Sosyal Etki Ve Uyma Davranışları: Milgram'ın Deneyi

Sosyal Etki Ve Uyma Davranışları: Milgram'ın Deneyi
  • 3
    0
    0
    0
  • Milgram’ın deneyinde insanların sosyal etkiye ne derece boyun eğdikleri ve nerede başkaldırıldığı araştırılmıştır. Tanımadığı bir kimseye zarar verme emri alan bir kimseye bu emre ne derece uyacağı laboratuvar deneyleri ile test edilmeye çalışılmıştır.
    Araştırmacı, cezanın öğrenmeye etkisi konusunda bir deneye katılacağınızı; birinizin öğretmen, birinizin öğrenci olacağını ve öğrenci yanlış yaptığı zaman ceza olarak öğretmenin ona elektroşok vereceğini bildiriyor. Kura çekiliyor ve öğretmen olduğunuzu öğrenip rahatlıyorsunuz.
    Araştırmacı, kuvvetli şokun can acıtabileceğini ama tehlikeli olmadığını söylüyor. Devamında öğrenci yan odaya götürülüyor ve elleri elektrota bağlanıyor. Öğrenci yanlışlar yapmaya başladıkça siz elektroşok veriyorsunuz. Doz, gittikçe artıyor. Öğrencinin acı çektiğini duyunca, araştırmacıya -bağırıyor- diyorsunuz ama size cevabı, -lütfen devam edin- oluyor.
    Çeşitli yaş, meslek ve sosyoekonomik düzeylerden farklı eğitimlere sahip, tesadüfi şekilde seçilen 1000 denekten %65 gibi büyük bir oranı yan odada duran masum bir kişiye emre itaat sonucu 450 volt’a varan elektrik şoku vermiş ve deneyi terk etmemiştir.
    Bu deneyin sonuçları çok geniş yankılar uyandırmış, kameraya alınmış ve mahkemelerde delil unsuru olarak bile kullanılmıştır.
    Aslında -öğrenci- araştırmacının asistanıdır. Kura çekilen kağıtların her ikisinde de -öğretmen- yazmaktadır. Şok jeneratörü gerçek değildir ve gelen bağırma sesleri teypten verilmiştir.
    Bu ilk araştırma ABD’de Yale Üniversitesi’nde yapılmış ve 40 kişiden hiçbiri 300 volttan önce durmamıştır. Ayrıca deneklerin, şokları öğrenciye vermekten memnun olmadıkları da açıkça görülmüştür. (terleme, kekeleme vs.)

    Denekler yan odadan gelen acı ve yalvarma seslerine rağmen neden sonuna kadar devam etmiştir? 

    Tarihte sosyal bir normun nasıl oluştuğunu anlamak için deneyler yapıldı. Örneğin karanlık bir odada duvara ışık yansıtılarak deneklerden bu ışığın ne kadar hareket ettiği sorusuna cevap vermeleri istendi. Gruplar halinde odalara alınan her denek grubuna aynı soru yöneltildi. Zamanla görüldü ki verilen cevaplar ortak bir noktada buluşmaya başladılar.

    Sosyal etki-sosyal uyma farkı: insan birçok dürtü tarafından kontrol edilir. Bu dürtülerden iki tanesi bizler için önem taşır. Biri “yalnız kalma iç güdüsü”dür. İnsanlık tarih boyunca pratiklik, güç, sevgi, destek gibi sebeplere dayanarak topluluklar oluşturmuştur. Bir arada yaşamamızın verdiği gereklilikle hem toplum içerisinde bulunmayı seven aynı zamanda da bir zaman sonra kendi başına kalmayı da isteyen varlıklarız. Bu duygu insandan başka diğer canlılarda da vardır. Topluluk halinde yaşıyor olmanın zamanla bazı getirileri de olmuştur. Kurallar yapılacak işlerin belli bir düzene oturmasını sağlar. Sorunsuz ve düzenli işleyen bir toplum oluşturmak isteyen kimseler ise kendilerini bu kurallar çerçevesinde bir arada tutarlar. Toplumun üyesi var olan kurallara ise ya itaat gösterir veya uyma davranışı sergiler. Uyma gönüllü yapılan bir iş iken itaatte zorlama vardır. Kimi zaman kişi içinde bulunduğu sosyal durumun akışına kapılarak kendi bilincinin dışında davranış ortaya koyabilir. Bu durumda (uymada) kişi sosyal etkinin altında bile olsa yinede rızalı bir şekilde hareket etmiş olur. Günlük yaşantımızda bazen “-mış” gibi davranırız. Karakterimizden, davranışlarımızdan bir şeyler kaybettirmediği sürece bunun bir sakıncası yoktur. Yaptığımız bu davranış bizim “şeye”, “eşyaya” dönüşmemize engel olur.

    İtaat ve itaatsizlik her zaman olumlu veya olumsuz bir şey değildir. Eğer kişinin içinde bulunduğu çevre cehennem haline gelmişse ve buna rağmen ortama itaat gösteriyorsa bu bir sorundur. Rasyonel olmayan anlamda gösterilen itaatsizlik de problemlidir. Önemli olan itaat ve itaatsizlik davranışında bilişi, rasyonel düşünceyi bırakmamaktır. Bilgiyi elden bırakmayarak gerektiğinde devreye sokmak gereklidir.

    İnsanlık tarihi sosyal uyum, sosyal etki ve sosyal itaat davranışlarından ibarettir. İnsanlığın yaratılması sonra cennete yerleştirilip, yaptığı yanlış dolayısıyla oradan kovulmasının nedeni itaat ve uyma davranışıdır. İnsanlık cennette itaatsizliği, cennetten düştükten sonra da yıkıcılığı öğrendi. Bu bize gösteriyor ki insan her şeye sahip olsa dahi tek bir şeyden mahrum bırakıldığında diğer her şey zamanla kirlenecektir, istenmeyen duruma gelecektir. İtaat ve itaatsizlik, “insan” olmaya devam ettiğimiz müddetçe hayatımızda yer edinmeye devam edecektir.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.