Yalnızlığın Ressamı: Edward Hopper

Yalnızlığın Ressamı: Edward Hopper
  • 10
    0
    0
    1
  • Birçoğumuzun 'Nighthawks' eseriyle bildiği, 20. yüzyılın en önemli realist ressamı ve grafikerlerinden olan Edward Hopper, 1882-1967 yılları arasında yaşamıştır. Yağlı boya tabloları ile bilinse de, sulu boya ve gravür konusunda da oldukça başarılı eserler vermiştir.

    New York'ta doğan Hopper, küçük yaşlardan itibaren resme ilgi duyuyordu. Bu ilgisi ailesi tarafından desteklenen ressam, küçüklükten itibaren resim tekniği ile ilgili kitaplar okumaya ve resim çalışmaya başladı. Babası sayesinde Fransız ve Rus sanatı ve kültürü ile tanıştı. Ailesi her ne kadar ressamı desteklese de, maddi açıdan daha güvenilir bir kaynak olarak gördükleri reklam illüstratörlüğü alanına yönlendirdiler. 1899 yılında açık öğretim okulu olan “New York İllüstrasyon Okulu”na başlayan Hopper bir yıl sonra New York Sanat ve Tasarım Enstitüsü'ne geçiş yaptı. Eğitmenlerinden biri olan ressam Robert Henri, öğrencilerini kentsel hayata dair gerçekçi resimler çizmesi konusunda destekliyordu. Henri'den etkilenen Hopper, 5 yıl boyunca onunla çalıştı.

     

    Eğitimini bitirdikten sonra Avrupa’daki sanat olaylarını incelemek üzere Paris’e gitti. Modernizmin patladığı dönemde bu akıma pek tutunamayan ressam, Amsterdam, Brüksel gibi şehirleri ziyaret ederek Klasik Avrupa resmini inceleme fırsatı buldu. Rembrant’ın ünlü eseri olan ‘Gece Devriyesi’nden etkilenen sanatçı, idealizmden ve gerçekçi ressamların çalışmalarını örnek aldı.

    Uzun süre boyunca sanatını ticari amaçla kullanan Hopper, galeri sahipleri ya küratörlerin ilgisini yakalayamadığı için önemli yayınlarda kendisini tanıtamadı. Turistlere ufak tefek işler satan Hopper bu açıdan istediği başarıyı yakalayamamıştı. Resimde ancak 1920’li yıllarda başarıya ulaşmayı başarmıştır. Maddiyat konusunda zaman zaman sıkıntı yaşayan Hopper, bu yüzden depresyona girip bir süre sanatını yapamadı.

    Viktorya Çağı malikânelerini resmetmeyi seven hopper, 1925 yılında çizdiği House by the Railroad eseriyle bir üslup, konu yakaladığına dair işaretler vermeye sonunda başlıyor. Resimdeki bu evin Hitchcock’un “Psycho” filmindeki eve ilham kaynaklığı etmiş olduğu da söylentiler arasındadır.

     

     

    1930'lara doğru kariyerinde büyük bir yükseliş yakalayan Hopper, önemli sanat müzelerinin koleksiyonlarında yer almaya başlamış ve ülkenin önemli realist ressamlarından sayılmaya başlamıştı. Üslubunu iyice oturtan ressam 40'ların ortasına kadar ünlü birkaç resmini yarattı. 1940’ların sonunda nadiren resim yaptığı bir döneme girdi. Sık sık sağlık problemi yaşayan ressam 1967’de New York şehrindeki stüdyosunda hayata gözlerini yumdu.

    Donmuş bir film karesini andıran tablolarından yoğun bir yalnızlık ve izolasyon hissediyorsunuz. Yalnızlığı, sıkıntıyı ve hüznü inanılmaz bir başarıyla ve duyguyla betimlemiştir. Resimlere bakarken sanki tanımadığım birinin özel bir fotoğrafına bakıyormuşum da onun özel hayatına dahil olmuşum gibi bir his uyandırıyor. İlginç derecede rahatsızlık ve güven hissi veriyor bana çizimleri. Ölmeden önce görmek istediğim tabloların başında gelen Nighthawks, şu anda Chicago Sanat Enstitüsü koleksiyonunun bir parçasıdır. Yolu düşenlere duyurulur.

    (Automat - 1927)

    (Chop Suey - 1929)

    (Hotel room - 1931)

     

    Kaynak

    * Eserleri detaylı incelemek isterseniz buradan inceleyebilirsiniz.

    1 2

     

     

     

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.