Evrim Teorisinin Dedesi: Nasiruddin Tusi

Evrim Teorisinin Dedesi: Nasiruddin Tusi
  • 7
    0
    1
    0
  • Darwin ile tanıdığımız evrim teorisi hakkında aslında ilk konuşan isim farklıydı. Belki de hakkında pek fikir sahibi olmadığımız o isim İslam filozofu Nasiruddin Tusi'dir. Azerbaycanlı halk bilimci Memmedhüseyn Tehmasib’a göre Tusi, Nasreddin Hoca olarak bildiğimiz karakterin gerçek kişiliğidir. Doğruluğu tartışılacak olan bu bilgiyi Tusi'nin bilim dünyasına olan katkıları ile karşılaştırdığımızda çok da imkansız bir durum gibi durmuyor.

    Genç yaşlarından itibaren ilme olan iştiyakı Tûsî’yi kısa zamanda üne kavuşturdu. O aynı zamanda mimar, matematikçi, filozof, ilahiyatçı, gök bilimci ve bilim insanıdır.  İslam dünyasında ilk defa bir sistematik etik kitabını yazan kişi oldu. Sisteminde Aristoteles'in ahlak ilkeleriyle Gazâli'nin mistik ve tasavvufi ahlak düşünceleriyle bir arada değerlendirmeye çalıştı. Bir tür sentez arayışında oldu.

    Tusi'nin en önemli eserlerinden biri Ahlak-ı Nasiri kitabıdır. Tusi bu eserinde Darwin'den tam 600 yıl öncesinde onun ortaya attığını düşündüğümüz evrim teorisi hakkında bir kaç bilgiye yer veriyor. 

    Tusi’nin evrim teorisi şu şekilde başlıyor: “Başlangıçta evren eşit ve benzer elementlerden oluşuyordu. Zaman içinde içsel çelişkiler belirmeye başladı ve sonunda, bazı maddeler diğerlerinden daha hızlı ve farklı gelişmeye başladı…”

    Tusi’ye göre kalıtsal değişkenlik, biyolojik evrimde en önemli faktördür. Organizmalar çevreye uyum sağlayabilmek için yeni özellikler geliştirme kabiliyetine sahiptir. Ona göre, 3 tip yaşam vardır: Bitki, hayvan ve insan. Tusi konu ile ilgili çalışmalarında,  gelişmiş hayvan türünün evrim sonucu nasıl insana dönüştüğünü ayrıntılı bir biçimde açıklamıştır.

    Tusi kitabında evrim teorisine yer verdiği bölümünde elementler ile başlayan yolculuğun nasıl insanda son bulduğunu anlatıyor. 

    "Daha hızlı gelişen elementler minerallere, mineraller bitkilere, bitkiler hayvanlara ve hayvanlar insanlara dönüşmüştür. Yeni özellikleri daha hızlı kazanan organizmalar daha değişkendir. Ve bu sayede, diğer canlılar üzerinde avantaj kazanırlar. Bedenler, dış ve iç etkileşimler sonucunda değişir."

    Organizmaların ise çevrelerine nasıl adapte olduğu konusunda şunları söylüyor:

    "Hayvanların ve kuşların dünyasına bakınız. korunma, savunma, ve günlük yaşam için gereken her şeye sahipler. Buna güç, cesaret, ve uygun araçlar (organlar) da dahil… Bu organlardan bazıları gerçek birer silahlar. Örneğin, boynuzlar, dişler, pençeler veya iğneler.” Bazı hayvanlarda bulunan iğneler, tıpkı bir oka benzer. Korunmak için özel bir organı olmayan hayvanlar, (ceylan veya tilki gibi) kendilerini hızlıca kaçarak veya kurnaz zekalarıyla korurlar. Bazılarıysa (arı, karınca ve bazı kuş türleri) kendilerini korumak ve birbirlerine yardım etmek için birlikte hareket ederler."

    Son olarak ise insanın gelişmiş hayvandan nasıl evrildiği konusuna yer veriyor:

    "Batı Sudan’da ve dünyanın diğer uzak köşelerinde yaşayan bazı insanlar. Yaşadıkları bölgelerdeki hayvanlarla çok yakın, benzer alışkanlıklara ve davranışlara sahiptirler. İnsanoğlu, kendisini diğer canlılardan ayıran bazı özelliklere sahip olduğu gibi, hayvanlar, hatta bitkiler alemine uyan özellikleri de mevcuttur. İnsanoğlu meydana gelene kadar, organizmalar arasındaki tüm farklılık doğayla ilgiliydi. Bir sonraki adım, ruhsal mükemmeliyet, irade, gözlem ve bilgi ile ilgili olacak. Tüm bu gerçeklikler, insanoğlunun evrim merdivenlerinde orta aşamada olduğunu kanıtlıyor. İnsan, doğasına bakıldığında daha aşağıdaki varlıklarla ilişkili görünüyor. Ve onu üst düzeye taşıyacak tek şey, iradesi olacak."


    Yorumlar (1)
    • Çok ilginç gerçekten , bilmiyordum.Bu güzel içerik için teşekkür ederim

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.