Oxfordshirelı beş lise arkadaşı lisede kurdukları On a Friday isimli grubu üniversitede farklı şehirlere gittiklerinden dolayı dağıtırlar. Fakat üniversite sonrasında tekrar birleşen gurup EMI ile albüm anlaşması imzalar. Üç adet başarılı albüm çıkaran grup, özellikle Ok Computer albümünden sonra ismini tüm dünyaya duyurmayı başarır. Fakat grup üyeleri ve özellikle Thom Yorke için bir şeyler hala eksiktir. Yeterli üne ve paraya ulaşmış olmaları çoğu sanatçının aksine onları etkilemez. İlk üç albümde elde ettikleri sesi ve müzik tarzını değiştirme kararı alırlar. Çünkü onlar kendilerini kariyerlerinin sonuna kadar benzer albümler çıkaracak sanatçılar gibi görmemektedirler. 2000 yılında ilk defa grup üyelerinden birinin çocuğu olacak olması da bu yeni albüme isim verir: “Kid A”.
Albümün kayıtları boyunca grup üyeleri daha önce yaptıkları her şeyi köşeye bırakırlar. Gitarlar, parçaların çoğunda kılıflarında kalmış drum machineler, synthesizerlar, bilgisayar programları ve daha bir sürü modern enstrüman işin içine dahil olur.
Albümün ilk parçası Everything In It’s Right Place’i Thom, grubun altıncı üyesi olarak görülen Nigel Godrich ile beraber kaydeder. Ve kaydı dinleyen diğer dört grup üyesi tabiri caizse neye uğradıklarını şaşırırlar, çünkü bu akıl almaz değişim onlara bile şok edici gelmiştir. Fakat bu şaşkınlığın yanında büyülendiklerini de Kid A döneminde verdikleri röportajlarda dile getirirler. Everything In It’s Right Place’in ilk beş notası belki de grup üyeleri bir yana, şarkıyı ilk defa dinleyen herkesi etkisi altına alır. Albümün diğer parçası Kid A ise yeni doğan bir çocukla ilgili olduğundan ninniye benzer bir melodi üstüne Thom Yorke’un izole vokallerini duyabileceğimiz bir başka sıradışı parça.
The National Anthem’deki doğaçlama üflemeli çalgı seslerinden, Motion Picture Soundtrack’teki harp sesine kadar çeşitli enstrümanların kullanıldığı albümde grubun sınırlarını aştığını ve alternatif müzik için yeni bir milenyumu açtığını söylemek oldukça kolay. Hatta grubun eski müziği ile Kid A dönemi müziği arasındaki farkı kendi gözlemlemek isteyenler internete “Radiohead – Crazy” yazıp çıkan sonuçlardan birini dinlediklerinde Motion Picture Soundtrack’in 1992 yılındaki akustik olarak kaydedilmiş versiyonunu bulup farkı daha rahat görebilirler.
Albümdeki en dikkat çekici parçalardan biri grubun Idioteque isimli deneysel çalışmasıdır. Jonny’nin kaydettiği kırk dakikalık rastgele drum machine kaydını dinlerken Thom, sekiz saniyelik inanılmaz bir kısım bulur. Bunu parçadan keser ve üstüne de diğer enstürmanlarla beraber vokal de eklediklerinde belki de Radiohead’in en başarılı çalışmalarından biri ortaya çıkar. Hatta bir konser klasiği olan Idioteque’yi çoğu Radiohead fanı albümdeki en sevdiği parçalar arasında gösterir.
How To Disappear Completely, albümde belki de Ok Computer havası hissedebileceğiniz tek parça. Parçanın sözlerinde Thom, 1997’deki Glastnbury performansı sırasında kendi kendine tekrar ettiği bir cümleden etkileniyor. Konser boyunca heyecanlanmamak için “I’m not here, this isn’t happening. (Ben burada değilim, bunlar olmuyor.)” diye kendi kendine tekrar eden Thom, bu cümleyi büyüleyici bulup bir şarkıya çeviriyor ve belki de Radiohead diskografisindeki en melankolik şarkılardan biri ortaya çıkıyor.
Kid A, her bakımdan sıradışı bir albüm olmasının yanında da Radiohead için bir güç gösterisidir. Müzikte bir sınırlarının olmadığını ve her koşulda başarılı bir iş ortaya koyabileceklerini ilk defa gösteren albümdür. Kid A, Radiohead’i anlamanızı sağlar. Onların piyasa ne isterse değil, kendileri ne isterse onu yapacaklarını, amaçlarının para veya ün olmadığını sadece yarattıkları ile kendilerini tatmin etmeye çalıştıklarını gösterir. Ve en önemlisi müzik yaparken ne kadar mutlu olduklarını size hissettirirler.
Yorum Bırakın