Hazar Denizi'nden Bir Rüzgarla Gelen Delilik

Hazar Denizi'nden Bir Rüzgarla Gelen Delilik
  • 2
    0
    0
    0
  • 86 Ekimart, Poprişçin'in deliliğe ilk adımını attığı tarih; "Ben İspanya Kralı sekizinci Ferdinandım."

    Poprişçin kendini kral ilan etmesinin ardından krallığını teslim almak için İspanya'ya nasıl gideceğinin derdine düşer ve konuyla ilgili çevresine telgraflar çekmeye başlar. İşte tam burası öykünün zirve noktaya ulaştığı andır. Bir Delinin Hatıra Defteri tam da ismininin hakkını veren bir öykü kitabıdır. Devlet memuru olan bir Rus iş adamı Poprişçin'in zihninde bir yolculuğa çıkılır ve bu anlar günlük tutarak kayıt altına alınır. Böylece onun hikayesine hepimiz tanık oluruz.

    İleride günlüğümüzü açıp okuduğumuzda yaşadığımız anların tarihini bilmek isteriz ve bunun için genelde günlük tutarken sayfanın bir kenarına günün tarihini not ederiz. Poprişçin'in deliliğini de biz okurlar tam bu noktada fark edebiliyoruz. Eseri okurken görüyoruz ki günlükte tutulan tarihler önceleri normal seyrinde başlamışken, devam eden süreçte tarihlerde bir tuhaflık var. 3 Ekim, 5 Ekim, 10 Kasım, 9 Kasım, 86 Ekimart, 2056 öğleden sonrası... Bizler bu noktada Poprişçin'in zihninde bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ediyoruz. Ve atılan her tarihte Poprişçin'in sahip olduğu deliliği takip edebiliyoruz. Gogol'un öyküsünü yazarken okuruna böyle bir keyfi sunması öyküyü daha da zevkli hale getiren bir teknik olmuş.

    Bir memur kendisini nasıl İspanya Kralı ilan eder? Bu sorunu cevabını aramaya kalktığımızda deliliğin boyutunu ölçemeye başlamış oluyoruz. Deliliğin bir boyutu var mı? Varsa bu ölçülebilir mi? Bir delinin günlüğünü okurken Gogol'un akıllarımıza getirtmek istediği sorular bunlar. Memur Poprişçin nasıl bir evreden, süreçten geçti de böylesi bir deliliğe vardı diye merak ediyor okuyucu. Bunun cevaplarından birini Rus tarihine göz atarak elde edebiliriz. 

    Yine bir memuru böylesi bir deliliğe sürekleyen sebeplerden birini öykünün yazarında da bulmak mümkün tabi. Dostoyevski'nin meşhur sözünde de söylediği gibi; "Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık." Palto isimli eser Gogol'un kaleme aldığı bir başka öykü kitabıdır. Gogol, ismini genellikle Palto eseriyle duyar ve tanırız.  Gogol 19. yüzyılın en başında dünyaya gelmiş bir Rus yazardır. Bu da Gogol'un büyük Rus Edebiyat Tarihi'nin sıfır noktasında gözlerini açtığını gösteriyor. Yine Gogol'un doğduğu dönem itibariyle kalemine kazandırmış olduğu bir takım özellikler vardır.  Rus modernleşmesinin yoğun görüldüğü bir dönemde dünyaya gelmesi Gogol'un karakterlerinin de bu dönemde yaşamasının sebebidir. Rus modernleşme döneminde yaşayan memurlardan bir tanesi de Poprişçin'dir. Dönemin getirdiği baskı ile memurlar insanlar ruhları tahrip olmuş, okur yazar kimselerdir. Gogol da ruhları tahrip olmuş memurlara eserlerinde bolca yer vermeyi tercih etmiştir. İşte bu noktalarla öyküye geniş bir çerçeveden bakacak olursak Poprişçin'in kendini kral zannetmesi, memurluk, bürokrasi vs. hepsinin birbiriyle bağlantılı olduğunu keşfedebiliriz. Aslında hepsinin arka planında hızlıca akan bir modernleşme hikayesi vardır. Bir Delinin Hatıra Defteri, Rus devriminin ayak seslerini takip edebildiğimiz bir eser haline bürünüyor.

    Öyküyü okurken farkına varılıyor ki aslında Gogol'un bizlere anlatmak istediği gerçekten deliliğin ne olduğu, sahip olduğu süreçler, bir insanı nerelere sürükleyebileceği gibi konular. Gogol eserinde deliliği şöyle tanımlıyor: "Şimdi herşeyi anladım artık her şey apaçık besbelli. Eskiden.. Eskiden gerçekleri göremiyordum. Ne korkunç şey. Gözlerimin önünde sis gibi bir şey vardı doğruyu seçemiyordum. Bütün bunlar neden ileri geliyor. Herkes insan beyninin kafatasının içinde olduğunu sanıyor da ondan. İşin aslı bambaşka, beyin bir rüzgar tarafından getiriliyor. Hazar denizinden esen bir rüzgar." Gogol bizlere beynin rüzgarla gelip rüzgarla giden bir şey olduğunu söylüyor. Yani delilik aslında çok da uzağımızda değil. Yalnızca bir rüzgar esintisi kadar yakın bizlere.

    18. ve 19. yüzyıllarda Rus Edebiyat dünyasının eserleri tiyatroda sıklıkla sergilenmiştir. Oynanan oyunlarda ise gariptir ki tüm hikayede gerçeği söyleyen tek bir kişi vardır. O kimse bir delidir. Gogol'un Bir Delinin Hatıra Defteri isimli eserinin baş karakteri Poprişçin ise hem bireysel hem de toplumsal açıdan hakikatin söyleyicisidir. Gogol gerçeği, bir delinin ağzından söyletiyor. 

    Uzun zamandır bir eseri okurken hem bu kadar eğlenip hem de bu kadar düşündüğüm olmamıştı sanırım. Dünya Edebiyat Tarihi'nde de Gogol için "sanatta gülmenin dehası" ve "karanlıktan gelen bir kahkaha" denmesi yaşadığım duyguların sebebini daha iyi açıklıyor. Peki bizleri okurken düşündüren Rus yazar Gogol'a göre delilik sonsuza dek süren bir şey midir? Rüzgarla giden beyin yine Hazar Denizi'nden bir rüzgarla geri gelebilir mi? Delilik için değil belki ama bir şeylerin süreğenliği hakkında Poprişçin'in bizlere şunları söylüyor:

    "Bu dünyada hiçbir şey sürekli değildir. Bu nedenle de sevinç, ikinci dakika da birincidekinden farklıdır, üçüncüde bir derece daha zayıflar, sonunda tamamen yok olur, eski durumunuza dönersiniz; suda genişleyen halkaların, sonunda suyun yüzeyiyle bir olup kaybolması gibi."


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.