Kaderinizi Sözleriniz Belirlesin! Pygmalion Etkisi

Kaderinizi Sözleriniz Belirlesin! Pygmalion Etkisi
  • 1
    0
    0
    0
  •         Bazen biz insanlar söylediğimiz sözcüklerin evrende nereye gittiğini bilmeden fütursuzca konuşuruz. Bu kimi zaman iyi yönde olurken kimi zaman da kötü yönde olabilir. Örneğin çok istediğimiz bir şeyi fazlasıyla dillendirdiğimizde ve o şey gerçekleştiğinde bunu 'dilek saati' ya da 'evrene yollanan mesajların kabulu' gibi ilahi bir olay olarak düşünürüz hep. Aslında bu durum o kadar soyut değildir. Gelin size kendi kaderinizin üstünde hükmünüzü arttıracak o bilgiyi vereyim. :)) 

     

           Pygmalion etkisi, ismini Yunan mitolojisindeki bir karakterden alır. Bu mite göre; bir heykeltıraş olan Pygmalion, hayalindeki kadının heykelini yapmaya karar verir. Bitirdiğinde Galatea adını verdiği heykel o kadar güzel olur ki yaşayan tüm kadınlardan daha güzeldir bu heykel. Pygmalion ise kendi yaptığı bu heykele zaman geçtikçe aşık olur ama bu aşkının bir karşılığı olması mümkün olmadığı için tarifsiz bir acı yaşar. Bir gün aşk, bereket ve güzellik tanrıçası Afrodit adına yapılan bir davette Pygmalion, güzel heykelin canlanması için adaklar adar. Evine döndüğünde heykeli öper, heykelin sıcak ve canlı olduğunu fark eder. Adakları kabul olmuştur ve o da hayalindeki kadınla evlenir.

           Bu mitolojik hikayede heykeltıraşın yaptığı şey, istediği şeyin gerçekleşmesi için içtenlikle inanmasıydı. İstediği şey her ne kadar zor hatta imkansız görünse de o istediği için gerçekleşebildi. Çok istedi ve beklentisi de isteğiyle aynı doğrultudaydı. Olayın can alıcı kısmı da burası aslında. Beklenti ve isteğin birbirini destekler nitelikte olması.

     

       Pygmalion Etkisi Hakkındaki Önemli Bir Deney

           Kendini gerçekleştiren kehanet üzerine deneyler de yapılmış. En çok dikkat çekeni ise Rosenthal’ın 18 öğretmen ve 650 öğrenci üzerinde yaptığı deneydir.

          California’da bir ilköğretim okulundaki çocuklara IQ testi uygulanmış ve gerçek sonuçları sadece yetkililer biliyor ve test sonuçları birbiriyle pek fark göstermiyor. Yetkililer, rastgele çocuklar seçerek (çocuklar da gerçek test sonuçlarını bilmiyorlar) öğretmenlere bu çocukların test sonuçlarının ortalamanın üzerinde olduğunu ve ilerde başarılı olabileceklerini anlatıyor. Halbuki seçilen çocuklar ortalama seviyedeki öğrenciler.

          Bir yıl sonra öğrencilere bir IQ testi daha uygulanıyor ve aslında ortalama seviyede olup, öğretmenlere yüksek seviyede oldukları söylenen öğrencilerde diğerlerine nazaran daha büyük bir gelişim olduğu gözlemleniyor. Özellikle küçük yaşlarda, öğretmenlerin öğrencilerin potansiyelleri üzerine olan düşünceleri, öğrencilere karşı davranışlarını ve yaklaşımlarını etkileyerek, çocukların daha başarılı olmasını sağladığı ortaya çıkıyor.

          Öğretmenler, potansiyeli olduğunu düşündükleri çocuklara derslerde daha fazla ilgi gösterdiklerinden dolayı (özellikle olumlu geri bildirimler aldıkları için) bu öğrenciler diğerlerine göre daha fazla gelişebilmişlerdir. Tersi olarak da olumsuz geri bildirim alan öğrenciler de başarılarında bir düşüş yaşamışlardır.

          Benzer bir durum iş hayatı için de söylenebilir. Müdürünüz sizde bir potansiyel olduğunu düşündüğünde size daha çok iş verir, daha iyi yorumlar yapar veya toplantılarda daha çok söz hakkı tanır. Bu sayede kendinizi daha çok geliştirme fırsatı yakalamış olursunuz. Yine tam tersi bir durum da geçerli olabilir. İş verilmediğinde ya da söz hakkı verilmediğinde başarınızın düşmesi de muhtemeldir.

     

          Yani kısacası bu hayatı kendimizi inandırdığımız kadarıyla yaşıyoruz. Elbette herkesin potansiyeli ve verimli olduğu alanlar farklı fakat Theodore Roosvelt'in de dediği gibi 'İnanmak başarmanın yarısıdır.' Kendinize inanıp motive ederek kaderinizin gidişatını ellerinize aldığınız bir yazgı diliyorumm.. :)

     

    kaynakça: 1


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.