1918 : İspanyol Gribi

1918 : İspanyol Gribi
  • 0
    0
    0
    0
  • 1918: İSPANYOL GRİBİ

    1.Dünya Savaşı sırasında askerler arasında çıktığı tahmin edilen gribin, 2 yıl boyunca dünya nüfusunun üçte birini enfekte etmiş olabileceği düşünülüyor. Savaş sırasında dar, kirli, rutubetli siperlerdeki askerler bitkin düşmüş, kötü beslenmeden ötürü bağışıklık sistemleri zayıflamış, yemek yiyemiyorlardı. Belirtiler çoğunlukla baş ağrısı ve faranjit olarak ortaya çıkıyordu. Hastalık bulaşıcı bir hâl almış askerler arasında yayılıyordu. 1918 yazında, askerler ülkelerine dönmeye başladılar. Hastalık onlarla birlikte ülkelerine de taşınıyordu. Savaştan dönüp daha büyük bir savaşın içine gireceklerinden habersizlerdi. Ayrıca artık bu savaşa sadece kendileri değil; aileleri, arkadaşları, yakınları da dahil olacaktı. Tedavi açısından hızlı bir gelişme kaydedilememişti. Virüs, en çok 20-30 yaşlarındaki sağlam vücutları etkiliyordu. İlk belirtiler kuru öksürük, iştahsızlık, yorgunluk, mide rahatsızlıkları şeklinde oluyor daha sonra bu belirtiler yerini aşırı terleme, solunum yolu hastalıkları ve zatürreye bırakıyordu. Gribe yakalanıp zatürreden ölen sayısı bir hayli fazlaydı. Herhangi bir ilaç ya da aşı olmadığından doktorlar iyi beslenmeyi, kişisel temizliği, kalabalık yerlerde bulunulmamasını, kimseyle temas halinde olunmamasını öneriyordu. Gazetelerde sürekli virüsle ilgili haberler yapılmış, gripten ölen insanlardan bahsedilmişti. “İspanyol gribi” denmesinin nedeni virüsten ilk etkilenen ülkenin İspanya olmasıydı. İspanya’da on gün içinde 700 civarı insan hayatını kaybetmişti. İspanyol otoriteler ciddi bir hastalığın olmadığını söylese de virüs gün geçtikçe daha kötü bir hâle bürünüyordu. Kalabalık yerlerde bulunan nüfusun yüzde 40’ı hastalığı kapmıştı. Çalışan sağlık personeli günden güne azalıyor, şehirdeki tramvay, telgraf gibi toplumsal hizmetlerde aksaklıklar yaşanıyordu.

    Hastalık ülkeden ülkeye hızlı bir yayılım göstermişti. Almanya, Fransa, İsviçre’ye yayılmış ve buradaki yaşamları ciddi anlamda olumsuz etkiliyordu. Virüs, İngiltere’ye sıçradığında doktorların önerisi; sinemaya gitmemek, kalabalık yerlerde bulunamamak ve dışarı çıkıldığında burnu ve ağzı kapatmaktı. Bazı firmalar herhangi bir ilacın bulunmamasını fırsat bilip, virüse iyi geldiği yalanını söyleyerek vitamin tabletleri satıyorlardı. 

    1918 yılının Ağustos ayına gelindiğinde virüs deniz yoluyla ABD’ye de ulaşmıştı. Ekim sonunda ise yaklaşık 200 bin kişi hayatını kaybetmişti. Öyle bir hal aldı ki yetkililer insanlara akrabaları için mezar kazmalarını bile söylüyorlardı. Amerika halkına ise; el tokalaşmamak, evde kalmak, maske takmak gibi uyarılarda bulunuluyordu. Okullar, eğlence alanları kapatılmıştı. Yere tükürülmemesi konusunda bir kanun bile çıkarılmıştı. Doktorların birçoğu virüs kapmış ve onların yerine tıp öğrencileri görev başı yapmıştı. Okul ve diğer kamu hizmeti veren yerler hastanelere dönüştürülmüştü. Toronto’nun en varlıklı insanlarından birisi olduğu söylenen “Cawthra Mulock” virüs yüzünden hayatını kaybetmişti. ABD Deniz Kuvvetleri’nin yüzde 40’ı hastalanmıştı. Amerika halkının yüzde 28’inin enfekte olduğu tahmin ediliyor.

    Küresel salgın Asya, Afrika, Güney Amerika ve Güney Pasifik’e sıçramıştı. Hindistan’daki oran 1000 kişide 50 ölümdü ve bu şok edici bir rakamdı. Tüm dünyayı etkisi altına alan bu salgın Osmanlı Devleti’nde de hissedilmişti. Osmanlı’da okullar ve kamu alanları kapatılmıştı. Yeterli kaynak olmadığından ölen sayısı hakkında herhangi bir bilgi olmasa da, İstanbul’da 6403 kişinin virüs yüzünden öldüğü tahmin ediliyor. 1919 bahar aylarında enfekte insan sayısı düşüşe geçmiş ve sonrasında virüs etkisini yitirip yok olmuştur. Toplamda 50 milyon insan bu salgın yüzünden hayatını kaybetmiştir.

    ACI BİR TECRÜBE

    İspanyol Gribi insanlık için çok büyük ve acı bir tecrübe olmuştu. Son olmayacağını neredeyse herkes biliyordu. Yüz yıllar sonra bugünlerde COVID-19 hastalığıyla boğuşuyoruz. Bu iki salgında da bütün yaşananlar birbirine benzerlik gösteriyor. Önceden tecrübe edinilmiş bir salgını okuyup, anlamaya çalışsaydık daha bilinçli olabilirdik. Tek isteğimiz bu salgının bir an önce son bulması. Gecesini gündüzüne katıp COVID-19 salgınıyla mücadele eden sağlık çalışanlarına şükranlarımı sunmak istiyorum. Sağlıcakla kalın. 

     

    Kaynak: All About History Sayı 1, sayfa 85-88

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.