Masallar Ve Toplumsal Cinsiyet #2: Kurbağa Prens.

Masallar Ve Toplumsal Cinsiyet #2: Kurbağa Prens.
  • 17
    0
    0
    6
  • Masallar ve Toplumsal Cinsiyet adlı serimizin 2. bölümü ile karşınızdayız.. Bu kez Kurbağa Prens masalını incelemeye çalışıyoruz. (Serinin ilk içeriğine hala göz atmayanları buraya alalım: Masallar Ve Toplumsal Cinsiyet #1: Pamuk Prenses Ve Yedi Cüceler. ) Masalın ana hatları herkes tarafından bilindiği için, masaldan üstünkörü bahsedeceğim. Aynı şekilde bu masalda da tıpkı pamuk prenses ve yedi cüceler masalındaki gibi üstün bir güzellik tasviri yapıldığının da altını çiziyorum..

    Topuyla oynayan Prenses, topunu suya düşürür ve ağlamaya başlar. Gölden çıkan kurbağa topunu ona verecektir ancak buna karşılık prensesten kendisiyle ''tabağını, bardağını ve yatağını'' paylaşmasını ister. Bu kısımda prensesin dışarıya çıkmasıyla veya kimseyle konuşmamasıyla ilgili herhangi bir ifade yer almamaktadır. Ancak prenses bu olayda dolaylı yoldan cezalandırılmaktadır. Burada hem bize hem prensese, eğer evde oturmazsan dışarıda başına kötü şeyler gelir, özellikle de 'erkekler' tarafında kötü şeylere maruz kalırsın mesajı verilir.

    Kadınlar ataerkil toplumda çok şiddetli sıkıntılar yaşasalar bile başlarındaki erkeğe karşı çıkan kadın sayısı elimizdeki parmak sayısını geçmeyecek kadardır. Herkes sistemi o kadar çok içselleştirmiştir ki, erkeğin otoritesi altında ezilmek kadın olmak anlamına gelmektedir. Alışkın olduğumuz masallara konu olan prensesler, çok kötü günler geçirmelerine rağmen her türlü acıya alışırlar. Boyun eğerler. Asla karşı çıkmazlar. Kendilerine söylenen her şeyi kabul ederler ve istisnasız biçimde baştaki otoriteye itaat ederler. Çektiği acılar yüzünden harap olmuş kadınlar masallarda en çok işlenen figürken; kaderlerine karşı çıkan, dimdik, cesaretli, iradeli kadınlar ana akım masalların konusu olamazlar. Daha çarpıcı olan nokta ise, kadınlar bütün acılarına rağmen asla ve asla evlerini terk edip, kendilerine yeni bir hayat kurmazlar. Hatta bunu düşlemezler bile.. Bugün incelediğimiz Kurbağa Prens kitabının prensesi de nitekim bu durumu destekler nitelikte tavırlar gösterir. Prensesin babası kızına mutlu musun diye sorduğunda, kızından evet babacığım yanıtını alır. Bunun üzerine baba ''Bak benim biricik güzel kızım, bu mutluluk verdiğin sözü tuttuğun için sana bir ödül.'' der. İtaatkar kız sözünü tuttuğu için ve ataerkil toplum çerçevesi dışında davranışlar sergilemediği için Kurbağa Prens ve Prenses yıllar boyu mutlu yaşarlar. Hatta diğer insanlar ders alsınlar diye başlarından geçeni herkese anlatırlar.

    İncelenen masalda, kadının itaatkarlığına karşın erkeğin itaat ettiren olması yine dolaylı yoldan vurgulanmıştır. Prensesin topunu suya düşürmesi sonucunda, kurbağa prens ve prenses bir anlaşma yapar. Anlaşma karşılığı yukarıda belirttiğim gibi prensesin 'tabağını, bardağını ve yatağını' paylaşması yönündedir. Prenses kurbağanın her istediğini yapmaya hazırdır.. Kurbağanın bu dolaylı yaptırımına sesini çıkarmaz ve boyun eğer. Masalın ilerleyen kısımlarında da, prenses babası  tarafından sözünü tuttuğu için ödüllendirilir. Masallarda babanın otoritesine yapılan göndermeler ise doğrudandır. Örneğin, saat 12'ye gelince otoriter baba yatma zamanının geldiğini bildirir ve herkesi yatağına gönderir. Yine prenses evlenmek istediği zaman, babasından izin alması gerekmektedir. Babalar izin verirse evlenilebilir, aksi takdirde evliliği düşünmek bile mümkün değildir.

