"Kafka, karabasanlarında gördü belki seni, ama adlandıramadı.
(Ya da girmedin onun düşlerine)
Bilseydi, senin gibi bir yer var yeryüzünde
en korkunç kitabın konusu sen olurdun.
Tolstoy bilseydi seni
soyluluğundan bin beter utanırdı.
Ve kimbilir belki yazarlığından
-şimdi benim utandığım gibi-
Avvakum bilseydi yakınında senin gibi bir kent olduğunu,
Kafkasları aşıp çile çekmeye sana gelir,
senin mağaralarında yaşardı.
Dostoyevski sürülseydi sana
Yer Üstünden Notlar'ı yazardı
ya da Suç ve Suç'u..."
Ön ve Sonsöz bölümünden.
Ferit Edgü'nün 1977'de yayımlanan "O" yahut bilinen adıyla "Hakkari'de Bir Mevsim" şiirsel bir dille, toplumsal gerçekçilik etkisinde kaleme aldığı romanıdır. Yazarın ustaca anlatımıyla, okudukça içine çeken samimi bir dili var. mekanlar ve kişiler öyle bir tasvir edilmiş ki, tıpkı film karesi gibi zihnimizde canlanıyor.
Ki zaten 1983 yılında Erden Kıral tarafından beyaz perdeye uyarlanan bu roman, 1984 Berlin Film Festivali'nde 4 ödül almış.
Edgü, 1964'te er-öğretmen olarak gittiği Hakkari'nin Pirkanis köyünde (günümüzdeki adı Işıklar) yaşadıklarını yıllar sonra düşle gerçeği bir arada kurgulayarak bu romanında anlatmıştır.
Kitap, kendini sürgün ya da kazazede olarak tanımlayan isimsiz kahramanı, -gerçekleşip gerçekleşmediği belli olmayan bir kaza sonucu- kendisini yabancı bulduğu bir zaman ve mekanda bulmasıyla başlar. Kahraman denizden dağa düşmüştür. (Ki burada bahsi geçen deniz kazası, sürgünlüğü ya da mecburiyeti gizlemek adına kullanılan bir metafordur. Kazazede bir sürgündedir esasında, kendi iradesi dışında bilmediği uzak diyarlara gelmiştir.) Hak. kentinin Pir. köyündedir. (Kitapta Hakkari ilinden ve Pirkanis köyünden bahsedilirken bu kısaltmalar kullanılıyordu.) Adını, hatta aynadaki yüzünü tanıyamayacak kadar kendine yabancıdır.
Bilemediği, tanımadığı insanlarına arasındadır. Daha önce hiç duymadığı bir dili konuşur insanlar. Bu durumu başta yadırgasa da, ondan kaçmaz. "Onlara dilimi öğretmek yerine; onların dilini öğrenmeyi, onların dilinden konuşmayı denedim" diyerek yeni yaşama uyum sağlamaya koyulur.
Roman boyunca aynı zamanda anlatıcı olan ana karakterin ismi hiç geçmez. "O" bir sürgün, bir kazazede, denizci ya da öğretmendir. Kendisi de tam olarak ne olduğunu bilmez. Geldiği köy, kimliğini inşa etmesinde bir nevi aracı rolü üstlenir.
Yazarımız aydın-köylü çatışmasını, çevresiyle uyum sağlayaman bireyin sorunlarını ustalıkla anlatmış. Az kelimeyle birçok şey anlatabilen yazar, kitabın bölümlerini çok uzun tutmamıştır.
"...Aladdin geliyor. Gece.
Hoca benim kardeş hasta, diyor.
Nesi var, diyorum.
Ateşi var çok, diyor. Ölecek.
İlaç vereyim mi, diyorum.
Hayır, portakal ver, diyor.
Portakal yememiştir hiç..."
Bu roman, içimizde Ferit Edgü hayranlığını uyandıracak, birden yazarın bütün kitaplarını okuma isteği yaratacak cinsten bir kitaptı.
Hepinize tavsiye ederim.
Yorum Bırakın