Her gün bir kabusun içine uyanıyorum. Sonra diyorum ki hayır uyanmış olamam, bunlar gerçek olamaz diye düşünüyorum. Uyku sersemliğim geçince hepsinin kapkara bir gerçek olduğu dank ediyor.
Ben 21 yaşında bir kadınım, toplumun içinde yetişmiş, o toplum tarafından beslenmekten öte aç bırakılmış bir kadınım, tıpkı tüm kadınlar gibi ötekileştirilmiş olanım. Gece karanlık yürürken defalarca arkama bakan, ilk tacizimi 13 yaşında yaşamış bir kadınım. Bindiğim her toplu taşıma aracında bir köşeye sinip kimseyle göz göze gelmemek için bakışlarını kaçırmaya alışmış, daha doğrusu alıştırılmış bir kadınım. Ne giyersem giyeyim açlıkla beni süzen gözlerden, yaptığım her hareketin kısıtlandığını hissetmekten yorulmuş olan bir kadınım. Ben bağırdıkça karşımda yıkılması gereken duvarların aksine daha da çok örüldüğünü görmekten usanmış bir kadınım.
Artık sığamıyorum hiçbir yere. Ne bindiğim otobüsteki koltuklara, ne karanlık aslında artık aydınlıkta bile arkama bakarak yürümelere, elimdeki anahtarı silah gibi tutmaya, gece evime giderken telefonda biriyle konuşmak zorunda hissetmeye, konuşmuyorsam da konuşuyormuş gibi yapmaya ve daha nicelerine dayanamıyorum. Her gün şiddete uğrayan, öldürülen kadın haberlerini görünce hissetiklerimi anlatmaya yeten kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. Canımı hiçe sayan, beni sırf kadın olduğum için bir yere hapsetmeye çalışan ve her geçen gün o yeri gittikçe daraltan, bana artık yaşam alanı, nefes alacak bir yer bile bırakmayan topluma sığamıyorum.
Beni kocaman bir yükle, güvensizlik yaşamaya hapseden bu topluma boyun eğmeyi reddediyorum. Her yaptığım işte sırf kadın olduğum için kendimi kanıtlamak için bir erkeğe göre çok daha fazla efor harcamak zorunda kalışıma katlanamıyorum. Yaşama hakkının kadınlara çok görülmesinden, insan haklarının zaten olması gerekenken artık bir talep haline gelmesinde nefret ediyorum. Korkmaktan nefret ediyorum, sindirilmeye çalışmaktan, sesimin kısılması için gösterilen her çabadan, insan yerine konulmamaktan tiksiniyorum.
Kelimeler yetmiyor hislerimi anlatmaya artık. Her gün biraz daha güvensiz, biraz daha öfkeli uyanıyorum. Her gün öldürülen kadınların yüzleriyle uyanıyorum. Sıradaki kim, ne zaman sıram gelecek diyorum. Yıllarca kadını ezmeye, sindirmeye çalışan, güçsüz atfeden tüm düzenlerin yıkılmasını, yok olmasını istiyorum. Sorulmayan hesaplarla yatıyorum, sorulmayan hesaplarla uyanıyorum. Öldürülen kadınların ağırlığını sırtımda taşıyorum ki her geçen gün artıyor bu yük. Korkuyorum, sinirleniyorum, bunlar gibi onlarca duygunun içerisinden geçip bir günü bitiriyorum. Ertesi gün aynı duyguları tekrar yaşıyorum, sonraki gün tekrar, sonra tekrar, tekrar ve tekrar.
Sesim kısılmış gibi hissediyorum ama bu avazımın çıktığı kadar bağırmama engel değil. Beni bir odaya kilitlemişler gibi hissediyorum ama bu kapıyı kıramayacağım ya da pencereden kaçamayacağım anlamına gelmiyor. Beni korkutuyorlar ama bu korkumun üstüne gidip mücadeleye bırakacağım demek değil. Biz burdayız, varız, var olmaya devam edeceğiz.
Yaşadıklarımızı, bize yaşatılanları anlatmaya hiçbir kelime yetmez, yetmiyor. Öfkem çok büyük, ahım çok büyük, mücadelemiz ise daha da büyük. Yalnız değilim, asla olmadım. Bu tüm kadınların mücadelesi, ben sadece bir parçasıyım. Bana bir şey olursa benim hesabımı soracak çok büyük bir kalabalık var, bu konuda asla umutsuzluğa kapılmadım. Zaten biliyorum ki umutsuzluğa kapılırsam hatırlayacağım çok büyük bir kalabalık var.
#İstanbulSözleşmesiYaşatır
Yorum Bırakın