Film Demoktratik Ulusal Kongre’sinde Vietnam Savaşı karşıtı protesto düzenleyen yedi kişinin yargılanmasını işliyor. Başta Amerikan yargısının eteğine sığınırken, işlerin değişeceğini ve filmin ortasında tarafımızı belirleyeceğimiz gerçek hikayeden uyarlanan bir yapıt izliyoruz.S onunda yine Amerika’nın kazandığı izlemini yaratan filmi beğendiğimi söylemek isterim. Yönetmen Aaron Sorkin’in kalemi gerçek hikayeyi akıcı bir şekil vererek kurgular. Bu yüzden filmin kurgusu ve senaryo yazımı açısından gerçekten bir seyirci uyarıcı. Bir anda kendinizi, Şikago yedilisinden biri olarak görebiliyorsunuz, hippilere ve anarşistlere karşı olsanız bile.
Sinema gözüne gerekirse ansambl oyuncu kadrosu çok sağlam. Bunun diyalogların ilgi çekiciliğinin etkisi var diye düşünebiliriz elbette ama film bir bütündür ve kötü oyuncular iyi senaryoyu bile berbat edebilir. Mesela Colin Farell, tabi konunun onunla bir alakası yok. Mark Rylance mı ? Yoksa Eddie Redmayne mi ? Yoksa Sasha Baron Cohen mi ? Yoksa Nixon’ı ..pardon… Yargıç Julius Hoffman’ı canlandıran Frank Langella mı daha iyiydi buna Akademi karar verecek ama ödül sezonunda buralardan adaylıklar çıkacağı çok açık.
Filmi izlerken çok fazla soru sordum kendime. Hangi yönelim bizi adalete, eşitliğe ve Dünya barışına götürecek ? Jakoben bir yaklaşım sergilemek mi daha doğru yoksa anarşist bir tutum mu ? Kan akacak ama bu kimin kanı olacak ?
Bir film seyirci toplayıcı şovuna rağmen bu soruları sordurtabiliyorsa ona iyi bir puan verilmesini düşünüyorum. Güncelliğini yitirmiş bir siyaseti gün yüzüne taşıma sinemanın ve edebiyatın işi olduğu açık ama hala eski usül tekniklere başvurmak ne kadar doğru diye sorabiliriz. Akımlara inanan biriyim, ama bu dönemde hala Tolstoy kalitesinde yazabileceksiniz, onun döneminde yazdığı gibi yazmasını sorun etmeli miyiz ?
O yüzden puanım 7.7 civarında olacaktır. Çünkü ben hala bu modası geçmiş filmlere kredi veren biriyim.
Yorum Bırakın