Hayat, varoluşçu filozofların çoğuna göre; uyumsuz ile doğa karşısındaki mücadeleyi kapsayan bir deneyimdir. Bu uyumsuzluk Sartre'a göre ‘ varlıkta bir delik açarak yokluğu bulmak’ ifadesinde vücut bulur. Yapıttaki anlatıcı ben’in özünde, karşı taraf aracılığıyla bir delik açılması halinde, yokluğun, her iki taraf için de mevcut hale geleceğini söylemesi bu yüzdendir.Deklare daha ilk dizede ‘Beni benden alırsan/seni sana bırakmam’ şeklinde gerçekleşir. Bencil ben’ olası deliği, grotesk bir akvaryumdan görmemizi hedefler. Grotesk akvaryumun içerisinde okuyucular,dinleyiciler,izleyiciler..kısacası kitle toplumu yaşamaktadır. Grotesk; Philip Thomson'un deyişiyle 'soğuk ya da yabancılaşmış dünyanın ifadesidir, başka bir deyişle tanıdık dünyaya, onu aniden tuhaf kılan bir perspektiften bakılır (varsayım olarak bu tuhaflık, komik ya da korkutucu veya her ikisi olabilir) ' Eserdeki bencil ben’in iletişime geçtiği kitle , hergün cinayet ve intiharların gerçekleştiği, bir zamanlar kardeşliğin kol gezip ,sığınan yabancı uyruklu vatandaşların,göçmenlerin yerleşmesi,nüfus oranlarının şişirilmesiyle birlikte ,iktidarın erilleştiği bir ülkede yaşamaktadır. Bu ayrıntı ‘Yanıbaşımda olsan da/ bir adım bile atmam‘ dizesinde, tekinsizliğin doruğa çıktığı alt metniyle birlikte ortaya çıkar.G.Marquez “insanı kaçınılmaz olarak grotesk haline getiren şey onun tam da kargaşalı doğal dünya üzerine kültürünü empoze etme çabasının niteliğidir.’ der. Bu empoze durumu,eserin üçüncü dizesinde ‘ Kadrimi kıymetimi/ sana olan sevgimi/bilmedin bileceğin yok’ şeklinde yansımıştır. Bencil ben, toplumu; yaptığı iyi şeyleri görmemekle suçlar. Ve bunun sonsuza kadar aynı şekilde devam edeceğini düşünmektedir. Çünkü ‘ Yalancı dostlarından/ elalemin lafından/ geçmedin geçeceğin yok…’ diyerek, toplumun dinler ve kültürler arası alışverişinin yozlaşıp,bio-iktidarı doğuracağının altını çizer. Faulcoult bio-iktidar kavramında; İktidarın hükmettiği bölgedeki insanların canı yerine, hüküm alanının genişlemesini hedeflediği için ,vatandaş olgusunu önemsemeden, içerisindeki insanların canına kolaylıkla kıyıp, iktidarını koruduğunu açıklar. Anlatıcının kastettiği yalancı dostlar* kitleyi etkisi altına almış bio-iktidardır.
‘ Bu gönül az mı kahrını çekti/ sensiz aşkım neye yarar ki? ‘ dizesinde toplumsuz var olamayacağını bildirir. Bütün negatifliklerine rağmen, toplum için var olduğunu, özden önce gelen varoluşunu*, toplum ile inşaa ettiğini kabullenmektedir. ‘ Kaç kere kırdın/yerlere attın/yaralı kalbim affeder mi? ‘ dizesi, toplumun bio-iktidar ile birlikte defalarca canını yakmasına rağmen, bencil ben’in eylemsel absürtlüğünü simgeler. Kieerkegaard ‘ben rasyonel bir varlık olarak mantığım ve amacım doğrultusunda, düşüncelerimin yansıttığı biçimde hareket etmek zorundayımdır: Başka bir şey yaptığımı sanmam da mantığımın ve düşüncelerimin doğrultusunda olur, kısacası başka türlü hareket edemem ve yine hareket etmemin zorunlu olduğu yerdeyimdir... Absürd ya da absürdün erdemiyle hareket etmem inancımın doğrultusunda olur... Hareket etmek zorundayım fakat düşüncelerim yolu kapatıyor ve olasılıklardan birini alarak şöyle diyorum: Yaptığım hareket budur, başka türlü yapamam çünkü buraya düşüncelerimin yansıtmasıyla getirildim.’ diyerek absürt eyleme ışık yakar. Aynı ışıktan faydalanan Tilbe, bir sonraki kıtada, anlatıcı ben’e ‘ Sevgilim canım dedikçe/kendini gizledin durdun’ dedirtir. Burada; toplumu olduğu şekilde kucakladığında ,kitle toplumu haline gelen çoğunluğun, parçalara bölünerek yok-olmasından dem vurur. Devamını ‘ Peşinden sürüklendim ben/çok mu değerli oldum?’ dizesi alarak,aynı toplumun refahı,özgürlüğü için mücadele verişinin karşılıksız kaldığına değinir.Bu değini kendini pasifizm’e davet etse de, bio-iktidarın bu pasifizm’i yok ederek ortadan kaldıracağını öngörmektedir. ‘ Bir aşk var bir de aşık / içiçe karmakarışık /seninle hiçbir alakası yok…’
seninle hiçbir alakası yok…’ dizesinde kitle üyesi olmak ile vatandaş olmak arasındaki dinamiklerin farklılığının, vatandaşlık kavramı ve
aidiyet hislerine yön verdiğini açıklar. Bu açıklamayı, yadırgatma efektiyle ‘ seninle hiçbir alakası yok’ diyerek finallendirmesi, aidiyetin
kimlikle,toprakla,devletle,iktidarla alakasız olduğunu göstermektedir. Eser son bir tekrarlamayla,dairesel yazgısının,bio-iktidar ve kültürel yozlaşmalar sona ermezse, kitle, toplum normlarına geri eğilim göstermez, mücadele etmesse devam edeceğini
simgeler. Spiral bir anlatıyla kapanan final, bioiktidarın yazgısını micro kitle aracılığıyla vurgulamasıyla ‘ Yalancı dostlarından/elalemin lafından/geçmedin geçeceğin yok.’ ’’ dizesiyle son bulur. Yazgı tekrar ve tekrar yinelenir. tekrar ve tekrar...
Yorum Bırakın