Sexcuise me,
Gökgürültüsünü duyar duymaz pencereye koşup yağmurun yağdığnı teyit ettikten hemen sonra kendimi balkon kapısının önünde derin bir nefes alırken buldum. Sanki sevdiyim dizi başlamış da koltuktaki köşeme yerleşmişçesine bir andı. Gerçekten koltuğun bir köşesine geçip cenin pozisyonunda çeşitli ses dalgalrına karışan yamur sesiyle beraber ensemde bir nefes alışveriş duydum. Bir yerlerde herhangi bir zamanda bir andı sanki bu. Nefesi de öyle tüyler ürpetici cinsten deyildi. Kollarımdan yukarı yavaşça süzülen ve öyle de naif sarmalayan çevremi , ne geldiğini anladığım ne de gitmesini istediğim bir an. Orda kalıp belli bir zaman dilimine farkettirmeden aslında hep oradaymış gibi onu yerleştirmek istediğim.. ama sonrasında gözlerimi açmamla avizenin gözlerimi delip geçen sarı ışığı. Tek gerçeğin yağmur olarak kalışı tam da karşımda. Burnumla koklayabildiğim, gözlerimle görebildiğim, tenimde ıslaklığının verdiği o serinliği hissedebildiyim.. gözlerimin kapanması ve açılması arasında geççen zamanın gerçekliğinin yanıltıcı olması gerçeğiyle daha çok yüzleşmekti belki de yapmam gereken . çünkü koşmaya başlasam bi anda yetişeceğim bir yer olmadığı halde ne içindi bu acele? Peki acele olan neydi daha doğrusu acele neydi? Anında yapılması gereken ama zaman aşımına uğramış olması sebebiyle pişmanlığın tekrar kazandırdığı ivme miydi ? acele işe şeytan niye karışıyordu? Yoksa bu konuyu sadece onunla konuşabilmiş olmanın verdiyi ortak paydada kendimizi farkında olmadan bulmamız mıydı...
Peki, zamanında karışmadığı işe şimdi neden karışmak istiyordu şeytan, zaman konusunda yanılmış mıydı?
Yorum Bırakın