Birini sevmeye başlamak işin en kolay kısmı .Çorap söküğü gibidir çünkü. Ufak bir tebessümle başlayan o hissin, artık adına ne demek isterseniz deyin, devamının nasıl geldiğini fark edemez insan. Küçücük anlar ,küçücük kırıntılara dönüşür, dolmaya başlar içine, anlamazsın. Günler geçtikçe, anılar biriktikçe o kırıntılar büyür, ağırlaşır. İçindeki bu yükü hissetmezsin, hatta hafiflemiş hissedersin kendini, ayakların yerden kesilmiş, adeta rüyalar alemindesin. Seviyorsun, hemde çok. Sen yoksun artık, senden öte bir şey var içinde, onun yarattığı yükü midendeki kelebekler olarak görüyorsun. Çok seviyorsun. Kimilerine göre aşıksın belki de, aşk denen basit bir kelimeyi tanımlayabilmişlerse eğer. Anlamsız geliyor her şey. Birine bu kadar bağlanmak mümkün mü? Düşünmüyorsun ilerisini. Gerek yok çünkü. Çok mutlusun. Bağlanmışsın. Sen varsın. Sevdiğin var. Tek bir sözü bile yetiyor gerisini unutmana. Ne saçma.
Ama öyle bir an geliyor ki, o tek bir sözü bile yetiyor, bütün her şeyi silip atmaya. Ne yapacaksın şimdi? Kaldın. Ortadasın. Yok yanında kimse. O yanında olacaktı çünkü. Hep seninleydi, seninle kalacaktı. Peki ne oldu? Gitti. İçindeki kelebeklerden mi yardım isteyeceksin? Bak hadi içine, ölmüşler mi öldürülmüşler mi? Hala çırpınan vardır eminim. Yaşamak için çabalayan, kendini hatırlatacak olan vardır. Devam da eder yaşamaya, sen izin verdikçe. Kanatlarının canını acıttığını anlayana kadar çırpar o kelebek. Peki ya anladıktan sonra? Hani kırıntılar vardı, büyüyüp her yerini kaplayan, nasıl bu hale geldiğini bu kadar büyüdüğünü fark etmediğin. Sıra onlara gelir. Yeri kalbin değildir artık. İnsanlar konuşur, unut derler, at kafandan bitti gitti. O yok artık. Ama bilmezler, anlayamazlar her bir kırıntıyı içinden atmaya çalışırken, canının nasıl parçalandığını. İçinde yaşayanı öldürmeye çalışırken, kendin de yok olursun. Yapılan her hareket, canından bir parça da götürüyor. Onu öldürmenin, intihar etmekten bir farkı yok artık.
Zaman var bir de. Zaman her şeyin ilacı. Bu da başka bir yalan. Zaman, insanın kendine yalan söylemesinden başka bir şey değil. Unuttum onu artık ben, kaç zaman geçti. Bir resmini görüyorsun, bir yerde adını duyuyorsun, bir bakmışsın başladığın yerdesin. E hani çok zaman geçmişti, unutmuştun onu? Yalan. Kendini kandırırsın ve kandırdığın şeye inanmak daha kolay gelir, en azından olması gereken odur. Düşünmek acı verir çünkü. Belkilerle yaşanmaz. Ama hep bilirsin. İçini acıtan da acıyı dindirecek olan da odur. Zamana kapılmaya devam edersin. Beklersin, beklediğini farketmeden. İçindeki yük azalmıştır evet. Ama bitmiş midir? Bitecek midir? Sanmam. O kırıntıların, umuda dönüştüğü bir çizgi vardır ki, gidip gelmesi en tehlikeli yol o olur. Umut dolu bir dağı yıkmak hepsinden daha zordur. Çünkü sen hala, aşkın, sevginin, kelebeklerin nefrete dönüştüğünü sanırsın. Ve tek bir söz bile o dağı baştan oluşturmaya yeter. Ve sen o dağın içinde hapsolur, onu içinden terk etmeye çalışırsın.
Seni içimden terk ediyorum...
Hem şiirleriyle,hem kitaplarıyla çoğu insanın kalbine yer edinmiş biridir Kahraman Tazeoğlu.Geçmişte aşk sandığım duygularla okuduğum şiirlerini,şimdi tekrar okumak çok farklı bir his benim için. Her okuyuşumda farklı anlar yaşattırıyor bana.Bu şiirin bendeki yeri ayrıdır.İlk okuduğum şiirlerinden olmasının da etkisi vardır belki de.Birini çok severken,ondan vazgeçmenin verdiği duyguyu çok güzel anlatır.
Binmediğim hiç bir otobüs
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam
Hep ona geç kalıyorum
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terk ediyorum
Susmaktan yoruldum
Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri
Efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı, yanağıma varmadan öldürüyorum
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
Seni içimden terkediyorum
Ne unutacak kadar nefret ettin
Ne hatırlayacak kadar sevdin
Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum
Beni hep bulmamak için aradın
Yanılgımdın
Yandığımdın
Yangındın
Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsada
Ardımda bir sürü 'belki'ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum
Şimdi
İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan
İki yarım kaldık
Tamamlayamadık bizi
Elinden tutamadık yanlızlığımın
Saçlarımıda uzaklarına gömdün
İçimin mavisi senin okyanusundandı
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
Sana bensizliği terkediyorum
'Yârime uzanmayan bütün dallarım kırılsın' demiştin
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?
Ne tuaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin
Acımı dindirecek olanda
'Ya öldür beni'dedim
Ya da git benden
İçi bulanık bir sevdanın ucunda
Seni kaybettim
Aldırmadın aldırmalarıma
Bir gecede yakıp yârini
Şafaklara sattın ihanetini
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından
İşte soluk bir ömrün son nefesi
Benden
İçimden
Terkediyorum
Kahraman Tazeoğlu
Yorum Bırakın