Uçurum Kıyısından Çocuk Yakalamak: Çavdar Tarlasında Çocuklar

Uçurum Kıyısından Çocuk Yakalamak: Çavdar Tarlasında Çocuklar
  • 5
    0
    0
    1
  • 1919 doğumlu Amerikalı yazar Jerome David Salinger (J.D. Salinger)' ın kaleminden çıkmış, ülkemizde ilk olarak "Gönülçelen" olarak basılmış fakat şu an raflarda "Çavdar Tarlasında Çocuklar" adı ile yer alan kitap, zamanında ahlaki sebeplerden ötürü sansürlenen fakat sonralarında okullarda en çok okutulan kitaplardan biri olmuştur. Kitap edebiyat dünyasındaki eleştirmenleri ikiye ayırmış durumda. Bir grup eleştirmen ergenlik dönemindeki bir çocuğun şımarıklığı ve gençliği olarak bakıyor ve bunun gereksiz bir tavır olduğunu düşünüyor, diğer grup ise yine ergenlik dönemindeki bir çocuğun yaşadığı iç savaşı ve duygu kontrolünü sağlamaya çalıştığı olarak yorumluyor.

    Kitabın baş kahramanı Holden, dördüncü kere okuldan atıldıktan sonra ailesine durumu açıklayamayacağı için eve gidememesinin üzerine sağda solda geçirdiği pek inişli çıkışlı 3-4 günü anlatıyor. Kitabın son çeyreğine kadar adının nerden geldiğini anlayamamamla birlikte, Holden'ın "Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim." cümlesiyle anlamlandırmaya başladım. Kitap boyunca Holden'ın iç dünyasıyla birlikte yaşıyorsunuz. Holden, 17 yaşında çok umutsuz, hiçbir hayat gayesi olmayan ve her şeyden nefret eden (kardeşi Phoebe ve vefat eden kardeşi Allie hariç), özellikle hayatında olan veya geçmiş insanları çokça eleştiren bir genç. Ülkemizde aileden kopuş ve kendi ayakları üzerinde durma yaşı 18 olarak kabul edilse de, Holden'ın yaşadığı yerde bu yaş sınırı daha küçük ve bu durum aslında akademik başarısının pek de iyi olmadığı bir gence büyük yük olur. Bu sorumluluğu almak zorunda olan insan, bireyselleşme sürecinde hayatta kalabilmek için üretmek ve hayatını düzene sokmak zorundadır. Topluma yabancılaşmış, kendini soyutlama içgüdüsünde hisseden Holden, yatılı okuldan atıldıktan sonraki birkaç gününde ailesine yakalanmamak uğruna birçok kişiyle muhatap oluyor. Kitapta bahsettiği herkes için acımasız eleştirilerde bulunan Holden, aslında hepimizin içinde kalan bastırılmış birçok tepkiyi gösteriyor. Çok gündelik ve yer yer argo kelimeler kullanan yazar oldukça tepki çekmiş. Fakat 17 yaşındaki bir ergenin duygu durumunu ve hissettiklerini yansıtırken bu karmaşayı ve Holden'ın ikili ilişkilerinde yaşadıklarını kendine özel yorumlama şekliyle ele alınca bu üsluptan uzaklaşmak ne kadar doğru orası tartışılır.

    En başta okumak istemeyişini, okula gitmek istemeyişini iç isyana çeviren Holden için okuldan atılmak aslında sanıldığı kadar da kötü bir durum değildi. Çok zengin babası, oldukça az bahsi geçen annesi ve Hollywood film yazarı abisi tarafından yeteri kadar sevgi görmemesi, bu denli yoğun bir duygusal dalgalanmaya bürünmesinin çok büyük bir etkisi. Devamında gelen dini inanç, cinsel hayat ve arkadaşlık ilişkilerinde de çok fazla sorun yaşaması Holden'ın umutsuzluğunu, karamsarlığını kar topu misali büyütmekte. İç isyanını farklı şekilde yansıtan Holden'ın toplum içerisinde kendini kabul ettirme gayesi ona ezik hissettiriyor ve karşısındakine veremediği tepkileri, şiddet içerikli (genelde vurma, yaralama, işkence vb.) sahnelerle hayal ediyor. Kitabın çoğu yerinde verilen tepkileri "tuhaf" olarak görülebilir veya anlatılan birkaç gün çok şiddetli ya da çok sıkıcı gelebilir ama bu durum Holden Caulfield'ın gözünden bakana kadar devamlılığını sürdürür.

    Kitabın kahramanının bulunduğu durum bilimsel olarak da ispatlanmış olup (Ergenlik dönemi: Fiziksel ve duygusal süreçlerin yol açtığı, cinsel ve psikososyal olgunlaşma ile başlayan, bireyin bağımsızlığını ve sosyal üretkenliğini kazandığı ayrıca duygusal sarsılmaların yaşandığı bir dönemdir. https://www.sagligim.gov.tr/ergen-sagligi/ergenlik-donemi.html) 12 ile 20'li yaşlar arasında kadar yaşanan bir süreçtir. Her ne kadar çocuk, ergen veya genç olarak tanımlasak da kitapta özellikle insanlar hakkında yaptığı yorumlar yer yer "gerçekten de doğru söylüyor" düşüncesine sürüklüyor. Aykırılığı, boşvermişliği, gözü dönmüşlüğü bu kadar gerçekçi anlatımla ele alıyor olması okuyucunun benimsemişliğini gerçek hayatla harmanlıyor. Günümüzde birçok ergenlik dönemindeki gencin yaşadığı yegane sorunları ele alıyor. Aslında hafife alınmaması gereken bu dönem çoğu insanın yetişkinlik döneminin aynası niteliğinde.

    Kitabın sonunda her şeyi bırakıp bir cesaretle batıya gitmesinden vazgeçmesi, kardeşi Phoebe'yi lunaparka götürmesiyle gerçekleşiyor. Bu son, bize birçok mesaj veriyor. Çok basit bir çocuk eğlencesinin bile onu böyle bir yoldan döndürmesi aslında kendi çocukluğuna, çocukluk yaşamaya özleminden kaynaklanıyor. Holden'ın içinde kalan çocukluk uktesi, belki de onun yetişkinliğe geçişini yöneten asıl süreçti.

    "Hayattaki en büyük şanslardan biri, mutlu bir çocukluk geçirmektir."  - Agatha Christie


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.