamıştır. Buradan sonrasını Melih Kibar’dan dinleyecek olursak: "Şarkının başlığını görünce duvara yaslanmak zorunda kaldım" (Şarkının başlığı İçimdeki Fırtına’dır).
    Çiğdem Talu ile aralarındaki özel bir iletişimin, açıklaması zor bir sinerjinin ürünü müdür bu; yoksa Melih Kibar’ın notalarından yansıttığı fırtına mıdır bilinmez. Melih Kibar sanırım Çiğdem Talu’ya duyduğu çok saygıdeğer hisler yüzünden ilkini düşünmeyi tercih ediyordu. Hakkıdır.”

    Not: Bu hikayeyi ekşisözlük'te "Lacrima" isimli kullanıcı paylaşmış olup, paylaşılan anı kendisinin metninden derlenmiştir.

    Kaynakça: 1.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.