Dionysos, iki kez doğan. İkinci kere doğabilmek için bir kere ölümü tatmış olmak gerekir. Dionysos ruhumu en iyi temsil eden tanrıdır, çünkü Dionysos olmak istemezdim, ama olmaktan büyük bir keyif alırdım. Dionysos olmayı istememek bir tercih değil benim için, bir zorunluluk, çünkü ancak böyle rahatlatabilirim vicdanımı, ancak böyle devam edebilirim her öldüğümde tekrar dirilmeye. Bir kere ölen bir daha ölmekten korkmaz ve ikinci kere doğmuş olan bu lütfu bırakamaz. Dionysos olmaktan büyük bir keyif alırdım çünkü Dionysos yanlıştır, antidir, varlığıyla kendisi olmayanı manalı kılan şeydir. Dionysos olmak ilkel olana dönmektir, abartmaktır, hazzı doruklarına çıkarmaktır, bedenin ruhla bir bütün olduğunu kavrayabilmektir, bedeni bırakıp ruh olmaktır, bir oyuncu olmaktır, en büyük, en gözde oyuncu olmaktır ve bütün hayatı bir sahne olarak kullanacak kadar ileri gitmektir, yaşamın dramatizeleştirilmesidir, güzelliğin estetikleştirilmesidir. Bu yüzden Dionysos benim ruhuma yakındır, çünkü hazzın ilkelleşmesi, abartılması, zirveye çıkartılması onu sofistike hale getirmek demektir, haz yaşamın anlamı olabilir, ancak üretken olduğu zaman. Yazmak, bir şeyi yaratmak, yaratılışına tanık olmak ve bazen de yok etmek ve bunların hepsini yaşamak için yapmak en büyük hazlarımdır benim.
Dionysos ruhumun içindedir, merhamet ve acımasızlık, hoşgörü ve kibir… Dionysos içimdeki bütün ikilemlerimdir, kendime karşı verdiğim bütün savaşlarımdır, bir kişiliğe sahip olmamaktır, sadece yaşamaya çalışmaktır. Bu yüzden ruhumun içindedir, çünkü bir kişiliği yoktur onun, ama var olma kaygısı vardır, reddedilmekten nefret eder o. Bir benliği yoktur ama kabul edilmek ister. Ben de onun gibi dehşet saçmak istiyorum her kabul edilmeyişimde, her yok sayılışımda. Ancak ikimizin de nefreti belki de bizi kabul etmeyenlere değildir, bizim kendimizi kabul edemeyişimizedir, ikimiz de dehşet saçmak istiyoruz çünkü en çok kendimize öfkeliyiz ve dehşet saçmak eğlenceli geliyor ikimize de, sanki kendimizden intikam alırmış gibi. Ancak beni eğlendiren kendime söylediğim usta yalanlara nasıl da inandığımı görmekmiş. İçten içe gülüp, zevkle alay ettiğim, acıdığım o sefil ruh benmişim. İşte bu yüzden Dionysos yakın geliyor bana, acı bile sanatlaştırılmalı, büyütülmeli ve üretkenleştirilmelidir, ateşi görmeden olgunlaşamaz meyveler.
Dionysos yaşayan, canlı emeğin tanrısıdır, insanı doğanın sırlarına erdiren büyülü güçtür. Özünle bütünleşebilmektir, insan olabilmeye ermektir, hem şehvetli hem ruhani olabilmektir. Pek çok kez sevişmek ancak sadece bir kere aşık olmak demektir. Hem tanrı hem insan, hem yaşam hem ölüm, hem erkek hem kadın, hem bedensel hem ruhsal olabilmektir, bir şey olmadan her şey olabilmektir, her şey olarak bir şey haline gelebilmektir. Bu yüzden yakındır ruhuma, ruhlarıma.
Dionysos doğulu olmaktır, batıya karşı. Dionysos her zaman direnmektir, karşı çıkmaktır. Olymposlu doğmamıştır o, Olymposlu olmuştur. Bu yüzden kendimi yakın görürüm ona, sonsuz bir kendini kanıtlama isteği, gücünü kullanma şevki ve kibrim izin vermez altta kalmama bu yüzden ben de hem çıkmak isterim en yükseğe hem de yaşamak isterim bir yandan, bu yüzden tercih ederim Dionysos'u ''çarmıha gerilene karşı'' Çünkü Dionysos bana karşın ben olabilmektir, bana rağmen ben olabilmektir benim için.
Yorum Bırakın