Dünyanın her noktasında kadın olmak yeterince zor iken, kimi zaman bu zorluğun üzerine farklı varoluş sancıları eklenebiliyor ve zaten zor başlamış olan hayatlar çok daha zor bir hal alabiliyor. Mısırlı feminist yazar ve aktivistin kaleme aldığı, birçok kadının hayat hikayesinden yola çıkarak yazılan “Sıfır Noktasındaki Kadın” isimli roman, Ortadoğu’da fahişelik yapmanın sıfır noktasında yaşamak olduğunu çok çarpıcı bir hayat hikayesiyle anlatıyor.
Kitap, Mısır’da doğan Firdevs isimli bir kadının çocukluğundan itibaren başlıyor. O dönemde İslam ülkelerinin çoğunda yaygın olan ataerkil bir aile yapısında dünyaya geldiği için, aile içi erkek şiddetinden akraba tacizine kadar çok küçük birçok kötü durumla yüzleşmek zorunda kalıyor. Çocukluğunda, babasının annesine uyguladığı fiziksel şiddetin yanında bir de evdeki erkek ve kız çocuk ayrımını oldukça yakından gözlemliyor. Zamanla babasının ve annesinin vefatıyla eğitim için ailesinin evinden ayrılıp amcasıyla yaşamaya başlayan Firdevs, ergenliğe girdiği zaman kafasında birçok konuda şüphe ve endişeler yaşamaya başlıyor. O dönem Mısır'da yaşayan çoğu genç kızın aksine ortaokulu bitirme fırsatı eline geçiyor ve altın bilezik olarak adlandırdığı ortaokul diplomasını eline alıyor. Fakat yine de hayatının en kötü günleri, amcasının eşinin Firdevs’i 60 yaşından büyük bir adamla evlendirmesi ile başlıyor.
Kocasıyla başlarda yalnızca küçük tartışmalara girerken zamanla tıpkı çocukluğundaki gibi şiddete maruz kalan Firdevs, sonunda o evi terk ettiği zaman o dönemde Mısır’da evsiz bir kadın olmanın ne demek olduğuyla yüzleşiyor. Ev içi şiddet zaten mevcut bir sorunu iken, bu şiddetin farklı versiyonlarına sokakta maruz kalmak onu oldukça zor bir duruma sokuyor ve belli bir süre sonra kendisini seks işçisi olarak buluyor.
Hikayenin devamı Firdevs’i hapishaneye götürürken, Mısırlı feminist yazar Neval El Saddavi onunla iletişime geçiyor ve hikayesini öğreniyor. Firdevs, tutuklu kaldığı süreden idamına kadar kimseyle konuşmak dahi istemezken Neval El Seddavi’ye hayatında olan her şeyi anlatıyor. Bunları anlatırken de, kendisinin sıfır noktasında olduğunu eklemeyi unutmuyor. Çünkü Mısır’da, İran’da, Afganistan’da ve kadının bir erkek kadar insan sayılmadığı her ülkede sıfır noktasında olmak; kadına yüklenen namus görevini yerine getirmemekle suçlanmaktır. Bu görev kadınlara doğdukları andan itibaren eril zihniyetler tarafından yüklenmiş olup, yerine getirilmediği taktirde kadını birçok tehdit unsuru ile yüz yüze bırakabiliyor. Kitabın belirli bölümlerinde, Firdevs’in seks işçiliği yaptığı sırada aslında bunu bir meslek olarak icra etmesine rağmen karşısındaki kişiler tarafından birçok kere şiddete maruz kalabiliyor. Bu şiddeti uygulayanlar kimi zaman normal bir esnaf, kimi zaman bir polis, kimi zaman da bir Arap prensi olabiliyor. Şiddetin kim tarafından uygulandığına dair ortak olan tek bir özellik var: Eril zihniyetler.
Neval El Seddavi, kendi ülkesinde kadınların daha insanca yaşaması için birçok çalışma yaparken bu eylemleri sebebiyle hapse atılan binlerce kadından yalnızca birisi. Kendisi kadın sünnetine karşı yaptığı eylemlerle 9 yıl boyunca hapiste kalması, Firdevs’in hikayesinin aslında birçok kadının hikayesiyle aynı olduğunu bizlere göstermektedir.
Yorum Bırakın