Kadının Toplumdaki İzdüşümü: Asılacak Kadın

Kadının Toplumdaki İzdüşümü: Asılacak Kadın
  • 13
    0
    0
    2
  • "Çünkü kadınlar, erkeklerin tutarsız, belirsiz, bilinmeyen, keyfî iradelerine tâbi olduklarına göre, bu, kölelik durumu değil de nedir?"
    Juliet Mitchell

    Bazı kitaplar vardır o kitabın son cümlesini okuduktan sonra artık hayatınızda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilirsiniz. Pınar Kür’ün Asılacak Kadın kitabı da bu etkiyi yaratabilecek kitaplardan biridir, ki benim hayatımda yaratmıştır da. Pınar Kür, postmodernizm denilince akla ilk gelen yazarlarından Türk Edebiyatının; gerek kullandığı teknik gerek değindiği konular bakımından kaleminin gücü ve cesareti her satırında anlaşılır. Asılacak Kadın, gerçek bir olaydan etkilenerek kaleme alınmıştır.  

    Kitabın konusu neredeyse her gün haberlerde karşımıza çıkan, dikkat etmediğimiz ya da belki karşımıza bile çıkmayan bir cinayettir. Konu bir cinayet temelinde yükselmişse de polisiye bir tavrın varlığından bahsedilemez kitapta çünkü yazar katilin kim olduğunu ya da nasıl yakalanacağını odaklanmamıştır. Kitabın odaklandığı nokta çok farklıdır: toplumdaki kadın algısı, toplumun kadına bakış açısı ve bu bakışın adalete yansıması. Kitapta üç karakterle karşılaşır ve onların ağzından dinler okuyucu olayı: Yargıç Faik, Melek ve Yalçın. Bu üç farklı monolog kitabın odak noktasını belli etmektedir çünkü daha önce de belirttiğim gibi odak katilin kim olduğu değildir çünkü katilin kim olduğu zaten bilinmektedir. Odaklanılan nokta; cinayetin nedeni, cinayetin azmettireni ve tüm bunların kime göre ve neye göre belirlendiğidir. Dördüncü bir karakter olan maktul Hüsrev ile kitap ilerledikçe tanışır okuyucu. Hüsrev’in Melek’e uyguladığı psikolojik ve cinsel şiddetin farkına varma ise Melek'in sözleriyle gerçekleşir okuyucuda ve acı veren bir farkındalıktır aslında bu. Kadının nesneleştirilmesinin en çarpıcı örneklerinden biridir Asılacak Kadın. Kadının kendi hayatında edilgenleştirilişine şahit olur okuyucu: Hüsrev'in Melek'i başka erkeklerle cinsel ilişkiye girmeye zorlaması, Melek'in karşı koyabileceğinin bile farkında olamayacak kadar sindirilişi, Yalçın'ın tüm bunlardan Melek'i korumak isterken yine de bu erkeklerden biri olması, Melek'i kurtulması gereken bir nesne olarak görmesi... Bu nesneleştirmeler kitap boyunca çıkar okuyucunun karşısına. Olayın kendisi, yani Melek'in uğradığı tacizin büyüklüğünün yanısıra yargıçın sübjektifliği de dikkat çekicidir.

    Kitap, "Faik İrfan Elverir’in Gece Yarısı Düşünmeleri" başlığıyla başlar, burada ilk monolog karşımıza çıkar yani okuyucu Yargıç Faik ile tanışır. Faik, kadınlara karşı nefrete varacak kadar olumsuz duygu ve düşüncelerle yetişmiş bir karakter olarak tanımlanabilir. Melek'e karşı sapasağlam duran ve asla bozulmasına izin vermediği önyargısı ve meslektaşının kararına sırf kadın olduğu için saygı duymaması kitapta bu tavrını ortaya koyan örneklerdendir. Meslektaşı Mefaret'in karara muhafelet şerhi koydurmasına yaptığı yorumundan mevkidaşı bile olsa bir kadını asla kendisiyle aynı seviyede göremeyeceğini, kadınların erkeklerin hep bir alt basamağında olacağına dair inancını anlarız. Şu sözleri sarf eder Faik: "Gene de kandı işte Mefaret. Ne de olsa kadın.Buradaki ne de olsa kadın algısı olarak o kadar güçlüdür ki, toplumun hafızasında yer etmiş kadın figürünün belki de en minimal seviyede bir özetidir. En objektif olması beklenen kitlede böyle bir bakış açısının varlığı ise çok ürkütücüdür. Adaleti temsil etmek, bir insanın hayatının gidişatının ne olacağına dair karar verme yetkisine sahip olmak ile bu yetkinliğe sahip olmak arasındaki ikilemdir Faik. Erkeğin üst varlık olduğuna dair inancı temsil eder, kadının köleleştirilmesi gerektiğini ve gücün, karar verme yetkisinin olduğu yerde ancak erkeklik olabileceğini, kadının yerinin ev olduğunu temsil eden karakteridir kitabın. 

