Kadınların tarihi hâlâ tam anlamıyla açığa çıkmadığı için yada egemen cins iktidarının tarih anlatısının hegemonyası hâlâ aşılamadığı için pek çok kadın bilgisi gerçek anlamda toplum bilincine dönüşemedi. Bu süreçte bende kendini hissettiren düşünce ise şu oldu hep; kendini savunan kadın ve kendini savunan bir toplum vardı. Kendini savunamayan kadın ve kendini savunamayan bir toplum vardı. 
Farkına vardığım başka bir hakikat ise, kendini savunma varoluş bilincinin ta kendisiydi. 
Savunmayı yalnış anlamıştık, çünkü savunma tarih boyunca hep yalnış anlatılmıştı.
Fiziksel ve teknik güç değildi savunma. 
Savunma öz binçti, varoluşsal duygularımızın harekete geçmesiydi savunma. 
Öz bilincin farkına varamadığımız için varoluş duygusu düşüşe geçmiş, gösterişli toplumlar tarafından kandırılıp aldatılmıştı kadın ve tek gerçek buydu.