Picasso, sanat tarihinin en ünlü, en zengin sanatçılardan biridir. Bitmez tükenmez çalışma ve yaratma azminin yanı sıra sanatçı hırsıyla da oldukça gündeme gelmiştir. Picasso'nun belki de en önemli özelliklerinden biri asla yerinde saymaması, hatta bunun da ötesinde yerinde kalamamasıdır. Süreklilik halini almış değişimin Picasso'nun sanatındaki yansımaları çok belirgindir. Yalnızca bir ressam değildir örneğin, aynı zamanda heykeltıraştır da. Hatta yeri gelmiş ışıklarla oynamış, onları da sanatının bir parçası haline getirmiştir. Bu değişimin nedeni belki de sanatçının durağanlıktan nefret etmesidir. Ancak hayatı, yaşadıkları da hemen her sanatçının yolculuğunda olduğu gibi Picasso'nunkinde de çok önemli bir rol üstlenmiştir. Hayatının, duygularının sanatına yansımasının en büyük örneklerinden biri de "Mavi Dönemi"dir.
"Casagemas'ın ölümünü öğrendiğimde mavi boyamaya başladım."
1901-1904 yılları arasındaki Picasso'nun kariyerindeki periyot Mavi Dönem olarak anılmaktadır, sanatçının kendi duygusal çöküşünün ve yaşadığı ekonomik zorlulukların bir yansımasıdır aslına bakılırsa bu dönemdeki eserleri. Bu eserlerde mavi rengin egemenliğini görürüz, sanatçının tek renge tonlarca duygu sığdırdığı bir dönemdir. Koyu ve kasvetli olarak betimlenir sanatçının bu dönemde ürettiği eserler çoğu insan tarafından. Kişisel bir görüş eklemek gerekirse bence Picasso'nun "mavi" eserlerinde kulakları sağır edici bir uğultu vardır. Bir ağıt gibidir bu dönemki eserleri, her sanat eserinde olduğu gibi insanlar tabii ki bu eserler karşısında duygusal olarak etkilenirler. Ama Mavi Dönem bana göre biraz daha farklıdır, sarsar, sorgulatır ve sağır eder. Bu sağırlık şöyle yansır eserlere: Dokunsan kırılacak, paramparça olacak, feryat edecek karakterlerle karşılaşırız. Onların uğultusudur bizi sağır eden, olası çığlıklarıdır.
Sanatçının bu dönemi acısını tuvale haykırışıdır, belki de o yüzdendir duyduğumu sandığım uğultular, çığlıklar. Yakın arkadaşlarından Casagemas'in intiharının ardından eserlerine yansıtır kasvetini, hüznünü. Bunun yanı sıra o dönemde yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve içinde boğulduğu depresyon da kendisini gösterir eserlerinde. Bu dönem boyunca mavi ve tonlarını kullanır. Mavi Dönemi'n böylesine bir acıyı yansıtması bana hep çok enteresan gelmiştir, çünkü maviyi hiçbir zaman acının rengi olarak düşünmemiştim Picasso'yla tanışana kadar. Kafamı kaldırıp pencereden dışarı baktığımda gördüğüm masmavi gökyüzü, ya da nefes almaya ihtiyaç duyduğumda kendimi kıyısında bulduğum denizin maviliği hiçbir zaman acıyla bağdaştırmamıştım. Acının rengi denilince aklıma kırmızı gelmişti Piccaso'nun acısını görene kadar. Yangının, alevin rengi her zaman acıyla bütünleşmişti gözümde. Biraz da ileri taşırsam, griyi de acının rengi olarak düşünebilirdim çünkü yangından geriye kalan küllerin rengiydi. Ama mavi hiçbir zaman acı olarak görünmemişti gözüme.
Sonrasında, Picasso'yla tanıştıkça, ona hayran oldukça mavinin neden canını acıttığını düşünmeye başladım. Ya da maviyi neden acının rengi olarak düşündüğünü desem daha doğru olur sanırım. O dönemki eserlerine baktıkça kulağımı rahatsız eden uğultulardan başka bir şey daha dikkatimi çekti. Eserlere baktıkça ürperiyordum, hatta üşüyordum. Acıyı hep yanmakla bağdaştırırken üşümenin de acı verdiğini göz ardı ettiğimi fark ettim. Mavi Dönem, soğuktu. Bir cesedin, sokaklarda üşüyen insanların ve paranın metalik soğukluğu, bütün bunlar vardı eserlerde. Donarak ölmek gibiydi. Ünlü masal Kibritçi Kız'ın elinde kalan son mumu yaktıktan sonra daldığı uyku, bir daha açamadığı gözleri gibiydi. Ama daha serti, daha çarpıcı olanı.
Kaynakça: Pablo Picasso's Blue Period
👌🏽