    Masalla ilgili literatür derlemelerinden edindiğim bilgilerden sonra, kendi fikirlerimden bahsetmem gerekirse öncelikle masalda beni en çok rahatsız eden kısma karar vemekte zorlandığımı belirtmek istiyorum.. Gerçekten şu anki bilincimizle bu masalı incelemeye çalıştığımızda, insan durup ''Bize ne yapmışlar?'' diye düşünmekten kendini alamıyor.. 

    Bahçede oynarken topumuzu kaybettiğimizi düşünelim.. Bir yabancı topumuzu bize geri getirme konusunda yardımcı olmak istiyor.. Ama bu yardımın karşılığında bizden talep ettiği şeyler ne kadar çirkin? Tabağını, bardağını ve yatağını paylaşmak?! Bir yabancı benim kaybettiğim topumu bulup bana getirdiğinde niçin akla ve mantığa bu kadar saçma gelen isteğini sırf söz verdiğim için yerine getirmek zorundayım? Niçin bir yabancı ile yatağımı paylaşmak zorundayım? Niçin bu konudan babama bahsettiğimde babam bana ''ama kızım söz verdin.. verilen söz tutulur..'' tarzında koşullardan bağımsız ve genelgeçerliği sorgulanması gereken bir dayatmada bulunuyor? 

    Daha birkaç gün öncesine kadar topuyla oynayan bir prenses, nasıl oluyorda birkaç gün sonra evlenilmesine ses edilmeyecek bir hale geliyor? Bu prenses, topuyla oynayan ve aynı şekilde topuyla oynamaya devam etmesi gereken bir çocuk değil mi? Niçin günler içinde bir prenses ile evleniyor ve bu bize mutlu bir sonmuş gibi lanse ediliyor?

    Bu masalı, bütün bu söylediklerime rağmen okuyalım. Ama masalın işleyişi bize anlatılandan daha farklı olsun. Topunu kaybeden prensese yardım eden kurbağa, yaptığı yardıma bir karşılık biçmesin mesela. Arkadaş olsunlar. Yahut kurbağa prensese yardımına karşılık yukarıdaki rahatsız edici isteğini talep ettiğinde, prenses asla böyle bir şey yapmayacağını söylesin. Ya da bu istek karşısında kafası karışan prenses, babasına danıştığında babası ona 'Benimle bunu paylaştığın için teşekkür ederim. Verdiğimiz sözleri tutmamız gerekir, bu doğru. Ancak bazı doğrular, koşullar karşısında yeni doğrulara dönüşebilir.'' cümleleriyle başladığı bir konuşma yapabilir.. Bu ihtimallerin hepsi genişletilebilir ve daha iyi bir hale getirilebilir.

    Çocukluğumuzda okuduğumuz yahut dinlediğimiz bu masalı, bugünkü bilincimizle incelemeye çalıştığım bu içeriğin sonunu getirirken, çocuklara masal okumanın gerekliliğinin bir kez daha altını çiziyorum. Elbette, çocuklarımıza daima masal okumaya devam etmeliyiz. Ama okuyacağımız masallar bugünkü bilinç düzeyimizce kabul edilebilir olmalı.. Masal okurken dikkat etmemiz gereken şeyleri öğrenmek ve alternatif sonlar oluşturma üzerine fikir edinmek için bir önceki yazıma göz atabilirsiniz.

    İçeriğin sonuna dek sabırla okuduğunuz için teşekkür ediyor, yarın gözlerimizi daha eşit bir dünyaya açmamızı diliyorum!

    KAYNAKÇA : Güvençer, Ş. (2011), Kurbağa Prens, Grimm Kardeşler, Timaş Çocuk, İstanbul

    Masallar ve Toplumsal Cinsiyet: Kadın Kimliğinin Ataerkil Söylemlerle Yeniden Yapılandırılması / İpek Artun


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.