Advertisement Tracker

İklimler (Nuri Bilge Ceylan) Ve Mekan

İklimler (Nuri Bilge Ceylan) Ve Mekan
  • 3
    0
    1
    0
  • İkili ilişkilerin  duygusal, psikolojik, fiziksel açıklığına ışık tutan Nuri Bilge Ceylan'ın Ebru Ceylan İle beraber rol aldığı İklimler filminin açılış sekansı Kaş'ta bir Antik Kent'te başlar. Güneşin altında sinek vızıltıları eşliğinde Bahar (Ebru Ceylan), sıkılmış, bunalmış bir portre çizerek İsa'yı (Nuri Bilge Ceylan) beklemektedir. Filmin başlangıcından sonuna kadar hakim olan gergin, öfkeli hava yer yer şiddetini azaltsa da Bahar ve İsa'nın ilişkisinin dinamiği genel olarak bu kasvet ve huzursuzluk barındırdığı anlara tanık oluruz. Bahar'ı karakter olarak içedönük İsa'yı ise narsisizmin emarelerini çizen bir çerçevede izleriz aslında. Bu kanıya varmak için Ceylan, filmin başından sonuna kadar emin olmamamızı sağlamaya çalışıyor gibi. Kesin yargılarda bulunmamız engelleniyor. Edindiğimiz yargılar silsilesinden bir tane ayıklasak bile eninde sonunda filmin devamında pişman olacağımıza dair izlenim uyandırıyor Bahar ve İsa Kaş'ta iken. Çok sığ, kısır ve yavan diyalogları kimi zaman İsa ve Bahar'ın bunalmışlığına izleyiciyi de itiyor, yer yer sinirlendiriyor, iğneliyor ve rahatsız ediyor resmen. 


    Bahar'ın kumsalda uyurken İsa'yı thanatos olarak görmesi, irkilmesi, ilişkinin tansiyonu hakkında izler barındırıyor aslında Bahar'ın iç dünyasına tanık olunca. İsa'nın baskın, buyurgan tavırları izleyicide rahatsızlık hissi uyandırıyor. İkilinin arasındaki iletişim kopukluğu o kadar bariz ve o kadar alışılmış ki kendi normallerini bu şekilde kanıksamış ve  kendilerine dışarıdan bir göz olarak bakmayı reddetmişler adeta. Bahar'ın İsa'nın deyişiyle genç ve güzel olması da personasına dair canlı, eğlenmek isteyen birey izlenimi oluşturmakla beraber bundan asla emin olamıyoruz. Bahar'ın İsa'ya dönük öfkesi, kızgınlığının sebebi ilk etapta Serap gibi lanse edilse de esas problemin kökeninin, ilişkinin derinliğinin olmaması, bireylerin yalnızlık duygularına eşlik edebilecek bir kuvvetin olmadığını görüyoruz belki de. Keza ayrılıklarından sonra İsa'nın ''ne zamandır tek başıma tatile gitmek istiyorum'' ifadesinden sonra soluğu Ağrı'da alması bunun kanıtı olsa gerek.


    ''Bahar..güzelim niye ağlıyosun ya!''

    Film boyunca bize eşlik eden huzursuzluk ve mutsuzluk duygusu o kadar keskin ki sembolik olarak güzel olan eylemler ya da kişiye keyif verebilecek görsellere karşı izleyicide direnç oluşturmaya başlıyor. İsa'nın seks esnasında dahi baskın ve eleştirel ve sert tavrı, Serap ile olan tensel yakınlığında Bahar ile olduğu gibi yabancı olmaması bir anlık sıcak bir atmosfer oluştursa da Ceylan, izleyicinin gevşemesine fırsat vermiyor. Karakterlerin monoton ve sıkıcılığının biraraya geldiklerinde yoğunlaşması İsa ve Bahar'ın yabancılığının, tanıdıklığın oluşturduğu bir iletişim olduğu üzerine düşündürüyor. Bahar'ın heyecanlı bir biçimde anlattıklarının İsa'nın dinlemesi fakat asla duymaması ve bunun için yeltenmemesi dolayısıyla hiçbir bağlamda iletişim kuramamaları ikisinin de kendi yalnızlıklarına doğru yönelten bir işaret oluyor. İklimler... sosyal, romantik ilişkilerimizin önizlenimi niteliğindeydi..




    Yorumlar (1)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.