Bosna Savaşından Kurtulan Bir Kadın: Leyla

Bosna Savaşından Kurtulan Bir Kadın: Leyla
  • 7
    0
    1
    3
  •  

    1992’de başlayan ve birçok insanın hayatını mahveden Bosna Savaşı yalnızca tarihsel bir önemle sınırlı kalmayıp binlerce insanın    hayatındaki etkisi sebebi ile edebiyata konu olmuştur. Birçok eserde insanlar ve çevre üzerindeki etkisi anlatılırken, birebir olarak kendi    yaşadıklarını anlatanlar da vardır. Alman gazeteci Alexandra Cavelius’un yazdığı Leyla isimli kitap, bu konudaki en gerçekçi ve çarpıcı  örneklerden birisidir. Her savaşta olduğu gibi Bosna Savaşı’nda da en çok işkenceye maruz kalanlar kadınlar ve çocuklar olmuştur. Kitapta yaşanılanlar Bosnalı Leyla tarafından tüm çıplaklığıyla Cavelius’a anlatılmış, yine Cavelius dinlediklerini kaleme almış ve Firüzan Gürbüz tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

     

    “Akşamları hangarda ‘Bütün bunlar sadece kötü bir kabus’ diyerek kendi kendime konuşuyordum. ‘yarın her şey bitecek’.”

    Kitap, Saraybosnalı Leyla’nın 16 yaşındayken savaşın başlaması sonucunda sık sık büyükannesinin evinde radyo dinlemelerinden bahsederek başlıyor. İlk zamanlarda etkisini çok göstermeyen bu savaş yıllar içerisinde Bosnalı tüm kadınlar için bir kabus haline geliyor. Leyla beklemediği bir gecede, ansızın evinden alınıp toplama kampına götürüldükten sonra başına gelenleri yukarıdaki cümleler ile açıklıyor. Kitabın devamında sayısız kampa ve birkaç paket sigara karşılığında genelevlere satılan Leyla’nın yaşadığı işkenceleri ve karşılaştığı insanları gerçek olamayacak bir dehşetle okuyoruz. Müslüman, Çetnik, Sırp veya Hırvat fark etmeksizin her kesimden askerin sınırları zorlayacak kadar kötü davrandığına kanıt olan birçok olay kitap içerisinde yer almaktadır. Leyla’nın denk geldiği birçok kadın açlığın ve susuzluğun yanında yaşadığı işkencelere katlanacak gücü kalmadığı için intihar ediyor.

     

    “Geceler dinlenmek için değildi. Bazen sarhoş erkekler beş ya da altı kişi halinde hangarımıza gürültüyle girip, ağır çizmeleriyle bizi rastgele tekmeliyordu. Bu tekmeleri neden yediğimiz bir kenara, bunu kime borçlu olduğumuzu da bilmiyorduk. Herhalde ön cephede kayıplar vermişlerdi ve acısını bizden çıkarıyorlardı. Bu öfkeli tekmeler savaşın nasıl sürdüğünü tahmin etmemiz için tek işaretti.”

    Dış dünyadaki haberlere tamamen kapatılmalarının yanı sıra, ailelerine de toplama kampındaki kadınlar ve çocuklar hakkında en küçük bir haber gönderilmiyordu. Leyla’nın annesine ne olduğunu düşünürken hissettikleri, savaşın gidişatı hakkındaki tahminleri ile doğrudan ilgiliydi. Sıradan bir savaş anı kitabının aksine, soykırımı sonuna kadar hissettiren Leyla’da yalnızca onun yaşadıklarını değil, annesinin yazdığı günlükten bir annenin hissettiklerini de görebilirsiniz.

     

    “19.04.1996

    Bir kez daha Velika Kluşada’dayım. Yine yeni insanlarla buluştum, yine yeni bilgiler edindim. Aslında eve dönmem gerekiyordu… Ama sadece kızım için duyduğum korkuyla doluyum. Her şeyden yorulmuş bir halde kasabada şaşkın bir şekilde dolaşıyorum. Acıyla boynumu bükerek hiç tanımadığım insanlara Leyla’nın resmini gösteriyorum. Başıboş bir köpek gibi hep aynı soru ve kızımın resmiyle birlikte kapı kapı dolaşıyorum. Hiçbirinden bir sonuç yok. Kızılhaç’ta her bilgi tek tek inceleniyor. Birkaç Leyla bulduk. Ama hiçbiri benim Leyla’m değil.”

    Tam 5 yıl boyunca ailesinden hiçbir haber alamayan Leyla, ailesine kavuştuğunda elinde kendi isteğiyle olmayan bir bebeği vardı. Fakat savaşta yaşadığı onlarca toplu tecavüz ve işkencenin yanında, bir çocuk büyütmek onun için hiç zor değildi. Kitabın sonlarında, Leyla’nın ailesine kavuştuğunu ve kendisine işkence yapan çoğu kişiye dava açabildiğini görüyoruz. Bugün Bosna Savaşı ile ilgili açılan binlerce davaya baktığımızda, Leyla’nın bu soykırımdan kurtulduğu için ne kadar şanslı olduğunu ve aslında onun yaşadıklarını yaşayan yüzbinlerce kadın olduğunu görüyoruz. Alexandra Cavelius, verdiği bir röportajda Leyla ile görüşmeye devam ettiğini, kızından sonra iki çocuğu daha olduğunu ancak maddi yönden oldukça zor durumda olduğunu belirtmiştir. Savaşlardan kurtulmayı başarabilen kadınların travmalarını anlamamızın en iyi yolu, bu kitabın ilk cümlelerini tekrar tekrar okumaktır.

    “Annem hep, 'Başkaları için savaş bitti. Ama bizim için daha yeni başladı' diyor. Savaş bittiğinden bu yana günlük yaşamımızı hep hastalıklar, işsizlik ve yokluk belirliyor. Düş kurmaya kalan zaman çok az... Ailem hayatta kalmak için savaş veriyor. Bana tecavüz edenlerle karşı karşıya olmaktan korkum yok. Başıma gelen bunca şeyden sonra ölümden başka hiçbir şeyden korkmuyorum.”


    Yorumlar (1)
    • Leyla'nın bazı yaşadığı şeyleri bi komutandan duymuştum kendisi bu kitabta hayatı anlatılan Leyla olduğunu söylemişti bu kitabı okumadım çok daha dehşet şeyler duymuştum kitapta acaba onlar da yazılımı bilmiyorum merak ettim açıkçası bi kızın ne kadar acı ile yaşamak zorunda kaldığını anlatan acı dolu bir kitap önerisi olmuş emeğine , eline sağlık ...

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.