    Böyle bir karakterin gece yarısı düşüncelerinden sonra ise Kür, okuyucuyu Melek'le tanıştırır. Dış dünyadan koparılıp sürekli istismara uğradığı bir dünyanın içine hapsedilmiş kadın figürüdür Melek. Kendisinde herhangi bir konuda herhangi bir güç bulamaz, bu nedenledir ki davada savunma bile yapmaz, yapabileceğinin bilincinde değildir çünkü. Yalçın'ın onu korumak adı altında Hüsrev'i öldürüşüyle ilgili şu sözleri sarf eder: "ben bi biçare yetim kız olmayayıdım edebilir miydi bana ettiklerini erkişi olaydım çökü çöküverirler miydi üstüme öyle boynu bükük mü olurdum... karara yazdıkları gibi erkişi olaydım Hüsrev beyi o dakka vurmaz mıydım... densiz Yalçın'a mı bırakırdım namerdi öldürmeyi... Ah, erkek olacağıdın biçare yetim kızım.Burada kadına sadece erkeklerin kendini ya da bir başkasını koruyabileceğinin empoze edildiği gerçeği çıkar okuyucunun karşısına. Melek, ezilendir; onu ezen bir erkektir ve bu erkeğin zulmünden kurtarması gereken yine bir erkektir bu algı çerçevesinde. Kadın, kendi gözünde hiçsizleştirilmiştir ve Melek bunun çok belirgin bir örneğidir. 

    Son monolog ise Yalçın'a aittir yani katile. Melek'i koruma, kurtarma saikiyle Hüsrev'i öldürür. Tamamen kendi isteğiyle yapar bunu, Melek'in herhangi bir azmettirici söylemi ya da fiilinden kaynaklanmaz işlediği cinayet. Yalçın'ın ise belki de en çarpıcı sözleri şudur: "Şimdi düşünüyorum da o ilk anda bana en korkunç gelen Melek’e yapılanlar değil de, bunu birçok kişinin yapabilmesi, birçok kişinin de yapılmasına göz yummasıydı sanırım. Genç bir kızın, zavallı, korunmasız bir kızın bir zorbanın sapıklığına kurban edilmesine bunca kişi katkıda bulunabiliyor, bunca kişi de olayı uzaktan, rahat rahat seyredebiliyordu.” Çarpıcı olmasının nedeni ise bunu yapan birçok kişiden biri olmasıdır. O da reddettiğini iddia ettiği sistemin içindedir aslında, sonrasında duyduğu rahatsızlık nedeniyle Melek'i "kurtarma" çabası içerisine girmiştir. 

    Asılacak Kadın, erkek egemen toplumun bir cinayet etrafında çözümlenmesi olarak nitelendirilebilir bir bakıma. Karakterler, olaylar, söylemler, hepsi aslında günlük hayatta karşılaştığımız ve egemen olan bakış açısının bir izdüşümüdür. Her gün gözümüzü açtığımız kadına şiddet olaylarının, kadın cinayetlerinin temelinde yatan anlayışın canlandırılmasıdır. Kadını küçümseme çabaları, alt varlık olarak görme eğilimi, kadının köleleştirilmesinin normalleştirilmeye çalışılması... Tüm bunlar yıllardır kadın mücadelesinin direnişinin eksenlediği anlayışlardır, kadınların karşısında durup mücadele ettiği anlayışlardır. Asılacak Kadın erkliğin erkekten geçtiği anlayışına karşı atılan bir çığlıktır bana göre, her kadının içinde olan.

    Kaynakça:

    Pınar Kür: Asılacak Kadın, Asılacak Kadın ve Kadının Adı Yok Romanlarında Feminizmin Yorumlanışı, Asılacak Kadın


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.